Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı ve
Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Birol Celep, Tarım ve
Orman Bakanlığı himayesinde düzenlenen 1’inci Türkiye Çiftçi Zirvesi’nde Sabah
Gazetesi Ekonomi Yazarı Feride Cem moderatörlüğünde gerçekleşen 'Sürdürülebilir
Tarım' panelinde konuştu.
İhracatı daha az karbon ayak izi bırakarak yapmayı, üretimin
her aşamasında yer almayı kurum içi strateji geliştirme çalışmalarına dahil
ettiklerini söyleyen Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı ve
Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Birol Celep şöyle devam
etti:
“Ege Bölgesi’nin sürdürülebilir bir üretim merkezi olduğunu
tüm dünyaya göstermek için öncülük yapmaya gayret ediyoruz. Dünyada değişimi
kucaklayanlar ile ona direnenler arasında yaşanan kutuplaşma çağımızın en
yaygın çelişkisi. Toplumlarımızın ve ekonomilerimizin temelini aşındırmakta
olan iklim değişikliği, su krizi, eşitsizlik gibi ortak zorluklar karşımızda
duruyor. Geldiğimiz bu son noktada “kalkınma”nın ya da kalkınma modeli
alternatiflerinin eskisinden çok daha radikal bir biçimde sorgulanması
gerekiyor. Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı kapsamında gerçekleşecek karbondan
arınma süreci bizim öncelik alanımız.”
Döngüsel katma değer akımında “Sürdürülebilir tarım”
Türkiye’yi zirveye taşıyacak
Celep, geçtiğimiz günlerde ilk bağlayıcı iklim yasasının
Avrupa Parlamentosu’nda onaylandığını, yakında da sınırda karbon denetimi
mekanizmasıyla ilgili nihai düzenlemelerin açıklanacağını hatırlattı.
“Avrupa Birliği ile 143 milyar dolarlık ticaret hacmimiz var
ve birçok sektörde önemli bir tedarikçi ülke konumundayız. Düzenlemenin olası
etkilerine bakıldığında yapılan hesaplamalar; ülkemiz için karbon maliyetinin
1,8 milyar dolar seviyelerine kadar çıkabileceğini gösteriyor. Girdi
sanayilerinden tarlaya, tarladan işleyici-paketlemecilere, lojistiğe ve
tüketiciyi de içine alan zincirde, atıkların minimize edilmesinin ve geri
kazanımının maksimize edildiği noktaya kadar giden bir süreçten söz ediyoruz.
Avrupa’nın en büyük tarım ekonomisine sahip, 50’den fazla üründe dünyanın en
büyük ilk 10 üreticisinden biri olan ülkemiz için; “sürdürülebilir tarım”,
döngüsel katma değer akımında ön saflarda yer almamızı sağlayacaktır.”
Tarım ürünleri ihracatında hedef 5,5 milyar dolar
Birol Celep, Ege İhracatçı Birlikleri’nin su ürünleri,
zeytin ve zeytinyağı, çekirdeksiz kuru üzüm, kuru incir, yaprak tütün, tütün
mamulleri, sofralık üzüm, kestane, meyve sebze mamulleri, baharatlar, odundışı
orman ürünleri ihracatında Türkiye’de öncü konumda olduğunu söyleyerek,
“2021’in ilk 5 ayında tarım sektörlerimiz 2 milyar 21 milyon dolarlık ihracat
gerçekleştirdi. EİB'in kayda aldığı her 100 dolarlık ihracatın 33 doları tarım
ürünlerinden geldi. Biz sürdürülebilirlik çalışmalarımıza ağırlık vererek 2021
yılında tarım ürünleri ihracatımızı 5,5 milyar dolara çıkarmayı hedefliyoruz.”
dedi.
Tarımda iklim stratejisi: Su ayak izi kontrol edilmeli
Bu hedefe doğru giderken özellikle tarım sektörü için su
ayak izi, kontrol edilmesi gereken en önemli konuların başında geldiğine dikkat
çeken Celep, dünyada temiz su kaynaklarının yüzde 77’sinin tarımsal üretimde
kullanıldığını ve ana hatlarıyla ağırlık verilmesi gereken noktaları şöyle
özetliyor;
“Modern sulama teknikleriyle suyu verimli kullanmak, Havza
bazlı üretim modeliyle doğru ekim planlaması, İyi bir atık yönetimiyle suyu
kirletmemek, geri dönüşümü ve karbon sirkülasyonunu sağlamak, Kontrollü
pestisit ve gübre kullanımı, Tahribatın önlenmesi, su ve üretimin kontrollü
yapılması için arazi toplulaştırmanın yayılması, Rezervlerin korunması için su
hasadının yapılması, Akademiyle iş birliği ve çiftçinin farkındalığının
artırılması, Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının
yaygınlaştırılması, Yüksek teknolojili çözümlerin entegre edilmesidir.”
