Çiğdem CANPOLAT /
ÖNCÜŞEHİR - İzmir Ticaret Odası (İZTO), Eylül ayı özel meclis toplantısını
Türkiye Cumhuriyeti Ticaret Bakanı Mehmet Muş’un katılımıyla düzenlendi.
İzmir Ticaret Odası Binası'nda düzenlenen toplantıya ev
sahibi İZTO Başkanı Mahmut Özgener'in yanısıra Ticaret Bakanı Mehmet Muş, İzmir
Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger, AK
Parti Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Hamza Dağ, AK Parti İzmir
Milletvekilleri Mahmut Atilla Kaya, Necip Nasır, Cemal Bekle ve Ceyda Bölünmez
Çankırı, AK Parti İzmir İl Başkanı Kerem Ali Sürekli, MHP İzmir İl Başkanı Veysel
Şahin ile İZTO Meclis
Üyeleri katılım gösterdi.
ÖZGENER: AVRUPA’YA
GÖRE BÜYÜK AVANTAJA SAHİBİZ
Meclisin açılış konuşmasını yapan İZTO Başkanı Mahmut Özgener, “Ülkemiz ekonomisi, 2021 yılı ikinci çeyreğinde geçen senenin aynı dönemine göre yüzde 21,7 büyüdü. İkinci çeyrekte İngiltere’nin % 22,2’lik performansının ardından OECD'nin en yüksek oranda büyüyen ikinci ülkesi olduk. Aynı zamanda bu oran, 1999'dan bu yana elde edilen en yüksek büyüme rakamı oldu. Ülkemiz diğer ülkelere göre daha hızlı toparlandı. Mal ve hizmet ihracatımızın büyümeye katkısı 10,8 puan oldu. Bu değer 1998'den bu yana kaydedilen en yüksek katkı olarak tarihe geçti. Ülkemizin rekor büyümesini memnuniyetle karşılıyor, pandemi nedeniyle ülkemiz için fırsat haline gelen tedarik zincirlerine yönelik gelişmeleri değerlendirmemiz halinde büyüme ve ihracat rakamlarımızın daha da yukarılara taşınacağına olan inancımızı ifade etmek istiyorum. Türk ihracatçısı uluslararası piyasada hem rekabet hem kalite noktasında önemli bir yere geldi. Tedarik edilemeyen ürünler konusunda yaşanan problemler nedeniyle ülkemiz iyi bir tedarikçi olarak büyük bir fırsat yakaladı. Ülkemiz hem kalitesi hem de pazarlara yakınlığı itibariyle ürünlerini kısa sürede ulaştırma kabiliyetine sahip. İhracat kalemlerimiz çok çeşitli, çok az ülkede böyle bir çeşitlilik var. Jeopolitik konumumuz ve genç nüfusumuz doğru kullanılırsa Avrupa’ya göre büyük avantaja sahibiz. Avrupa’nın yakınında bizim potansiyelimize sahip bir ülke yok” dedi.
“BİR LOJİSTİK
MERKEZİN HİZMETE GİRMEMESİ ÖNEMLİ BİR EKSİKLİK”
“Günümüzde Alsancak Limanı, Aliağa’daki liman ve iskeleler
ile İzmir ülke konteyner dış ticaretinin yüzde 15’ni, dökme yükün ise yüzde
16’sını gerçekleştiriyor” diyen Özgener, “Bu yüksek potansiyele rağmen sektörün
ihtiyaç duyduğu bir lojistik merkezin hizmete girmemesi önemli bir eksiklik.
Üstelik mevcut lojistik sahalar, kentin farklı yerlerine dağılmış durumdadır ve
kent için sıkıntı yaratır konuma gelmeye başlamıştır. Bu nedenle, İzmir
Kemalpaşa Lojistik Merkez Projesinin geldiği nokta İzmir için çok kıymetli. Bu
projeyi hızla hizmete sunmak ve en iyi şekilde değerlendirmek hepimizin görevi
ve sorumluluğudur. İzmir Kemalpaşa Lojistik Merkezinin bulunduğu sahanın sadece
İzmir’in değil Batı Anadolu’nun önemli bir lojistik merkezi haline
getirilmesini temin etmek adına bu projenin bir şirket eliyle değil, kurucuları
TOBB’a bağlı Oda ve Borsalar ile Türkiye İhracatçılar Meclisine Bağlı
Birliklerin içerisinde yer aldığı konsorsiyum ve oluşumlar tarafından
işletilmesinin sağlıklı bir sistemin kurulması açısından uygun bir model olduğu
düşüncesindeyiz. Lojistik merkezinden hizmet alacak firmalar lojistik
sektöründe faaliyet gösteren ve lojistik merkezinde yer alarak işlem
maliyetlerini en aza indirmek isteyen ve bu merkezlerde adil, şeffaf,
hakkaniyetli bir hizmet ve hizmet tarifesi beklentisine girecek firmalardır”
dedi.
