EÜ İletişim
Fakültesi Konferans Salonunda gerçekleşen söyleşiye Reklamcılık Bölüm Başkanı
Prof. Dr. Belma Fırlar ve Bölüm Başkan Yardımcısı Doç. Dr. E. Özlem Ataman katıldı. Söyleşide konuşmacı olarak Uzman
Psikolog ve Aile Danışmanı M. Berk Karaoğlu yer aldı. Etkinlikte sunum yapan M.
Berk Karaoğlu, katılımcılara “Genç Yetişkinlik Dönemi”, “Genç Yetişkinlik
Döneminde Sosyal Medya Kullanımı” ve “Sosyal Medya Bağımlılığı” konu başlıkları
altında bilgiler verdi.
“Genç yetişkinlik
döneminde sosyalleşmek gerekiyor”
Genç yetişkinlik kavramına açıklık getiren Berk Karaoğlu,
“Genç yetişkin, 18 ve 25 yaş arasındaki kitledir. Bu dönem, kişinin
ergenliğinin bitişiğinde bağımsızlığını elde etmeye çalıştığı bir süreçten
sonra gelişir ve oldukça zordur. Hepimiz bu zamanlardan geçtik. Kafanızda
binlerce sorunun olduğunu kişisel tecrübelerimden ve danışanlarımdan da
biliyorum. Çünkü sanılanın aksine, kaygı ve stres yaşanan bir dönemdir. Bunun
temel nedenleri gelecek kaygısı, mezun olma ya da iş bulma stresi, benlik
oluşturma çabası ve kimlik geliştirme çabası gibi faktörlerdir. Özellikle bu
dönemin sonlarında bir eş seçimi yapabiliyoruz, aile kurmaya çalışabiliyoruz.
Ancak günümüzde bireysellik arttığından, zamanlama değişebiliyor. Sigmund Freud
bu süreç ile ilgili 'İnsanoğlu ergenliğin sonuna kadar gelişir ve değişir. Ondan
sonra çok fazla değişim gözlenmez' diyor. Ancak Erik Erikson, Freud’a
katılmıyor. Bu yaş dönemini 'Genç Yetişkinlik' dönemi olarak adlandırıyor. Yani
'İnsanın gelişimi ömrü boyunca devam eder' diyor. Açıklamalarını 'Yakınlık' ve
'Yalnızlık' kavramları altında topluyor. Aslında bu dönemde daha çok oldurmaya
çalıştığımız şey yakınlık kurabilmek. Ancak yakınlık duygusunu geliştiremezsek,
kalabalıklar içinde bile yalnızlık duygusunu hissedebiliyoruz. Dolayısıyla bu
dönemde sosyalleşmek gerekiyor” diye konuştu.
“Sosyal medya
bağımlılığı çeşitli rahatsızlıklara neden oluyor”
Sosyalleşmenin yalnızca sosyal medya kavramından ibaret olmadığını vurgulayan Berk Karaoğlu, “Sosyalleşmede sosyokültürel faktörler de oldukça etkili. Doğduğumuz, büyüdüğümüz ya da yaşadığımız şehir bile bizim için belirleyici bir faktör olabilir. Kişiliğimizi etkileyen faktörlerden en önemlisi tabi ki psikolojimiz. Psikolojimizin getirdiği arzu ve isteklerimiz de kişiliğimizi şekillendirebiliyor. Günümüzde oldukça gelişen, kullanıcıların kendi ürettiği içerikleri paylaştığı sosyal medyada ise hepimiz sık sık vakit geçiriyoruz. Tam olarak bu yaş grubunda sosyal medyada günde 4-5 saat zaman geçiren bireyler bile var. Artık içerik üretmek daha çok Youtube platformuna kayıyor. Ancak içerik üretmeyi yalnızca video içeriği olarak düşünmemek gerekiyor. Çünkü sosyal medyanın içeriğinde internet erişimi, bilgi paylaşımı, içerik arama, sosyalleşme, kendini geliştirme, kıyaslama, reklam yapma, iletişim kurma, ürün arama gibi birçok unsur barınıyor. Örneğin, arkadaşlarınızla bir konu hakkında sohbet ederken bile sosyal medyanızda konuştuğunuz ürünün reklamını görebiliyorsunuz. Sosyal medyada aşırı zaman geçirmek kişilerin hem fiziksel, hem de zihinsel rahatsızlıklar yaşamalarına neden oluyor. Çünkü yürümeyi veya spor yapmayı unutuyoruz, hareketliliğimiz azalıyor. Çoğu durumda sosyal medyada gelişen birçok unsur varken, bizde gelişen hiçbir unsur olmuyor. Bunları özellikle ergen kitleye anlatmaya çalışıyoruz. Çünkü depresyon, kaygı bozukluğu ve dikkat bozukluğu gibi birçok psikopatolojik problem oluşabiliyor. Psikoloji, bir probleme ancak işlevselliğinizi engelliyorsa rahatsızlık diyor. Dolayısıyla sosyal medya eğer işlevselliğinizi engelliyorsa, bağımlılık adını alıyor” dedi.
Berk Karaoğlu, sunumun ardından katılımcılardan gelen soruları yanıtladı. Etkinlik sonunda Prof. Dr. Fırlar tarafından Karaoğlu’na “Teşekkür Belgesi” takdim edildi.