Haksızlığa uğrayan vatandaş, mahkemede hakkını alabiliyorsa
o toplumda güvenin var olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, “Bugün Türkiye’nin
en temel sorunlarından birisi siyasal iktidara duyulan güvensizliktir. Bu
güvensizlik sadece Türkiye içinden değil, yurt dışından da duyulan bir
güvensizliktir. Güvensizlik üzerine siz sağlıklı politikaları, geleceği, dış
politikaları, eğitimi, adliyeyi inşa edemezsiniz. Devlet, her toplumda en
güçlüdür. Mahkemeleri var, polisi var, jandarması var. En zayıf olan ise
devlette yaşayan bireydir, vatandaştır, ailedir. Ama onun güvenini sağlamak
zorunda olan devletin kendisidir. Nasıl bir devlet? Gücü kontrol edilmiş bir
devlet. Yani yasama, yargı ve yürütmeyle güçler ayrılığı ilkesini sağlıklı inşa
eden devlet güven veren devlettir” ifadelerini kullandı.
"Bir ‘tek adam’ rejimine geçildi"
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni eleştiren Kılıçdaroğlu,
şu değerlendirmelerde bulundu:
“Demokratik bir rejimimiz vardı, eksiğiyle, fazlasıyla. Ama
sonra meşru olmayan koşullarda bir referandum yapıldı ve bir ‘tek adam’
rejimine geçildi. ‘Tek adam’ rejiminin gerekçesi neydi? Her şey çok hızlı
yapılacak, çok hızlı kararlar alınacak. Bugün geldiğimiz noktada tablo nedir?
Bu tabloyu sağlıklı irdeler ve vatandaşın önüne bilgileriyle, rakamlarıyla
koyarsak vatandaş da gerçeği daha rahat kavramış olur. Bakınız 'tek adam'
rejimine geçtikten sonra son bir yılda büyüme hızımız ne oldu? Binde 3 oldu.
Dünyada binde 3 büyüyen başka bir devlet var mı bilmiyorum. Oysa biz yüzde
5’ler, 6’lar, 7’ler, 8’ler, 9’lar oranında büyüyorduk. Neden binde 3’e düştük?
Hani her şey çok hızlı olacaktı, Hani önümüzde hiçbir engel kalmayacaktı? Hani
Türkiye hızlı büyüyecekti? Binde 3’ün maliyeti topluma yansımış vaziyette.”
Kılıçdaroğlu, son bir yılda milli gelirde 135 milyar dolar
düşüş yaşandığını, bu ekonomik düşüşün vatandaşın mutfağına da yansıdığını
ifade etti.
"Bir sürü propaganda yapıldı"
Gelir dağılımında bozukluk olduğuna değinen Kılıçdaroğlu,
şöyle devam etti:
"Türk lirasının döviz karşısında büyük değer
kaybettiğini bilmemiz gerekiyor. Özellikle AK Parti’li kardeşlerime seslenmek
istiyorum; Türk lirası değer kaybettiğinde, Türk lirası karşısında dolar değer
kazandığında bir propaganda başlamıştı. Dolarlar yakıldı, ‘Gelin tıraş olun,
sizden para almayacağız’ dediler. Bir sürü propaganda yapıldı. Propagandayı
yapanlar AK Parti’ye oy veren militanlardı. Yapsınlar, itirazımız yok. Keşke
sonuç elde edebilselerdi. Ama bugün bütün vatandaşlarıma şunu söylemek isterim.
Herkes nakit tasarrufunu dolar bazında yapıyor. Türk lirasına olan güven yok
olmuş durumda. Bugün bankalardaki mevduatın yüzde 51’den fazlası dolar
mevduatı. Yani Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları diyor ki ‘Türk lirasına
güvenmiyoruz. Bir miktar elde avuçta para var. Onu da bankaya yatırdık, ancak
dolarla tutabiliriz’. Geldiğimiz nokta budur. Bunu tetikleyen nedir? ‘Tek adam’
rejimi.“
Son 10 ayda bankalarda artan döviz tasarruf miktarının 28
milyar dolar olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Eskiden 'demokrasi var' derdik, güçler ayrılığı ilkesi var,
yargı bağımsız, devletin önemli kurumları bağımsızdı. 'Günlük sıcak
politikalarla o kurumlara müdahale edilmez' derdik. Ama bugün Türkiye’nin
itibarı bütün demokratik ülkelerde zedelenmiş durumda. Dünyada hukukun
üstünlüğü sıralamasında 101. sıradan 109. sıraya düştük. Özellikle
vatandaşların düşünmesi lazım. Neden Türkiye Cumhuriyeti devleti hukukun
üstünlüğü konusunda geriye gidiyor?"