“SUPALAN SAHASI ŞEHİR
TRAFİĞİNİ OLUMSUZ ETKİLİYOR”
Tır Gümrüğü’nün bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğini
vurgulayan Özgener, “Odamız, Ege Bölgesi Sanayi Odası, İzmir Ticaret Borsası
ile Ege İhracatçı Birlikleri tarafından işletilmesi ve yönetilmesi talebimizi
size iletmiştik. Önerimizi olumlu değerlendirdiğiniz, Tır Gümrüğü’nün Kemalpaşa
Lojistik Köyü içinde yer alabileceğini söylediğiniz ve bununla ilgili olarak
Ulaştırma ve Altyapı Bakanımız ile görüşmemiz hususunda bizi yönlendirdiğiniz
için teşekkür ederiz. İki faaliyetin aynı alanda olması ve bununla ilgili
meslek örgütlerinin yönetimi ve işletimine talip olmasını da oldukça olumlu
karşılamanızdan dolayı memnuniyet duyuyoruz. İzmir’de sadece Alsancak
Limanı’nda bulunan “supalan sahası”, kentin ana arterlerinden biri üzerinde
olması sebebiyle şehir trafiğini olumsuz etkiliyor. Tır Gümrüğü’nün, Kemalpaşa
Lojistik Köyü’nde konumlandırılmasıyla birlikte, limanın ana işlevi olan
elleçleme dışındaki tüm operasyon merkezi Kemalpaşa olacak. Sizlerin de değerli
desteği ile 2022 yılında projemize başlamayı hedefliyor, başından bu yana
bizlere verdiğiniz destek için zat-alinize ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanımız
Sayın Adil Karaismailoğlu’na teşekkür ediyoruz” dedi.
ÖZGENER’DEN ‘AŞI
KARTI’ ÇAĞRISI
Pandemi ile birlikte daha önce yaşanılmayan belirsizliklerle
dolu bir döneme giriş yaptıklarını ifade eden Başkan Özgener, “ Yaşanan
kapanmalar ve kısıtlamalar nedeniyle tüm sektörlerimiz birçok ekonomik
göstergede ivme kaybına uğradılar. Buna önlem olarak devletimiz tarafından
verilen destekler, üyelerimiz için can suyu oldu. Şu an aşılamanın verdiği umutla sektörlerimiz
uzun süreli kapanma süreçlerinde yaşadıkları kayıpları telafi etmeye çabalıyor.
Sanayi ve imalat kesimi pandemi öncesine döndü ve hatta daha iyi performans
sergilemeye başladı. Ancak ticaret ve hizmetler
sektöründe biraz daha zamana ihtiyacımız var. Tekrar aynı sıkıntıların
yaşanmaması adına Aşı Kartı uygulamasının etkin şekilde uygulanmasını
önemsiyoruz” ifadelerini kullandı.
ÖZGENER SEKTÖREL
SORUNLARI DİLE GETİRDİ
Dünyanın değişim sürecinden geçtiğini vurgulayan Özgener,
“İş dünyamızın beklentileri ve ihtiyaçları da yeniden şekilleniyor. Yaşadığımız
süreç sektörel talep ve beklentilerimizin de artmasına sebep oldu.
Üyelerimizden gelen sektörel sorulara ilişkin zaman bırakmak için özetle
öncelikli konuları aktarmak istiyorum. AB Yeşil Mutabakat ilkelerine
firmalarımızın uyum sağlaması ve yeşil dönüşüm yatırımlarının teşvik kapsamına
alınması, yerli üretim yapan, dijitalleşmeye yönelik çalışmalar yapan ve yeşil
ekonomiye uyum sağlayan işletmelere kamu bankaları tarafından daha düşük maliyetlerle
uzun vadeli kredi imkanı yaratılması, hammadde üreten firma ve fabrikalar
ürünlerini yurtdışına döviz ile satmaları sebebiyle yerli üreticiye ürün satmak
istememektedir. Sorunun çözümüne yönelik olarak, üretimi yapılan hammaddenin
%75’inin yurtdışına satışı sağlanarak, %25’inin fiyat istikrarı (fiyat
kontrolü) ile yurtiçine satışının yapılmasına yönelik düzenleme yapılması,
kontrolsüz fiyat artışlarının engellenmesi, zincir mağazaların haksız rekabete
neden olan ticari uygulamalarının engellenmesi, Bakanlığımızca yayınlanan
Pazara Girişte Dijital Faaliyetlerin Desteklenmesi Hakkındaki Karar’a ilave
olarak dijital fuarların asgari niteliklerinin belirlenerek TOBB tarafından
yayınlanan Yurtiçinde Fuar Düzenlenmesine Dair Usul ve Esaslara Sanal Fuarcılık
ile ilgili kriterlerin eklenmesi, sanal ve hibrit fuarların da fiziki fuarlar
gibi fuar takviminin bir parçası olarak kabul edilmesi, ayrıca Komitelerimizden
gelen Bakanlığımızla ilgili tüm konuları bir dosya olarak da size sunacağız”
ifadelerini kullandı.
