Başta Marmara Denizi olmak üzere denizlerdeki müsilaj
sorununun sebeplerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla kurulan ve İzmir Milletvekili Prof. Dr. Hasan Kalyoncu’nun da üyesi
olduğu Meclis Araştırması Komisyonu Raporu’nun TBMM Genel Kurulu’nda görüşüldü.
MHP Grubu adına söz alan Kalyoncu konuşmasında şu ifadelere yer verdi;
ORMANSIZLAŞMA
BİYOÇEŞİTLİLİKTE BÜYÜK KAYIPLARA YOL AÇACAKTIR!
Dünyada bugün varlığını sürdüren medeniyet 10.000 yıldır istikrarlı bir seyir gösteren iklim sayesinde oluşmuş ve bu istikrarlı dönem aynı zamanda dünyada farklı bölgelerde tarımın aynı anda gelişmesine olanak sağlanmıştır. Sadece 50 yıl içinde 10.000 yıldır düzenli devam eden koşullardan sapmalar olduğu tespit edilmiştir. Bunların sonucunda ilk kez dünyanın istikrarının bozulma riski gündemdedir. İstikrarın bozulmasında ilk etmen sıcaklık artışları yani küresel ısınmadır. Bunun en etkileyici kanıtı ise dünyadaki buzullardaki değişim ve erimedir.
Dünyada var olan tüm ekosistemler gezegenin denge ve
istikrarında etkin rol oynamaktadır. Doğal sistemler çeşitli sebeplerle tahrip
ediliyor ve tüm sistemi riske atacak şekilde ormanlık alanlar yok ediliyor.
Ormansızlaşmanın en büyük sonuçlarından biri biyoçeşitlilikte yaşanan ve
yaşanacak kayıplardır.
BİYOÇEŞİTLİLİK
DÜNYADAKİ YAŞAMA BECERİMİZİN TEMELİDİR!
Biyoçeşitlilik dünyadaki yaşama becerimizin temelini teşkil
eder. Biyoçeşitlilik kaybı besin kaybını da beraberinde getirmektedir.
İnsanların beslenebilmesi için iyi işleyen bir doğa gereklidir. Dünyada tarımı yapılan bitkilerin yaklaşık
%70’i böcek tozlaşmasına bağlıdır. Böcekleri olmayan bir gezegen işlemeyen bir
gezegendir. Bu sebeple dünyada sağlıklı bir ekosistem için biyoçeşitlilik
kaybının durdurulması gerekmektedir.
Küresel sıcaklıklardaki artışlar suyun buharlaşma hızını da
artırmakta ve kayıplara sebep olmaktadır. Su sorunları yaşamamak için su
kaynaklarını dikkatli kullanmamız, kirlenmesine engel olmamız ve su hasadını da
yaparak hem biriktirmeli hem de yeraltı suyunu beslemeliyiz.
Ayrıca yaşayan tüm canlıların bileşeni ve bitkiler için
besin kaynağı durumunda olan azot ve fosfor artışları sucul ekosistemlerde çok
önemli olumsuz sorunlara neden olmaktadır. Bu durum da biyoçeşitliliği olumsuz
etkilemekte ve ötrofikasyona sebep olmaktadır. Ötrofikasyonunyanısıra azot ve
fosfor artışlarından kaynaklanan musilaj oluşumu da bugün ülkemizde gündemdeki
yerini korumaktadır.
MUSİLAJ PROBLEMİNİN ÇÖZÜMÜNÜN
TEMELİNDE KİRLETİCİLERİN ORTAMDAN UZAKLAŞTIRILMASI YATMAKTADIR!
Marmara Denizi’nde yaşanan musilaj problemi ile ilgili
olarak kurulan komisyonda Mecliste grubu bulunan tüm partilerin uyumlu
çalışmasıyla sonuca ulaşmıştır. Alınması gereken önlemler 157 maddede
verilmiştir. Bunların hepsinin temelinde ise kirleticilerin ortamdan
uzaklaştırılması yatmaktadır. Yani Marmara Denizi’ni kirleten noktasal ve
yayılı kaynakların bir an önce ortadan kaldırılması gerekmektedir. Aksi halde
her ilkbahar ve sonbahar döneminde musilaj oluşumu ile karşılaşabilmemiz
muhtemeldir. Bunun sebebi sıcaklık artışları, denizde meydana gelen su
karışımları ve kirlenmedir. Bu durum Marmara Denizi’nde biyolojik çeşitlilik
dengesinin de bozulduğunun bir göstergesidir. Bunun yanında istilacı türler de
Marmara Denizi’ne girmiş durumdadır ve gelecekte bu sayı çok daha fazla
artacaktır.
MARMARA DENİZİ İÇİN
ALINAN ÖNLEMLER DİĞER ALANLARDA DA UYGULANMALIDIR!