Kılıçdaroğlu, Türkiye’de 134 basın mensubunun cezaevinde
olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Dünyaya ‘Türkiye’de basın özgürdür’ dediğinizde kaç
kişi buna inanır? Yargıtay Başkanı'nın açıklaması var. Yargıtay Başkanı
’Yargıya olan güven yüzde 30’lara düştü’ diyor. Eğer bir ülkede yargının
tepesindeki insan, yani adalet dağıtma kurumunda olan bir insan ‘Yargıya olan
güven yüzde 30’lara düştü' diyorsa, o ülkede hukukun üstünlüğünden söz
edemezsiniz. O ülkede bir güven sorunu var demektir. Yargıya karşı bir güven
sorunu var demektir.”
Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ekonomide
bozulmaya, milli gelirde düşüşe neden olduğunu, TBMM'yi ve bazı önemli devlet
kurumlarını itibarsızlaştırdığını savundu.
Devletin bazı önemli ve bağımsız kurumlarının yasalarla
belirlenmiş görevleri bulunduğunu belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Bu kurumların bağımsızlığına sıcak siyasi müdahale
yapılmaz. Bunlardan birisi de Merkez Bankasıdır. Bugün dünyada bütün finans
çevrelerinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının itibarı kocaman bir sıfırdır.
Çünkü o kuruma siyasi müdahalelerin yapıldığını hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla
siz Türkiye Cumhuriyeti'nin en önemli kurumlarından, yani emisyon çıkaran, para
basan bir kurumu nasıl itibarsız kılabiliyorsunuz? Kimin döneminde oldu? 'Tek
adam' rejiminde oldu. İç ve dış borçlar tam bir felaket. 2018 yılının ilk üç
ayında iç ve dış borç toplamı 986 milyar liraydı. 'Tek adam' rejiminin ilk 3
ayında 279 milyar arttı, 1 trilyon 265 milyar lira oldu. Borçlanmayla nereye
kadar gidebilirsiniz? Hani borç alan emir alıyordu?"
"Güçlü devlet, üreten devlettir"
Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin önüne çıkan her fırsatta
borçlanmaması gerektiğini dile getirerek şunları söyledi:
"Önce borçlandırır, sonra talimat verirler. Şimdi
talimat alma noktasına gelmiştir Türkiye Cumhuriyeti maalesef. Acı bir tablo
ama gerçek. Bu borçların bedeli olarak da Londra'daki bir avuç tefeciye Türkiye
Cumhuriyeti bütçesi teslim edilmiştir. Hiçbir ülkenin ödemediği kadar büyük
faizler ödüyoruz. Kim ödüyor faizleri? Bu ülkedeki 82 milyon. Ticari kredilere
uygulanan faizlerin yüksekliğinden, Türkiye'nin üretimden kopma zincirinin
hızlanmasına kadar bir dizi sorunlar zinciriyle karşı karşıyayız. Güçlü devlet,
üreten devlettir. Güçlü, dünyada saygınlığı olan devlet, üreten devlettir. 21.
yüzyılda katma değeri yüksek ürün üreten, her alanda üreten devlettir. Bilimde,
sanayide, tarımda, her alanda üreten devlet, dünyada saygın devlettir. Üzülerek
ifade ediyorum, 'tek adam' rejiminde Türkiye büyük ölçüde üretimden koparılmaya
başlandı. Her şeyi ithal etmeye başladık."