SOYER: DEMOKRASİNİN
TÜM KURALLARININ HARFİYEN İŞLEMEDİĞİ BİR SİSTEMDE…
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer yaptığı
konuşmada, “Bir liman şehri olarak doğmuş, büyümüş ve gelişmiş İzmir, doğası
gereği bir ticaret merkezi. Şehrimizin büyük bir ticaret odağı olmasının üç ana
nedeni var. Birincisi İzmir’in hinterlandı dediğimiz coğrafyanın büyüklüğü ve
zenginliği. Ege, Anadolu ve onun da arkasında Çin’e kadar uzanan Asya kıtası
İzmir’i besleyen damarları oluşturuyor. İkinci neden, şüphesiz ki İzmir’in bir
Akdeniz şehri olması. İzmirlilerin Akdeniz Havzası’nın diğer şehirleriyle
kurduğu kültürel ve ekonomik bağlar. Üçüncü neden ise şehrimizin demokrasi
kültürü. Biliyoruz ki, demokrasinin tüm kurallarının harfiyen işlemediği bir
sistemde, ticaretin de ekonominin de güçlü olması mümkün değil. Demokrasinin bir yerel yönetim sistemi olarak
keşfedildiği ve yeryüzünde ilk defa şehirlerin yönetiminde kullanıldığı
coğrafyada yaşıyoruz. İzmir’in binlerce yıllık demokrasi birikimi, bugün de
İzmir’in tüm kılcallarında ve kurumlarında yaşamaya devam ediyor. Şehrimizin
ticaret hacmini geliştirmek için, İzmir’in demokrasi kültürünü var gücümüzle
koruyarak daha da yaygınlaştırmak zorundayız. İzmir’in ticaret hacminin
büyütmek için İzmir Büyükşehir Belediyesi üç temel alanda faaliyet yürütüyor.
Bunlardan ilki mekânsal yatırımlar, ikincisi uluslararası ortaklıklar ve
sonuncusu ise küresel iklim krizine uyum. Bu üç başlıkta yaptıklarımızı ve çok
kısaca özetlemek ve bazı taleplerimizi aktarmak istiyorum. İzmir ticaret hacmini
büyütmek için yaptığımız çalışmalar daha ziyade Alsancak Limanı’nın bağlantı
yollarıyla ilgili. Alsancak Limanı’na şehir trafiğine girmeden yük araçlarının
ve tırların girmesini kolaylaştıracak Meles – Liman bağlantı yolunun projesini
tamamladık ve önümüzdeki yıl yapım ihalesine çıkıyoruz. Öte yandan, İzmir’in en
yakın coğrafi hinterlandı Gediz Havzası’nı, doğrudan kent merkezine bağlayacak
Kemalpaşa – İzmir Merkez raylı sisteminin proje ihalesini yaptık. Bu hat, İzmir
şehir merkezini ve dolayısıyla ticareti besleyen yepyeni bir arter vazifesi
görecek. Kemalpaşa lojistik merkezini güçlendirecek” dedi.
