İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Üsküdar’da gazetecilerin gündeme
ilişkin sorularını yanıtladı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, Strasburg’da
yaptığı konuşma üzerinden kendisine isim vermeden “ahmak” nitelemesinde
bulunmasına tepki gösteren İmamoğlu, “Ben lafa bakarım laf mı diye, bir de
söyleyene bakarım adam mı diye. Seviyesine inmeyeceğim bir alan bu. Seçim
sürecinde de seviyesine inmeyeceğimi defalarca dile getirmiştim. 31 Mart’ta
seçimi iptal edenler ve dünyada, Avrupa’da, onların gözünde nereye düştüğümüz
noktasında, o olan şeylere, biten şeylere baktığımızda, tam da işte 31 Mart’ta
seçimi iptal edenler ahmaktır. Daha çok haddini bilen bir tavrı olmadığı için
Allah’a havale ediyorum. Ama ben, orada memleketimle ilgili çok değerli, çok
güzel tespitler yaparak, savunmamı da yaparak, Avrupa’yı sorumluluğa da davet
ederek cümleler kurdum. Üzücü. Bir İçişleri Bakanı’na yakışmadı” yanıtını
verdi.
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu,
gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını, Üsküdar’daki Fethi Paşa Korusu’nda
yanıtladı. İmamoğlu’na ilk olarak, “Dün akşam korumalarınızın, bir şoförü darp
ettiği, görüntüleri izlediniz mi. Korumalarınız bu olaya nasıl karışmış” sorusu
yöneltildi. İmamoğlu, bu soruya şu yanıtı verdi:
KORUMA YANITI
“Süreci takip ediyorum. Koruma arkadaşlarımızın, ne yazık,
böyle hiç de yakışmayan ve kabul etmeyeceğim şekilde vatandaşla bir diyaloğu
oluşmuş. Tarif edilenler doğru değil. Darp, tekme tokat ve bunun gibi saldırı
biçimleri doğru değil. Ama her ne koşulda olursa olsun, hangi koşulda olursa
olsun benimle çalışan hiç kimsenin böyle bir münasebetsiz tavrına ve sürecine
asla müsaade etmem. Etmeyeceğim de. Çok görüntüler oldu böyle, tekme tokat
vesaire ama burada böyle bir şey yok. Belki başka görüntülerle karıştırmış
olabilirler. Ama burada takibimde. Aileden de özür dilediler. Aile bu özrü
kabul etti. Yani çoluk çocuk, eşi bu ayrı olsa da yapamazlar. Hiç kimse
yapamaz. Birisi polis memuru arkadaş, diğeri güvenlik arkadaşımız. Süreci takip
ediyorum. Gerekli soruşturma da yapılacak. Benim yanımda olan hiç kimsenin
böyle hadsizliği, tavrı davranışı olamaz. Ben de aileden özür diliyorum, aile
ile irtibattayım ben de kendileriyle görüşeceğim zaten.”
İmamoğlu, korumalara yönelik bir yaptırımı olup olmayacağına
yönelik soruya, “Tabii ki olur. Şu anda soruşturması devam ediyor. Aileyi
dinleyeceğim, sonra onları dinleyeceğim, dinleteceğim. Arkadaşlarımız var.
Burası bir kurum ama şahsi alanımda olması da gerekmiyor aslında. İstanbul’da
benim çalıştığım organizasyonun içerisinde kim olursa olsun, sadece yanımda
diye değil, kim olursa olsun vatandaşına güler yüzle, anlayışla ve bir seviye
içerisinde davranış içerisinde bulunmak zorundadır” yanıtını verdi. İmamoğlu,
“Siz görüşebilirdiniz mi korumalarınızla” sorusunu da “Yok. Şu anda görüşmedim,
görüşmeye de şu an için ihtiyaç duymuyorum. Arkadaşlarım soruşturmalarını
bitirsinler ondan sonra görüşeceğim” şeklinde yanıtladı. İmamoğlu, dün yaşanan
ve bir özel halk otobüsü şoförünün karıştığı olayla ilgili soruya şu yanıtı
verdi:
ÖZEL HALK OTOBÜSÜ YANITI
“İstanbul’daki toplu ulaşım meselesinde çok kronik sorunlar
var. Özel halk otobüslerinin dizaynı konusunda da sorunlar var. Bu bizim
masamızı oldukça meşgul eden bir konu. Biz, bu konu da en az yedi-sekiz kez
toplantı yaptık. Aralık sonunda çalıştay koyduk. Özel halk otobüslerinin
verilme biçimi var. Mesela belli kişilerin yüksek sayıda otobüsü var. Bu
yanlış. Olması mümkün değil. Statüsünde doğru da değil. Bu bakımdan biz orayı
daha sağlıklı, daha halkına hizmet eden, mesela dar bölgelerde görev
yapıyorlar, başka bir yoğun olan bölgeye aktarım yapamıyoruz. Böyle kısıtlılık
içerisinde süreç söz konusu. Bütünüyle bunu tamir edecek bir çalışma
içerisindeydik. Dün yaşananlar trajik ve çok üzücü. Kaza demek mümkün değil.
