ÖNCÜŞEHİR - Türk
Tabipleri Birliği Merkez Konseyi’nin de katılımıyla Ege Bölge Tabip Odaları
tarafından “Pandemide Gelinen Süreç ve Aşılama” konusunda bir basın toplantısı
gerçekleştirildi.
Toplantıya, ev sahibi İzmir Tabip Odası Başkanı Lütfi
Çamlı’nın yanı sıra TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Kurufincancı, Denizli
Tabip Odası Başkanı Hakan Erbay, Antalya Tabip Odası Başkanı Nursel Şahin,
Aydın Tabip Odası Başkanı Adalet Çıbık, Muğla Tabip Odası Başkanı Cafer Şahin,
Çanakkale Tabip Odası Başkanı Güleda Erensoy ve Manisa Tabip Odası Başkanı
Şahut Duran katıldı.
Odalar adına basın açıklamasını yapan TTB Merkez Kurul Başkanı
Şebnem Kurufincancı, iktidarın salgın yönetimini eleştirirken Bilim Kurulu
üyelerine de gerçekleri paylaşma ya da istifa etme çağrısında bulundu.
KURUFİCANCI:
SERVİSLER, YOĞUN BAKIMLAR DOLU
Pandeminin yıkıcı etkisi her geçen gün artarak devam
ettiğini öne süren Kuruficancı, “Bu Ağustos ayı salgının başından beri
ölümlerin en fazla gerçekleştiği 4. ay oldu. Şu an tüm hastanelerimizde
Covid-19 hasta başvurusu ciddi oranlarda arttı. Servisler, yoğun bakımlar dolu,
hastalarımız acil servislerde yine yer bekliyor. Sağlık Bakanlığı bizlerle ve
toplum ile dalga geçercesine her gün 250’den fazla ölümün olduğu bu günlerde
haritada kırmızı il kalmadı diyerek yalancı bir başarı hikayesi anlatıyor.
Gerçek bilgileri gizleyerek, başarı algısı yaratmaya çalışıyor. Bizler Ege
Bölgesi Tabip Odaları Toplantısı için buluştuğumuz bugün salgının başından
itibaren olduğu gibi şeffaf bilgi talebimiz gerçekleri söylemek, toplumu
bilgilendirmek, şeffaf bilgi talebimizi birlikte dillendirmek ve topluma hakkı
olan bilgiyi vermek için sizlerin karşısındayız” dedi.
“EN TEMEL SALGIN
KONTROL YÖNTEMİ YANİ FİLYASYON NEREDEYSE HİÇ YAPILMIYOR”
“Pandemi yönetilmiyor” diyen Kuruficancı, “Etkili dozda
aşılama sayılarımız çok düşük olmasına rağmen sağlık bakanlığı henüz etkin bir
aşılama programı ve kampanyası yapmamakta ısrarı sürdürüyor. 18.ayına gelmemize
rağmen umumi hıfzıssıhha kanununda salgında herkese aşı yapılmasına dair yasal
düzenleme yapılmamıştır. Salgının durdurulabilmesi için elimizde yeterli
bilimsel bilgi olmasına rağmen bilimdışı aç-kapa yöntemleri ile adeta toplum
hastalığa mahkum ediliyor. En temel salgın kontrol yöntemi yani filyasyon
neredeyse hiç yapılmıyor. Aşılama oranlarının düşük olması, temaslı tespit ve
takibinin yapılmaması ve hasta olanların toplumdan ayrı tutulamaması sonucu
bugün ölümlerin en fazla gerçekleştiği ayılardan birini yaşıyoruz. Bu hatalar ile birlikte özellikle Ege ve
Akdeniz bölgesinde turizm ekonomisi uğruna toplumsal hareketliliğin kısmi
önlemlerinde kaldırılması sonrası kontrolsüz arttığını ve özellikle Delta
varyant oranlarında ciddi artışlar yaşandığına tanıklık ediyoruz. Tüm bu
yönet(e)meme krizi, sonbaharda beklenen olası yükseliş ile hem daha erken hem
de daha ağır bir tablo ile karşılaşmamıza yol açmıştır. Üstelik 18 aydır
Covid-19 hastalığı dışındaki sağlık hizmetlerinin aksaması ile toplum sağlığı,
tüm bu yükle birlikte sağlık çalışanı sağlığı da, ciddi risk altındadır. Zaten
mevcut durumda hekimlerin özlük haklarına yönelik saldırılar, kötü çalışma
koşulları, iş barışını bozan yönetmelikler, ekonomik kayıplar hekimlerin
tükenmişliğini arttırarak istifa, emeklilik, kamudan uzaklaşmalarına ve hekim
göçüne neden olmaktadır” ifadelerini kullandı.