Düşük
karbonlu kalkınmayı Sürdürülebilir UR-GE projeleri hızlandıracak
Birol Celep, küresel bir bilgi ekonomisinde her ülkenin
kalkınması için teknolojileri özümseme ve kendi ihtiyaçlarına göre uyarlama
kapasitesine ihtiyacı olduğu görüşünde.
“Tedarik zincirinde ve müşterilerde daha çok verinin
bulunması dolayısıyla ürünlerin performansı hakkında daha çok karşılaştırma ve
gücün ister istemez zamanla tüketicilere geçmesi söz konusu. Firmaların artık
erişim, izlenebilirlik ve verimlilik düzeylerini açık hale getirmeleri bir ön
koşul. Çünkü tedarik zincirinden gelen bilginin şeffaf olması gerekiyor.
Dolayısıyla dijital çözümleri kullanmak zorundayız. Sonuç olarak “veri”
ürünleri ve tedarik zincirini iyileştiriyor. Bu yüzden hem sanayi hem tarım
sektörlerimizin çevreci ve düşük karbonlu kalkınmaya geçişini hızlandırmak için
firmalarımıza Sürdürülebilir UR-GE projelerimizle destek veriyoruz.”
Sürdürülebilirlikte ulusal inisiyatifler ortaya konulmalı
Sektörlerin yeni üretim teknolojileri ve dijitalleşmeye
yönelik ihtiyaç duyacakları finansal kaynakların yaratılmasının kritik önemde
olduğunun altını çizen Celep’e göre bu konuda talep edilebilecek uluslararası
sertifika ve belgelerin destek kapsamına alınması, teknik danışmanlık
ihtiyacının sağlanması gerekiyor.
“Devlet destekleri, Avrupa Yeşil Mutabakatı perspektifinden
KOBİ’lerimizi de kapsayacak şekilde yeni bir açılımla ele alınabilir. Bu
noktada su politikalarının üst düzeyde ölçülüp değerlendirileceği, raporlama,
karbon ayak izi bilgisi ve etiketleme gibi alanlarda ulusal inisiyatiflerin
ortaya konulacağı mekanizmalar geliştirilmeli. Yatırımların temiz teknolojiye
ve özellikle hassas tarım uygulamalarına yönlendirilmesine katkı verilmeli ve
Ar-Ge kaynağı fazlalaştırılmalı.”
Asya Pasifik’ten sürdürülebilirlik atağı
Birol Celep, kısa bir süre içinde Asya Pasifik'in hassas
tarımda önemli bir gelişme göstereceğini; Hindistan, Sri Lanka ve Nijerya gibi
ülkelerde hassas tarım teknolojisinin kullanımını teşvik etmek için çeşitli
devlet programlarının yürütüldüğüne değinerek, “Aynı zamanda arazi
yeşillendirme ve ağaçlandırma çalışmalarıyla orman karbon dönüşümü artırılmalı
ve su kaynaklarıyla ilgili projeler fazlalaştırılmalı. Dünyanın en büyük ikinci
ekonomisi ve başlıca karbon salıcılarından olan Çin, orman ve ağaç kaynakları
artışında dünya lideridir. 2000-2017 yılları arasında yeni yaratılan yeşil
alanların tek başına dörtte birine sahip.” diye konuştu.
Yeni tüketici “Likit insan-likit toplum": Vegan ve
organiğin yaygınlaşması bunun bir örneği
Celep, küresel sorunlar karşısında küresel çözümlerin; iş
dünyası, hükümet, sivil toplum ve akademik çevrelerden gelen liderler kadar
genç kuşakların da katılımının sağlandığı bir iş birliğiyle üretebileceği
görüşünde.