Adli bir durum söz konusu. Kişinin oraya dalış biçimi, ardından yaptıkları
tümüyle farklı sebepler içeriyor elbette. Bu anlamda da adli soruşturmaları
devam ediyor. Bizim de almış, almakta ve alacak olduğumuzu tedbirleri
bütünleştirirsek bu konu bizim için çok hassas ve önemli. İstanbul’da
minibüsünden taksisine, özel halk otobüsünden diğerlerine varıncaya kadar, bir
düzen ve disiplin olacak. İstanbul’da taksiye, minibüse binen her insan mutlu
olmalı. Bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlarla zaten bir aradayız. Aralık’ta az
önce değim gibi çalıştayımız var. Sürücü belgesi verilmesi konusundaki
hassasiyetimizi daha çok arttıracağımızı belirlemiştik. Daha sık denetim
yapacağımızı belirlemiştik. Birçok psikoteknik analizler yapılıyor. Birçok
aşaması var. Günde milyonlarca insanın hareket halinde olduğu, milyonlarca
insanın misafiri olduğu bu toplu taşıma veya bireysel taşımacılık yapan
araçların tamamındaki disiplin ve şoför koşunda çok kuralcı olacağımızı, çok
üstüne gideceğimizi bütün odalardaki yöneticilere iletmiştim. Umuyorum ki, çok
daha iyi bir 2020 yılı bizi bekliyor. Birikmiş sorunlar ve problemler var.
Bunlar yeni değil. Toplumun bu kadar ilgili olması, süreci sorgulaması çok
güzel. Biz de motiveyiz daha da üst seviyede motivasyonumuz artıyor.”
İmamoğlu, “Otobüs şoförü sabıkalı olduğu ortaya çıktı.
Sabıkalı insan nasıl o direksiyonun başına geçiyor diye sorgulanıyor. Bir
şoförde bıçağın olması sorgulanıyor” hatırlatması üzerine, “Yüzde yüz
haklısınız. O gün bir iki saat öncede binmiş olabilir. Aldığı sertifikaya
bakıyoruz. Sertifikasyon sürecini sorguluyoruz. Bu konuda çok kararlıyız bunun
altını çizelim. Hemen her şey düzelmiyor. Gönül ister ki bir akşamda her şey
düzelsin. Ama biraz zamana ihtiyacımız var. Ama gerçekten bu tür kamuya ait
alanlarda hem disiplin hem vatandaşa saygı olmalıdır. Neresi olursa olsun.
Otogar mantığındaki gibi kendi haline bırakılmış. Biz hiçbir yeri kendi haline
bırakmayacağız. Hiçbir kişi hiçbir aracı vatandaşa ya da buraya 1,2 günlüğüne
dünyanın her yerinden gelen insanlara böyle davranamaz. Davranış biçimi de
dahil çok üst seviyede eğitim ve disiplin sürecini başlatacağız. Tümüyle
söylediğiniz şeyler bir adli soruşturma sürecidir. Onun için sadece kaza değil
dedim. Biz de süreci an be an takip ediyoruz. Olayın üzüntü verici tarafı bir
vatandaşımızın hayatını kaybetmesidir. Çok üzgünüz, Allah rahmet eylesin.
Yaralanan vatandaşlarımızı da her hastanede takip eden arkadaşlarımız var.