Ekonomide işi ehline vermenin şart olduğunu söyleyen
Kılıçdaroğlu, "Siz bu devasa ekonomiyi, düzeltilmesi, güçlendirilmesi
gereken bir ekonomiyi, bir bakkal dükkanını dahi yönetmemiş sosyetik damada
teslim ediyorsunuz. Bir bakkal dükkanını yönetememiş kişiye, Türkiye
Cumhuriyeti Devleti'nin hazinesini teslim ediyorsunuz ve Türkiye bu halde. Baba
oğul, devleti yönetiyorlar. Bana söyler misiniz, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde
böyle bir örnek var mıdır? Eli sıcak sudan soğuk suya değmeyen, fakirlik,
yoksulluk nedir bilmeyen, el bebek gül bebek büyüyen bir kişiyi getiriyorsunuz,
'Fakirlik sorununu çöz. Mutfaklarda yangın var, bu sorunu çöz.' diyorsunuz.
Haberi bile yok" dedi.
"Senin de çocuğun işsiz"
Kılıçdaroğlu, asgari ücretin açlık sınırının altında
kaldığını belirterek, "İşte 'tek adam' rejiminin asgari ücretlilere
getirdiği budur. Sosyete damat tam 15 paket açıkladı. Her paketin amacı şuydu,
'işsizliği önleyeceğiz'. Her paket açıklanması sonrası işsizlik arttı. 10.
paket açıklandı işsizlik arttı, 15. paket açıklandı yine işsizlik arttı. 8
buçuk milyon işsiz var, 15 paket açıklayan, başarısız olan, başarısızlığı
tescil edilen bir kişi koltuğunda oturuyor. AK Parti'lilere şikayet ediyorum,
senin de çocuğun işsiz. Bakanları görünce onlara nasıl yalvardığını, 'oğluma,
kızıma iş bul' dediğini gayet iyi biliyorum" ifadelerini kullandı.
"Bu karamsar tablodan birlikte çıkacağız" diyen
Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"2013 yılında Türkiye'de kişi başına milli gelir 12 bin
480 dolardı. Geçenlerde 11. Kalkınma Planı'nda, 2023'te öngördükleri kişi başı
milli gelir 12 bin 484 dolar oluyor. Yani milli gelir 2023'te sadece 4 dolar
artıyor. Bu, 10 yılın heba edildiğini gösteriyor. Biz söylesek 'CHP iftira
atıyor, doğruları söylemiyor.' diyecekler. 11. Kalkınma Planı söylüyor. 10 yıl
sonra biz 2013 yılına göre milli gelirde sadece 4 dolar artış gösteriyoruz.
Bana 10 yılda milli gelirini 4 dolar artırmış bir ülke göstersinler. Tam bir
facia, tam bir yıkım tablosudur. Türkiye bu hale plansızlıkla, israfla
geldi"
Kılıçdaroğlu, yerel seçimlerde büyük başarı elde
ettiklerini, bunun, halkın demokrasiye bağlılığının başarısı olduğunu söyledi.
Belediye başkanları için 7 ilke belirlediklerini dile
getiren Kılıçdaroğlu, bu ilkeleri şöyle sıraladı:
"Yönettiğiniz belediyede hemşehrilerinizi, inançları, kimlikleri ya da yaşam tarzları itibariyle ötekileştirmeyiniz. Tüm vatandaşları kucaklayınız. Hizmeti belli kişiler, zümreler, akrabalar, yandaşlar için değil, halk için üretiniz. Sizi, bulunduğunuz makama taşıyanın belde halkı olduğunu asla unutmayınız. Fakir mahallelere pozitif ayrımcılık yapınız. Yoksullara yardım yaparken insan onurunu koruyunuz. Ailenin ya da kişinin yoksulluğunu asla teşhir etmeyiniz. Harcamalarınızı, yatırımlarınızı disiplin içinde planlayınız. Yönetici atamalarında liyakat esasına mutlaka uyunuz. Partizan uygulamalardan kesinlikle kaçınınız. Halkçılığın bir diğer temel ilkesi olan 'işi ehline verme' kuralını her atamada göz önünde bulundurunuz. Belediyeyi adaletle yönetiniz."