“Bugün tüketiciler artık otomatik pilotta değil. Şirketlerin
ve markaların doğaya, topluma yaptığı katkılar konusunda oldukça yüksek
hassasiyete sahipler. Özellikle genç nesillerin çoğu; Y kuşağının yüzde 57'si
ve en büyük tüketici kuşağı olma yolunda ilerleyen Z jenerasyonunun yüzde 59'u
geri dönüştürülmüş ürünler satın alıyor. Ekolojik duyarlılık ve etik
sorgulamalarla oluşan likit insan-likit toplum segmentine hitap etmek artık
kaçınılmaz. Vegan ve organik seçeneklerin yaygınlaşması da likitleşmenin bir
örneğidir.”
Ege İhracatçı Birlikleri sürdürülebilirlikte öncü
EİB olarak 2020’yi “Sürdürülebilirlik Yılı” ilan ettiklerini
anlatan Celep, “Öncelikle Sürdürülebilirlik Komitemiz tarafından
“Sürdürülebilirlik Manifestosu” hazırlandı. Manifestomuzu bu alandaki bir
strateji belgesi olarak kabul ediyor ve faaliyetlerimizi bu çerçevede
kurguluyoruz. Birliğimiz kapsamında sıfır atık projesine başladık ve sıfır atık
belgesi aldık. Birleşmiş Milletler inisiyatifi Global Compact’a Türkiye’den üye
olan ilk İhracatçı Birliği olduk. EİB Sürdürülebilirlik Günleri başlığı ile
firmalarımızı bilgilendirdiğimiz bir eğitim programı organize ettik, önümüzdeki
dönem için daha kapsamlı eğitim programları kurguluyoruz.” dedi.
Kullandığımız pestisitleri biliyoruz
Birol Celep, AB’nin Yeşil Mutabakat ile pestisit
kullanımının 2030’a kadar yüzde 50, gübre kullanımının yüzde 20, antimikrobiyal
kullanımının ise yüzde 50 oranında azaltılmasını hedeflediğini hatırlatarak
sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ülkemizde AB’ye uyum çerçevesinde geçtiğimiz yıllarda zirai
üretimde kullanılan toplam 213 aktif madde yasaklanırken 11 aktif maddenin de
kullanımı kısıtlandı. Kullandığımız Pestisitleri Biliyoruz Projemiz kapsamında
ürünlerimizin akredite olmuş laboratuvarlarda analizlerini yapıyoruz. Avrupa
Birliği, toplam ekilen alanların yüzde 25'inde organik tarıma geçilmesini
hedefliyor. Türkiye’nin organik ürün ihracatının yüzde 75’inin bölgemizden
gerçekleştirildiği dikkate alınırsa; biz organik sektörü olarak Yeşil Mutabakat
ve İklim Değişikliği konu başlıklarında iki projeye başvurarak girişimlerimizi başlattık.”
Sürdürülebilir Gıda Üretimi, İklim Değişikliğine Uyum,
Sürdürülebilir Tarımsal Uygulamalar
Celep, Yeşil Mutabakatı gündemlerinin ana maddesi olarak
tuttuklarını ve sürdürülebilir ihracat bakış açısıyla üyelerin yetkinliklerinin
artırılmasına katkı sağlamak için çalıştıklarını sözlerine ekledi.
“Sürdürülebilir Gıda Üretimi ve İklim Değişikliğine Uyum
Projemiz, akademinin iş birliğinde; değer zincirinde sürdürülebilirlik ve su
kullanımında tasarrufun ortaya konulduğu, eğitim, bilinçlendirme çalışmalarını
içeriyor. Diğer projemiz ise Sürdürülebilir Tarımsal Uygulamalar alanında,
akademinin yürütücülüğünde Birliğimizin de ortak olduğu, 10 farklı ülkeden, 29
kurumun katılımıyla hayata geçirilecek.”
Çiftçi Zirvesi’nde Tarım ve Orman Bakanlığı AB ve Dış
İlişkiler Genel Müdürü Aylin Çağlayan Özcan, Şef ve Sosyal Girişimci Ebru
Baybara Demir, Tekfen Tarım Genel Müdürü Emrah İnce, Aynes Gıda CEO'su Murat
Hocalar ve TARSİM Genel Müdürü Serpil Günal da sürdürülebilir tarım
uygulamalarıyla ilgili görüşlerini ve projelerini paylaştı.