Allah’tan diğer arkadaşlarımızda can kaybı tehlikesi yok. Bu da bizi teselli
eden durum. Allah korumuş” yanıtını verdi.
Gazeteciler, İmamoğlu ile “Vatan Emniyet Müdürlüğü’ne Özel
Halk Otobüsleri Derneği Başkanı geldi. ‘Bir şoförde bıçağın ne işi var’ diye
sorduk. Kendini koruma amaçlı bıçak taşıdığını, linç edildiğini söyledi”
bilgisini paylaştı. İmamoğlu, bunun üzerine, “Biz, o açıklamayı yapanı bile
soruşturacağız. Bu kadar derin bir iş. O açıklamayı yapanın mantığını
soruşturacağız. Tam da söylemek istediğim bu. Orada var olan yapıyı tümüyle
analiz edeceğiz. O cevabı veren insanın nasıl oda başkanı olduğunu dahi
sorgulayacağız” açıklamasını yaptı.
İÇİŞLERİ BAKANI YANITI
İmamoğlu’na son olarak, “İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun
bir açıklaması oldu. Bir yandan kayyum atamaları da devam ederken, sizin
Strazburg’da yaptığınız konuşmayı eleştirdi. Onun cümleleriyle söyleyeceğim;
“Avrupa Parlamentosu’na gidip Türkiye’yi şikayet eden ahmağa sesleniyorum.
Yazıklar olsun bu milletin sana verdiğine. Kursağından geçenlere yazıklar
olsun” sorusu yöneltildi. İmamoğlu, bu soruyu da şu şekilde yanıtladı:
“Ben lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye. Seviyesine inmeyeceğim bir alan bu. Seçim sürecinde de seviyesine inmeyeceğimi defalarca dile getirmiştim. Bu seviye noktasından söyledikleri ve yaptıkları da zaten belli. O tarafına çok girmek istemiyorum. Ve bu seviye noktasında söyledikleri, yaptıkları da zaten belli. O tarafına çok girmek istemiyorum ama oraya bir cümle kurmak isterim. 31 Mart’ta seçimi iptal edenler ve dünyada, Avrupa’da, onların gözünde nereye düştüğümüz noktasında, o olan şeylere, biten şeylere baktığımızda, tam da işte 31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır. Önce ona bir odaklansın. Ama çok tabi benim inmeyeceğim seviyede. Yine ben onu devlet adamlığı yapmaya davet ediyorum ama yeter! Bıktım artık! Artık davet ede ede o da bir karşılık bulmadı. Birincisi; ben, Strasburg’da Türkiye’yi nasıl anlattığımı çok iyi biliyorum. Tamamı YouTube’da var. Bir-iki kelimeyi bilgi edinip, bunu söylemek… Sadece işte böyle araştırmadan, lafını bilmeden, bugün söylediğini yarın unutan kişiler ancak bunu yapabilir. 6-7 sene önce birini övüp, ona karşı tehdit savuranlar ancak böyle hatalar yapabilir. Ben, o seviyeyi bilmiyorum. Ama ben, Strasburg’da memleketimi gayet iyi savundum. Onların söyleyemeyeceği, yapamayacağı derinlikte ve şiddetle, mülteci konusunda, sığınmacı konusunda Avrupa’nın Türkiye’yi nasıl yalnız bıraktığını anlattım. Aynı zamanda, buraya gelip raportör olarak çalışan heyete, hükümetin izin vermesi konusunun önemli olduğunu söyledim ve hükümete teşekkür ettim. Birçok içeriği var. Ben, orada geçerli şeyleri tek tek sıraladım. Bu konuda benim milliyetçiliğimi, benim milli duygularımı eleştirecek veya bunları seviyelendirecek… Makamını bir kenara koyuyorum; öyle bir Allah’ın kulu yok. Benim kimseyi sorgulamayacağım gibi, o da sorgulayamaz. Zaten Allah’a havale ediyorum onu. Daha çok haddini bilen bir tavrı olmadığı için Allah’a havale ediyorum. Ama ben, orada memleketimle ilgili çok değerli, çok güzel tespitler yaparak, savunmamı da yaparak, Avrupa’yı sorumluluğa da davet ederek cümleler kurdum. Üzücü. Bir İçişleri Bakanı’na yakışmadı.”