Çiğdem CANPOLAT / ÖNCÜŞEHİR – CHP’nin geçmiş dönem Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İzmir’e gelerek BAMAD tarafından düzenlenen ‘Basın Özgürlüğü Buluşması’ etkinliğine katıldı.
Buluşmaya CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu, CHP İzmir Milletvekili Mahir Polat, CHP İzmir Milletvekili Rıfat Nalbantoğlu, CHP İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç, Çiğli Belediyesi Geçmiş Dönem Belediye Başkanı Utku Gümrükçü, Narlıdere Belediyesi Geçmiş Dönem Belediye Başkanı Ali Engin, geçmiş dönem İZBETON Genel Müdürü Heval Savaş Kaya, CHP Geçmiş Dönem Milletvekili ve İl Başkanı Tacettin Bayır, Urla Belediyesi Geçmiş Dönem Belediye Başkanı Bülent Baratalı, Çeşme Belediyesi Geçmiş Dönem Belediye Başkanı Ekrem Oran, Konak Belediyesi Geçmiş Dönem Belediye Başkanı Abdül Batur, Karabağlar Belediyesi Geçmiş Dönem Belediye Başkanı Muhittin Selvitopu, Beydağ Belediyesi Geçmiş Dönem Belediye Başkanı Feridun Yılmazlar, Bayraklı Belediyesi Geçmiş Dönem Belediye Başkanı Serdar Sandal, CHP Geçmiş Dönem PM Üyesi Devrim Barış Çelik ile çok sayıda partili ve vatandaş katılım gösterdi.
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından öne çıkanlar ise şöyle;
‘Halkın umudu Kılıçdaroğlu’ sloganlarına cevap veren Kılıçdaroğlu, “Benim umudum da sizsiniz. Bu ülkenin halkı, neferleri. Beraber olduğumuz zaman Türkiye’yi aydınlığa kavuşturacağız. Hiç kimse endişe duymasın. Biz varsak çok güçlüyüz. Hayatını gazetecilik ile kanan ve mücadele eden rahmetli gazetecilerimizi rahmetle anıyorum. Bu toplantıda yaptığım konuşmayı onurlu gazetecilere, kalemini satmayan gazetecilere armağan ediyorum Zor önemden geçiyoruz. Zor dönemde kalemini satmamak gibi onurlu görevi üstlenen gazeteciler başımızın üstündedir. Türkiye’de demokrasi var mı? Bunu üstünde düşünmek zorundayız. Olmadığını biliyoruz. Ancak yaşadığımız tablo düşüncelerimizi özgürce ifade edebileceğimiz tablo değil. Elinde kalemi olan gazeteci yazarken yarın hapse girer miyim diye düşünüyor. Demokrasi konusunda sınıfta kalmış bir Türkiye gerçeği ile karşı karşıyayız. Tek adam rejimi Türkiye için felaket olan bir rejimdir. Tek adam rejiminde yargı, TBMM olmaz.”
GÜCÜNÜ TEK ADAMDAN ALIYORLAR
“Bir anayasamız var Ve bir de anayasa mahkememiz var. Anayasa mahkemesinin kararları bağlayıcıdır. Herkesi bağlar diyor. Kim söylüyor? Anayasa söylüyor. Şu anda Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin anayasası uygulanıyor. Bir anayasamız var. Şeklen bir anayasa mahkememiz var ama verdiği kararı uygulamayan alt mahkemeler var. Çünkü onlar gücü saraydan alıyor. Yani tek adamdan alıyorlar. Hükmü oradan aldıkları için de verdiği kararların da mükafatını bekliyorlar. Bu kararı uygulamadık o zaman şimdi Yargıtay üyeliğini atanacağım. Bu kararı uygulamadık. O zaman üst mahkemeye atanacağım. Yeter ki sen benim taleplerimi yerine getir diyorlar. Dolayısıyla bu tablo kaldıracağımız bir tablo değildir. Bu tablo konusunda her birimizin ama her birimizin dikkatli ve duyarlı olması lazım.”
