İzmir Büyükşehir Belediyesi İzmir Akdeniz Akademisi'nin
11-12 Mayıs tarihlerinde Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde (AASSM)
düzenlediği “Kent, Mekân ve Toplumsal Eşitsizlikler” sempozyumu başladı. İzmir
Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in ev sahipliğindeki sempozyumun
açılışına İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürü Murat Karaçanta, CHP’nin eski Genel
Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Zeynep Altıok Akatlı, İzmir Büyükşehir
Belediyesi Genel Sekreteri Dr. Buğra Gökçe, İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel
Sekreter Yardımcıları Şükran Nurlu, Ertuğrul Tugay ve Barış Karcı, İzmir
Büyükşehir Belediyesi’nin bürokratları, İzmir, Ankara ve Paris’teki çeşitli
üniversitelerden ve araştırma merkezlerinden akademisyenler katıldı.
“Şehirler
adaletsizlik mecrasına dönüşüyor”
Kapitalist sistemin kendini yeniden üretmek için eşitsizliğe
ihtiyaç duyduğunu ifade eden İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “Bu
sistemin parçası olan şehirlerin inşası, eşitsizliğin katlanarak artmasına
neden oluyor. Bu nedenle şehirleri nasıl tasarladığımız, eşitliği sağlamak
adına yaptıklarımızla doğrudan ilgili. Şehirler parçası oldukları ekosistemden
koparken; kirlilik, afetler ve adaletsizlik üreten bir makineye dönüşüyor. Bir
yandan içinde biz insanları, yani canlılığı barındırırken öte yandan robotik
bir mekân haline geliyor. Gezegenimiz, insanlığın bu yok edici tercihi
nedeniyle iklim krizi gibi geri dönüşü olmayan felaketlerle yüzleşiyor. Dahası,
yarattığımız şehirler giderek büyüyen bir adaletsizlik mecrasına dönüşüyor”
dedi.
“Ortak aklı esas alan tasarımlar
üretiyoruz”
Dünya üzerindeki insan nüfusunun yarısından fazlasının
şehirlerde yaşadığını, bu nedenle çözümün yine şehirlerde olduğunu söyleyen
Başkan Tunç Soyer, “Ekonomik ve toplumsal eşitsizliklerle mücadele etmenin tek
yolu yerküredeki ekosistemin bir parçası olan, doğanın döngüleriyle bağ kurarak
nefes alıp veren geleceğin şehirlerini kurmak. İşte biz İzmir’de bunun bir
örneğini hayata geçirmek için çalışıyoruz. Doğayı şehirlerin dışına iten,
kendini de doğasından koparan mekânsal planlama anlayışını, döngüsel kültüre
dayanan yepyeni bir sosyal, ekonomik ve mekânsal tasarımla oluşturuyoruz.
Demokrasi kavramının doğduğu bölge olan İzmir’de, güçlüyü kollayan adalet
anlayışı yerine gücünü uyumdan alan çoğulcu bir kültürün gelişmesini
destekliyoruz. İzmirliler ve şehirdeki tüm paydaşlarla birlikte ortak aklı esas
alan tasarımlar üretiyoruz” ifadelerini kullandı.
“Cittaslow Metropol
modelini uyguluyoruz”
Başkan Soyer, şehrin açık alanlarının, farklı ekonomik ve
sosyolojik karaktere sahip toplulukların bir araya gelmesi için kapalı
mekanlara göre çok daha geniş fırsatlar sunduğunu söyleyerek, “İzmir’de şehir
merkezinden kırsal alanlara uzanan beş ekolojik koridor yoluyla metropol ve
kırsal alanlar arasında bağ kurmayı, sosyal ve kültürel açıdan birbirinden
kopuk mahalleleri birbiriyle buluşturmayı hedefliyoruz. Yürüyüş ve dinlenme
alanlarını çoğaltarak mahalle kültürünün yeniden canlanması için çalışıyoruz.
Sakin mahalleleri bir araya getiren Cittaslow Metropol modelini uyguluyoruz.
Sanatı, kapalı alanlara hapsetmek yerine şehrin kamusal açık alanlarına
taşıyoruz. Demokrasinin temel ayaklarından biri olan ekonomik demokrasi,
İzmir’deki temel hareket alanlarımızdan biri. Demokrasiyi ekonomik gelişimin
temel girdilerinden biri olarak kabul ediyor ve kooperatifçiliği İzmir ekonomisini
geliştirmenin ana yöntemlerinden biri olarak yaşamın her alanında
destekliyoruz” dedi.
“Sempozyum İzmir için
büyük değer taşıyor”
İzmir’in refahını artırmak ve bu refahın adil paylaşımını
sağlamak üzere yola çıktıklarını vurgulayan Başkan Soyer, sözlerini şöyle
tamamladı: “Belediyemizin tüm hizmetlerinin omurgasını bu cümle oluşturuyor.
Bunu başarmanın tek yolu hiç şüphesiz her türlü ayrımcılıkla mücadele etmek. Bu
nedenle sempozyumumuz İzmir için büyük değer taşıyor.”
Kent sınıfsal
karşılaşmalar alanı olarak ele alınacak
Science Po Paris Uluslararası Araştırmalar Merkezi'nden Prof. Dr. Ayşen Uysal ise sempozyumun kenti sınıfsal karşılaşmalar alanı olarak ele alacağını belirterek “Bu sempozyumun temel fikri kamusal mekânları paylaşamayan kent gerçeği üzerinden yola çıkıyor. Yerel yönetimler ortak kamusal alanlar yaratma konusunda ne yapabilir, bunu konuşmak istiyoruz” dedi.