“BURADAKİ ENDÜSTRİYEL
MİRAS YAPILARI BİR BİR YIKILIYOR”
“Şehrimizde ticareti büyütmek için yapılması gereken asli
işlerden biri de liman bölgesinin kent merkeziyle entegrasyonu” diyen Soyer,
“Ne yazık ki Alsancak’ta İzmirliler tarafından kullanılabilecek pek çok liman
yapısı âtıl durumda. Liman arkası bölgesinin şehirle bağlantısı ise kopmuş
halde ve buradaki endüstriyel miras yapıları bir bir yıkılıyor. Alsancak Limanı
ve arkasındaki liman bölgesinin bütüncül olarak planlanması ve yeniden kent
ekosistemine kazandırılması konusunda Ticaret Bakanlığımız ve TCDD başta olmak
üzere tüm diğer kamu kurumlarıyla çalışmaya hazırız. İzmir’in fazlasıyla hak
ettiği bu dönüşümü yerel ve merkezi yönetim ortaklığıyla gerçekleştirerek İzmir
ticareti ve kültür yaşamı için tarihi bir adım atmak istiyoruz. Şehrimizin
ticaretini büyütmek için yürüttüğümüz diğer çalışmalar ise uluslararası
ortaklıklar. Bugünlerde gerçekleşen İzmir İş Günleri, bu akşam açılığını
yapacağımız İEF ve önümüzdeki hafta gerçekleşecek Dünya Belediyeler Birliği
Kültür Zirvesi bu çabamızın birer yansıması. İzmir Büyükşehir Belediyesi
iştiraklerimizden İZFAŞ, İzmir ve Ege ekonomisini büyütecek fuarları çoğaltmak
için birçok atılım yaptı. Bu konuda Ticaret Bakanlığımızın İzmir’e olan destek
ve teşviklerinden büyük memnuniyet duyuyor, bu desteğin büyüyerek devam
etmesini diliyoruz” ifadelerini kullandı.
“AB, İKLİM KRİZİNE
KARŞI YENİ NESİL TİCARETİ TARTIŞIYOR
İzmir’de iklim krizine uyum ve Yeşil Mutabakatla ilgili
yapılanlardan bahseden Soyer, “Çünkü artık ekonomiyi ekolojiden ayrı düşünmemiz
mümkün değil. İEF kapsamında düzenlenen İzmir İş Günleri bu yıl bu nedenle
küresel sorunların en büyüğünü, iklim krizini ele alıyor. Avrupa Birliği Yeşil
Mutabakat düzenlemesi odağında, iklim krizine karşı yeni nesil ticareti
tartışıyor. Yeşil Mutabakat, hiçbir şeyin atık olmadığı, bir sektörün
çıktısının diğerini beslediği bir döngüsel ekonomi tarif ediyor. Büyükşehir
Belediyemizin yetki alanına giren birçok konuda döngüsel bir şehir ekonomisi
oluşturmakla ilgili planlarımızı tamamladık. İzmir Tarımı programımız ve Yeşil
Şehir Eylem Planımız, bu konuda çok kapsamlı faaliyetler içeriyor. Bu
çalışmaları henüz Yeşil Mutabakat tam devreye girmeden başlatmamız, yasal bir
yükümlülük olmanın ötesinde, dünyamıza ve gelecek nesillere karşı taşıdığımız
sorumluluğun bir sonucu. Belediyemizin bu konuda da Ticaret Bakanlığımız ve
merkezi hükümetin diğer kurumlarıyla yakın iş birliği içinde hareket etme
iradesi taşıdığını ifade etmek isterim” dedi.
“BİRLİKTE VE
DAYANIŞMA İÇİNDE HAREKET ETMEK”
Yaşanılan tüm sorunların, ekonomik ve ekolojik krizlerin
üstesinden gelinmenin bir tek yolu olduğunu söyleyen Soyer, “Birlikte ve
dayanışma içinde hareket etmek. Elimizdeki imkanları farklı önceliklere değil,
ortak akıl ve iradeyle belirlediğimiz stratejik hedefler doğrultusunda
kullanmak. Bugün İzmir’e gelerek bizi onurlandıran ve ortak çalışmalarımızın
zeminin daha da güçlendiren sayın Bakanımıza ve İzmir Ticaret Odası’nın tüm
üyelerine şükranlarımı sunuyorum. İzmir’in en eski köklü kurumlarından Ticaret
Odamıza, bu şehrin geleceğini belirlemek konusunda büyük önem atfediyorum. Bu
nedenle bu değerli buluşma için Odamız yönetimine çok teşekkür ederim” dedi.