HERKES SARAYDAKİ GİBİ DÜŞÜNMEK ZORUNDA DEĞİL
“Kurbağayı kazana koyarlar. Ateşi yakarlar, bir suya attığınızda kurbağa kazanın dışına sıçrar. Ama ufak ufak yapar yani ağır ağır yakar ateşi sonra zıplayamaz ve ölür hayatını kaybeder. Bugün yaşandığınız gerçek bu operasyon. Artık öyle ki anayasa mahkemesi kararını uygulanmadığı zaman ve aynı alan içerisinde var. Ne sivil toplum örgütlerinden bir ses çıkıyor. Ne medyadan güçlü bir ses çıkıyor. Ne sendikalardan bir ses çıkıyor. Hiç kimse siyasi görüşü nedeniyle tutuklanamaz hapse atılamaz. Demokrasinin temel kuralıdır. Nereye giderse gitsin. Herkes benim gibi düşünmek zorunda değil. Herkes saraydaki gibi düşünmek zorunda değil. Herkes özgürce düşünmek ve düşüncelerini özgürce ifade etmek durumundadır. O zaman bunu ülkede demokrasinin varlığından söz edebilirsiniz.“
DEMOKRASİNİN GELDİĞİ NOKTA BU
“Yürütme organı güçler ayrılığı diyoruz... Yargı yasama, yürütme diye bir temel organ var. Gelişmiş demokrasilerde dördüncü gücü medyadır. Şimdi yürütme organının başı Cumhurbaşkanı. Cumhurbaşkanın bir yemini var. Şöyle diyor; Atatürk ilke ve inkılaplarından bağlı kalacağım. Şimdi bizi dinleyen veya bu salonda olan vatandaşlara, bu arkadaşlarıma sormak istiyorum. Erdoğan, Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı bir ilişkidir, değil midir? Ben de biliyorum bağlı olmadığını. Gidip de parlamentoda ben Atatürk ilke ve deyimlerine bağlı kalacağım. Namusum ve şerefim üzerine ant içerim diyen bir kişi ant içtiğin metne sadık kalmaksa yapmıyor demektir. Halkını kandırıyor demektir. Görevinin tarafsızlıkla yerine getireceğime namusum ve şerefim üzerine ant içerim diyorum. Erdoğan'ın parasızlık da görevini yapacağına hiç kimse inanmıyor. Zaten böyle bir gerçek de yok. Bir partinin genel başkanı tarafsızlıkla görev yapar mı? Yapmaz. Bir cumhurbaşkanı namusu ve şerefi üzerine yemin edip gereğini yapmazsa şu soru hep açıkta; Namus kavramı neyi ifade ediyor? Namusu ve şerefi ayaklar altına alan bir kişi namus ve şeref kavramı üzerine yola çıkartıyor. Demokrasinin geldiği noktayı sizlere aktarmak isterim.”
İKTİDAR MİLLETVEKİLLERİ İHALE TAKİPÇİLİĞİ YAPIYORLAR
“Türkiye darbe hukukundan arındırılmak zorundadır. Bir daha söylüyorum. Darbeler döneminde çıkmış yasaların demokratikleşme çerçevesini çizmemiz gerekiyor. 20 Temmuz sonrası çıkan yasaların mutlaka ama mutlaka demokratik çerçevede alınıp sorgulanması gerekir. Siyasi ahlak sözü mutlaka çıkmalıdır. Ahlak dersi veriyorlar değil mi herkese? Milletvekillerine bakıyorsunuz büyük bir kısmına. İktidar milletvekilleri ihale takipçiliği yapıyorlar. Milletin hakkını hukukunu savunmuyorlar. Çünkü çıkardıkları yasalardan haberleri yok. Talimata göre el kaldırıyorlar. Milletvekilinin milletin sorunlarını dile getirmemesi milletvekilinin görevini yapmaması demektir. Siz hiç bir AK Partili bir milletvekilinin meclis kürsüsüne çıkıp Türkiye'nin sorunlarını dinlendirdiğini duydunuz mu?”
BAKAN OLMAK İÇİN İLKOKUL DİPLOMASI YETER
“Liyakat nedir? Devlet, liyakat üzerine inşa edilir. Örneğin devlet memuru olacaksınız. KPSS’ye gireceksiniz, sınavı başaracaksınız. Sonra aday memur olarak atanıyorsunuz. Bir süre sonra asaletinizi onaylanıyor ve ondan sonra siz memur oluyorsunuz. Devletin en düşük kademesiyse şef olmak için belli bir süre memuriyetle hayatınızı geçirmeniz gerekiyor. Ondan sonra gidiyorsunuz ve şef oluyorsunuz. Milletvekili olmak veya bakan olmak için iki şeye ihtiyaç var. Savcılıktan iyi hal çıktısı ve ilkokul diploması. O kadar! Devletteki liyakat kavramıyla parlamentodaki milletvekillerini kıyaslamanız açısından bu örneği verdim. Devlet siyaset üzerine inşa ediliyor. Bir daha söylüyorum; devlette liyakat yok!”
ELİNİ SIKMAM
Bayramlarda, törenlerde, Anıtkabir’de elini sıkmam, yüzüne bakmam. Siz susmayın diye elini sıkmıyorum. Halkımıza sürtük, çapulcu dediği için elini sıkmıyorum. Partime ve kendinden olmayan seçmene terörist dediği için elini sıkmıyorum. Vatandaşlığımızı üç kuruşa sattığı için elini sıkmıyorum. Hayatını kaybeden Ali İsmail Korkmaz için elini sıkmıyorum. Bana hakaret ettiği için değil linçlere suikastlere uğradığı için değil, saldırılara uğradığım için değil gazeteciler, öğrenciler, akademisyenlerin hakkını hukukunu savunmak için onun elin sıkmadım. Süleyman Şah Türbesi'ni kaçırıp vatan toprağını terk ettiği için elini sıkmıyorum. Ülkeyi bir sığınmacı deposuna dönüştürdüğü için elini sıktığım zaman yüzüne bakmıyorum. Cumhurbaşkanlığı seçimleri için sahte videolar hazırladığı için yüzüne bakmayacağım, elini sıkmayacağım. Sarayda oturan zatın elini sıkmayacağız, mücadele edeceğiz.