Küresel çapta yaşanan COVID-19 salgını yaşamın tüm
alanlarını olduğu gibi ruhsal sağlığı da tehdit eden boyutlarda yaşanmaya devam
ediyor. Salgının yayılmasını önlemek amacıyla alınan sosyal mesafe kuralları ve
karantina uygulamaları, insanlarda yalnızlık duygusunu ve bu duygunun yarattığı
kaygıyı ciddi oranlarda artırıyor. Salgın dönemini destek almadan deneyimleyen
insanların birçoğunda ruhsal rahatsızlıkların ortaya çıktığı gözlemleniyor.
COVID-19 nedeniyle genellikle anksiyete, korku, uyku sorunları, sinirlilik ve
umutsuzluk duyguları yaygın olarak görülürken bu duygular insan zihninin karşı
karşıya olduğu bu olağanüstü duruma verdiği rasyonel bir tepki olarak
yorumlanıyor.
Veriler ne söylüyor?
COVID-19 ile birlikte hayatın durma noktasına gelişi ruh sağlığı
konusundaki çalışmaların da aksadığını ortaya koyuyor. Yapılan araştırmalar
ABD'de yaşayan her 5 kişiden 2'sinde pandemi ile ilişkili zihinsel veya
davranışsal sağlık sorunları tespit ederken Mart 2020'den bu yana Amerika
Birleşik Devletleri’nde bulunan, Ulusal Ruh Sağlığı Kurumu (NAMI, National
Alliance on Mental Illness) yardım hattına yapılan arama ve gönderilen
e-postaların da yüzde 65 oranında arttığı belirtiliyor. 2019-2020 yılında ruh
sağlığı için hastaneye başvuran 12-17 yaş arasındaki çocukların sayısı yüzde
31; 5-11 yaşlarında çocuklarınsa yüzde 24 oranında artış gösterdiği de
kayıtlara geçiyor. Amerikalıların sadece yüzde 34'ü ruh sağlığının iyi olduğunu
belirtirken Türkiye’de de durum benzerlik gösteriyor. Türkiye COVID-19 Ruh
Sağlık Barometresi araştırması sonuçlarına göre; genel kaygı düzeyinde yüzde 86
oranında bir artış saptanırken sağlığının diğer insanlara oranla risk altında
olduğu kaygısı taşıyan insanlarda yüzde 50 oranında artış olduğu belirtiliyor.
Toplumun ruh sağlığı için önlemler alınmalı
Araştırmalar, salgın döneminde özellikle klinik olarak ruh
hastalığı teşhisi konan insanların intihar oranlarında bir artış
yaşanabileceğine dikkat çekiyor. Bu nedenle yönetimlerin aksiyon alarak
toplumsal ruh sağlığının korunması konusunda çözümler sunulması gerekiyor.
Salgının ruh sağlığına yönelik olası tehdidini öngörerek, ruh sağlığını küresel
boyuttan toplum boyutuna taşıması bu çözümlerin başında yer alıyor. Ruh
sağlığına yatırım yaparak her bireyin gelecek için umudunu yeniden kazanmasının
sağlanması ve toplumların daha sağlıklı, ekonomik olarak üretken ve sosyal
açıdan uyumlu hale gelmesi de ülke yönetimlerinin uygulayacağı çözümler
arasında.
Salgın döneminde stres yönetimi büyük önem taşıyor
Gündelik yaşamda da önem taşıyan stres yönetimi, salgın
döneminde daha kritik bir sorun olarak görülüyor. Stresin yol açtığı duygusal
etkiler zamanla sağlık içinde olumsuz etkiler yaratabiliyor. Stres, kandaki
kortizol adı verilen hormonun seviyesini yükselterek zamanla kronik hale gelerek
metabolizmaya ciddi zararlar verebiliyor. Stres aynı zamanda vücut
ağırlığındaki artışı hızlandırarak (özellikle karın çevresinde) inflamasyona
neden olarak ciddi sıkıntılara sebep olabiliyor. Özellikle kan şekeri seviyesi,
kan basıncı, kalp sağlığı ve hatta hafıza üzerinde olumsuz etkilere yol
açabiliyor.
Salgın döneminde stres yönetimi için öneriler;
Sosyal medyadakiler de dahil olmak üzere haberleri izlemeye,
okumaya veya dinlemeye ara verin. Bilgi sahibi olmak iyidir ancak salgın
hakkında sürekli olumsuz nitelikle haberler duymak üzücü olabilir. Haberleri
günde sadece birkaç kez takip etmek ile sınırlandırmayı deneyin.
Sağlıklı ve dengeli beslenmeye özen gösterin.
Düzenli fiziksel aktivite yapın. Fiziksel aktivite, kortizol
seviyelerini düşürerek stres yönetimine yardımcı olabilir.
Kaliteli ve yeterli uykuya özen gösterin.
Sağlık uzmanınızın önerdiği şekilde rutin önleyici
tedbirlere (aşılar, kanser taramaları vb.) devam edin.
Kendiniz için zaman ayırın ve sevdiğiniz aktiviteler yapmaya
çalışın.
Başkalarıyla iletişim halinde olun. Endişeleriniz ve nasıl
hissettiğiniz hakkında güvendiğiniz insanlarla konuşun. Sosyal mesafe önlemleri
uygulanırken, sosyal medya aracılığıyla veya telefon veya posta yoluyla
çevrimiçi iletişim kanallarını kullanmayı deneyin.