İzmir Barosu’nda yapılan açıklamayı Özgürlük İçin Hukukçular
Derneği İzmir Şubesi’nden Av. Meral Kaban okudu. Kaban’ın okuduğu açıklama şu
şekilde:
“Özellikle son yıllarda yaşanan savaşlar sebebiyle mülteciler
başta Türkiye olmak üzere çeşitli ülkelere göç etmek zorunda kalmışlardır. 2011
yılında Suriye’de başlayan savaş binlerce insanın yaşamını yitirmesine,
milyonlarca insanın ülkesini terk etmek zorun da kalmasına sebebiyet vermiştir.
Son süreçte İdlib’te savaşın tırmanması ile bağlantılı olarak mülteci konusunda
yeni bir döneme girilmiştir. Siviller, egemen güçlerin sürdürdüğü ve tarafı
olmadıkları bir savaş sebebiyle topraklarını bir kez daha terk etme riskiyle
karşı karşıyayken; Türkiye hükümetinin 27.02.2020 tarihinde Avrupa’ya geçmek
isteyen mültecileri engellemeyeceği yönündeki açıklamasının ardından Türkiye’de
bulunan binlerce mülteci kara ve deniz yoluyla Yunanistan’a geçmek için hareket
etmişlerdir.
Gerek Türkiye’nin sınırlarda gerekli güvenlik yükümlülüğünü
yerine getirmemesi, gerekse Yunanistan ve Bulgaristan gibi Avrupa ülkelerinin
sert ve hukuksuz yaklaşımlarıyla büyük bir insani kriz meydana gelmiştir.
Sınır hatlarında her gün, her geçen saat yeni bir insan
hakkı ihlali ile karşılaşır durumdayız.
İnsanlığın yaşanan bu hak ihlallerine gözlerini yumması, her
geçen gün bu ihlallerin sayısının artmasına neden olmuştur. Sınır boyunda, yeni
bir yaşam kurmak umuduyla Avrupa’ya göç etmek üzere bekleyen mültecilerin
özellikle bu kötü hava koşullarına rağmen başta yaşam hakları olmak üzere en
temel insan haklarından olan beslenme, barınma ve sağlık hakları ihlal
edilmektedir.
Yunanistan askerleri tarafından sınırı geçmek isteyen ve
tampon bölgede bekletilen mültecilere plastik mermi ile ateş edilmekte, ışık ve
ses bombası atılmakta, deniz yoluyla gelen mültecilerin botları batırılmaya
çalışmaktadır. Yunanistan’a geçmeyi başaran bazı mültecilerin insan hak ve
onuru hiçe sayılarak giysileri çıkarılmış tekrar Türkiye’ye gönderilmiştir.
İltica hakkını kullanmak isteyen mülteciler içinden Yunan askerlerinin ateşi
ile hayatını kaybedenler olmuş, Türkiye’den Yunanistan’a geçmek isteyen
mültecileri taşıyan bot Midilli açıklarında alabora olarak biri çocuk dört kişi
yaşamını yitirmiştir.
Bizler buradan bir kez daha çağrıda bulunuyoruz!
Mültecilerin pazarlık aracı olarak kullanılmasına son
verilmeli, Türkiye mültecileri güvensiz geçiş yollarına yönlendirmekten
vazgeçmelidir. Türkiye hükümeti ülkemizde kalmak isteyen mültecilere gerekli
hukuki korumayı sağlamayı sürdürmelidir.
Tüm mültecilerin beslenme, barınma, sağlık, eğitim, çalışma,
serbest dolaşım ve yerleşim hakları tanınmalı, insani ihtiyaçları derhal
karşılanmalıdır.
Türkiye ile Avrupa Birliği arasında imzalanan Geri Kabul
Sözleşmesi bugün itibari ile fiilen sona ermiştir. İltica hakkının doğrudan
ihlali olan bu sözleşme resmi olarak da lağvedilmelidir. Mültecilerin güvenli
ve kontrolü bir şekilde geçişlerine olanak tanınması için tüm uluslararası
bileşenler üstüne düşen sorumluluğu yerine getirmelidir.
Gerek Avrupa Birliğini gerekse sınır ülkelerini, yaşanan bu hak ihlallerine derhal son
vermeye, başta 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi ve 1967 tarihli ek protokol
olmak üzere ulusal ve uluslararası hukuk mevzuatını etkin bir biçimde
işletmeye, insan haklarına uygun şekilde sorumluluk almaya davet ediyoruz.”