Sadece Marmara Denizi çevresinde değil aynı zamanda diğer denizlerimizde, körfezlerimizde ve iç sularımızın tamamında bu risk vardır. Bu sebeple Marmara Denizi için oluşturulan önlemler paketi diğer alanlarda da titizlikle uygulanmalıdır. Bu kirlenmenin sonuçları sadece musilaj olarak ortaya çıkmamakta, farklı şekillerde kendini göstermektedir ve büyük sorunlara sebebiyet vermektedir. Özellikle iç sularda, göllerimiz, göletlerimiz ve sulak alanlarımızda azot fosfor artışları bu alanlarda geri dönülemez yıkımlara sebep olabilir. Su miktarında azalmalar bu havzalara zarar verirken gelen kirleticilerin de yoğunlaşmaya sebep olması sulak alanlarda hem ekosistemin bozulmasına hem de kirliliğin aşırı derecede artmasına ve kaynaklarımızın yok olmasına sebep olacaktır.
Bu sebeplerle hem iklim değişikliği etkileri ile yaşanacak
sorunlar hem de kirliliğin verdiği zararları ortadan kaldırmak açısından
belediyelerin tamamı önceliği alt yapıya vermelidir. Yağmur suları ile
kanalizasyon sistemleri birbirinden kesinlikle ayrılmalı, yağmur suyu
depolanmalı, arıtma tesislerine giden aşırı yük de kaldırılmalıdır. Aynı
zamanda arıtma tesislerinde kimyasal ve biyolojik arıtım sistemleri modernize
edilerek tüm atık sular arıtılmalı, çok iyi şekilde denetlenmeli ve yaptırımlar
ağırlaştırılmalıdır. İyi tarım uygulamalarına ağırlık verilerek yayılı
kaynaklardan gelen kirleticilerin de önüne geçilmelidir. Bu sebeple denetim
işleri hem atık su çıkış suyunda hem de alıcı ortamlarda yapılmalıdır.
SAĞLIKLI BESLENME
GEZEGENİ KURTARMANIN EN İYİ YOLLARINDAN BİRİDİR!
Beslenme alışkanlıklarındaki değişimde iklim değişikliği ve
biyoçeşitlilik açısından oldukça önemlidir. Daha az kırmızı et, daha çok bitki
kaynaklı protein, daha çok meyve, daha az nişastalı yiyecekler içeren besinler
ile daha sağlıklı beslenirsek yalnızca iklim açısından değil aynı zamanda
biyoçeşitlilik açısından da istikrarın korunmasında etkili olacaktır. Sağlıklı
beslenme gezegeni kurtarmanın en iyi yollarından biridir.
Milliyetçi-Ülkücü hareket atık olmayan bir dünya
oluşturmaktan yanadır. Hammaddelerin geri dönüşeceği ürünler tasarlarsak
doğrusalı döngüsele dönüştürürsek, kaynakta ayrıştırma yaparsak doğal
kaynakları ebediyen kullanabiliriz. Döngüsel ekonomiye dönmek tek çaredir.
Yenilenebilir enerjiyi seçmek, ağaç dikmek, israfa hayır demek gibi basit
önlemler istikrarlı piyasaların ve istikrarlı toplumların ve ilişkilerin
oluşmasını sağlayacaktır. Gelecek belli değil fakat gelecek bizim elimizdedir.
Gelecekte ne olacağı bugün neler yaptığımıza göre değişecektir. Gezegenin
istikrarının ve dengesinin bozulması riski dünyanın tüm toplumları için
güvenlik ve istikrar sorunudur. Bu sorun birleşmiş milletler güvenlik
konseyinin ana gündemi ve ana sorunu olmalıdır.
MİLLİYETÇİLİK
ÇEVRECİLİKTİR!
Önce ülkem ve milletimin düsturu ile siyasette varlığını ilelebet sürdürecek olan Milliyetçi Hareket Partisi çevre ve kirlenme açısından da bu anlayışla hareket etmektedir. Hem kültürel kökleri hem de inancı gereği Milliyetçi-Ülkücü Hareket bulunduğu coğrafyada doğayla uyum içerinde yaşanması gerekliliğini ortaya koymaktadır. Türk tarihinin en eski yazılı kaynaklarından olan Orhun abidelerinden Türk devletlerinin uygulamalarına kadar bu uyum ve hassasiyet mevcuttur. Türk milliyetçileri önce kendi vatanı ve milleti için önemli olan çevre, doğa ve ekolojik sistemi koruma yönünde tavır almaktadır. Vatan olarak tanımlanan topraklarda var olan her değer bizim için kıymetlidir. Aynı zamanda milletin sağlıklı bir hayat sürdürmesi için gereklidir. Sağlıklı bir ekosistem sağlıklı toplumları oluşturur. Türk milliyetçiliği fikri hem Türk milletinin geleceğini güzelleştirme hem de Türk milleti ve devletinin refahı için ekolojik ve çevresel değerinin korunmasının gerektiğine vurgu yapmaktadır. Ayrıca dünyadaki yaşamın ve var olan canlıların insanlığa emanet olduğuna dikkat çeker ve dünya ekosistemi içerisinde kirlenmenin ve çevre sorunlarının çözümünden yana da tavır koyar. 2020 ve 2021’de yaşadığımız sorunlar, afetler ve salgın daha sonra yaşayacaklarımız için bir fragman niteliğindedir. Eğer önlem almazsak gelecekte çok daha büyük sorunlarla karşılaşmamız kaçınılmazdır.”