“TEK BAŞINA PCR TESTİ
BULAŞI ÖNLEMENİN ÇÖZÜMÜ DEĞİLDİR”
6 Eylül itibari ile yüz yüze eğitime geçilmesine de değinen
Kuruficancı, “Millî Eğitim Bakanlığı genelgelerle okullarda her türlü tedbirin
alındığını söylese de eğitim kurumları ile yaptığımız görüşmelerde okullarda
fiziki şartların salgına uygun düzenlenmediği bilgisine sahibiz. Çok uzun
süredir okullar için alınacak önlemleri paylaşmamıza ve bunun için yeterli süre
olmasına rağmen bu yönde bir çalışma yapılmamakta, genelgeler ile salgın
yönetilmek istenmektedir. Fiziki
şartlarda düzenlemeler yapmayan, aşılama için önlemler almayan bakanlık
yalnızca PCR testi şartı getirmiştir. PCR hem çok daha pahalı hem de sağlık
çalışanlarının, laboratuvarların iş yükünü arttıracak PCR testi borsası
oluşturabilecek bir tercih olmuştur. Bilimsel ve gerçek manada filyasyon
yapılmadan tek başına PCR testi bulaşı, önlemenin çözümü değildir. Aşısızları
PCR testine göndermek yerine aşısızlara aşı yapılmasını çeşitli yöntemlerle
teşvik etmek gerekir. Artık insanların aşı yaptırmasını beklemek yerine devlet
yurttaşın ayağına giderek aşı yapmalıdır” diye konuştu.
“TOPLUMU GERÇEK DIŞI
BİR RAHATLIĞA SÜRÜKLEMEKTEDİR”
“Tabip Odaları olarak yurttaşlara bir kez daha
hatırlatıyoruz” diyen Kuruficancı, “Aşı olalım, sevdiklerimizi, çocuklarımızı,
akrabalarımızı, arkadaşlarımızı korumak için onları aşı olmaya ikna etme
çabamızı artıralım. Yoğun bakıma yatanların veya ölenlerin onda dokuzundan
fazlası aşı olmayanlar veya eksik aşılı olanlardır. Aşı bu salgında
hastalanmamızı veya ölmemizi engelleyecek en önemli araçlardan birisi iken
iktidar etkili aşılama kampanyaları düzenlemeyerek, aşıyı topluma ulaştıracak
adımları atmayarak salgının başından beri neden olduğu yaşam hakkı ihlallerine
yenilerini eklemektedir. Bilim Kurulu
daha önce de okullar açık olmalı yönünde görüş belirtmiştir. Ancak Sağlık
Bakanlığı’nın, Bilim Kurulu’nu dinlemediğini kendi uygulamaları ve sözleri ile
gördük. Bilim Kurulu önerileri yerine getirilmeyecekse, kurulda yer alan bilim
insanları ya gerçekleri toplumla paylaşmalı ya da istifa etmelidir. Sağlık
Bakanı’nın “okullar kapanmayacak artık aşı var” demesi tek başına yetmez. Bu
toplumu gerçek dışı bir rahatlığa sürüklemektedir” şeklinde konuştu.
“TOPLUM GÜVEN VE
DAYANIŞMASINI SAĞLAMAK İÇİN SÜRECİ ŞEFFAF YÜRÜTMELİDİR”
Salgından korunmak için yapılması gerekenleri sıralayan Kuruficancı,
“Bir kez daha belirtiyoruz ki, bizim salgından korunmamız için; kapalı
ortamlarda kalma süreleri sınırlanmalı, ortamların havalandırılması için
gereken önlemler alınmalıdır. AVM, sinema, tiyatro, toplu taşıma araçları, tüm
kapalı mekanlara girişler için gerekli bilimsel önlem ve sınırlamalar Sağlık
Bakanlığı tarafından hızla alınmalıdır. Salgının yoğun olduğu illere özel
tedbirler uygulanmalı, sosyal hareketlilik azaltılmalıdır. Maske-mesafe-temizliğin
salgınla mücadeledeki hayati önemi unutulmamalıdır. Toplumun en az yüzde 85’inin
en kısa sürede etkili doz aşılanması yapılmalıdır. Açıklanan aşılama
oranlarında yalnız 18 yaş üstüne yer verilmesi, kayıtsız olarak ülkemizde
yaşamak zorunda kalan mülteci/sığınmacı ve göçmenlerin yok sayılması tablonun
olduğundan iyi görünmesine yol açmakta, aşılanma hızının gerçekçi biçimde
değerlendirilmesini engellemektedir. Aşılama için 18 yaş altının ve kayıt dışı
nüfusun da göz önünde bulundurulması zorunludur. Sağlık Bakanlığı başta TTB ve
tabip odaları olmak üzere tüm sağlık meslek örgütleri ile birlikte çalışma
yöntemini geliştirmeli; toplum güven ve dayanışmasını sağlamak için süreci
şeffaf yürütmelidir” dedi.