KÖŞGER: ÖNÜMÜZDE İYİ
BİR GELECEK BİZİ BEKLİYOR
İzmir’in ticarette, üretimde, sanayide ve tarımda öncü şehirlerden birisi olduğunu belirten İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger, “Bu potansiyeli doğal olarak yakalamış durumda. Küçük dokunuşlarla akıllıca yapılacak iş birlikleri ile bu verilerin ikiye üçe katlanması içten bile değil. İzmir turizmde daha iyi hale gelmesi için bakanlığımız birkaç projesi var. İzmir’i teknoloji başkenti olması için özellikle yazılım ile ilgili yapılacak çalışmalar var. Bu iş birliklerini arttırarak İzmir’in potansiyelin çok daha iyi ortaya çıkaracağımıza inanıyoruz. Sizlerin önderliğinde, sizlerin yol göstericiliğinde İzmir bulunduğu noktadan çok daha iyi bir noktaya gelecektir. Bu şehir bir liman şehri. Liman şehirlerini tüm karakteristik özelliklerini bir arada taşıyan bir şehir. Ufku açık bir şehir. Bir de kültürel bir şehir. Burası bir medeniyetler ovası. Buradaki antik şehirlerden de anlıyoruz. Yüzlercesi var. Coğrafya iklim liman aynı. Önümüzde iyi bir gelecek bizi bekliyor. Yeter ki biz uyum içinde çalışabilelim” dedi.
MUŞ: İZMİR NET
İHRACATÇI BİR ŞEHİR
Ticaret Bakanı Mehmet Muş, İZTO Meclis Özel Toplantısı’na
katılarak ekonomiye dair önemli açıklamalarda bulundu. İzmir için övgü dolu
sözlerle sarf eden Bakan Muş, ihracatçı şehir olma özelliğini değinerek, “İzmir
güzellikleriyle öne çıkmış sanayisiyle taçlandırmış limanı ile güçlendirmiş,
turizmiyle ayağa kaldırmış bir kentimiz. Bu kentte aradığınız her şey var.
Tarım da var, ticaret de var, sanayi de var, turizm de var. Her şeyden önemlisi
deniz var. Bu kentin önemli bir ticaret hacmi söz konusu. İzmir bizim
tahminlerimize göre bu yıl muhtemelen 15 milyar ve üzeri bir ihracata
kavuşacak. İthalat 11 milyar dolar civarında yani 26 milyar dolarlık bir
ticaret hacmi İzmir gibi bir şehir için önemli. Biz daha çok İstanbul’a
odaklandık. İstanbul’un dışında Bu ticaret hacmine ulaşmak büyük bir başarı
ivme hep yukarı doğru gidiyor. İzmir net ihracatçı bir şehir. Cari açığımıza
katkısı olan önemli bir şehrimiz” dedi.
“ÖNÜMÜZDEKİ YIL
TURİZM GELİRLERİNE İHRACATIN ARTIŞ İVMESİNE BAKTIĞIMIZDA BU HEDEFİN UZADIĞINDA
DEĞİLİZ”
İhracat rakamlarına ve büyüme oranlarına değinen Bakan Muş,
ekonomik toparlanmanın hızlı bir şekilde devam ettiğini dikkat çekerek,
“Türkiye yılın ikinci yarısında yüzde 21,7’lik bir büyüme ve yılın ilk 8 ayında
140 milyar dolarlık bir ihracata ulaşmış durumda. Ekonomik toparlanma ülkemizde
çok hızlı bir şekilde devam ediyor. Bu rakamlarla ekonomik toparlanması dünyada
en hızlı tamamlayan ülkelerin ya birinci sırasında ya ikinci sırasında geliyor.
Türkiye 84 milyon nüfusu ile bunu başarıyor. Çünkü büyük bir nüfus var. İlk 8
ayda yüzde 82,5 ve 80’in altına düşmüyor. Bu önemli bir gelişme biz buralara
yüzde 50’lerden 55’lerden geldik. Yeni yatırımlarla beraber yüzde 85’in üstüne
gitmiş olacağız. Bu rakamlar Türkiye’nin gelecekle alakalı bir göstergesi. Bu
yıl turizm gelirlerimiz çok azaldı. Bu yıl tahmini 20 milyar doların üzerinde
gerçekleşecek ama pandemi olmamış olsaydı hedefimiz 50 milyar dolar turizm
geliriydi. Bundan yoksun kaldık. Bütün bunlara rağmen cari açığı düşük bir
seviyede kapatmayı planlıyoruz. Önümüzdeki yıldan itibaren cari fazla veren bir
ülke konumuna ulaşmasını sağlamak. Cari fazla vermeye başladığında bugün karşı
karşıya kaldığımız pek çok hadiseyi unutmuş olacağız. Önümüzdeki yıl turizm
gelirlerine ihracatın artış ivmesine baktığımızda bu hedefin uzadığında değiliz
hiç bu kadar yakınlaşmadık diye düşünüyorum. Yüzde 90’un üzerinde büyüme
bekliyoruz önümüzdeki sene büyüme trendimiz bu şekilde devam edecek ve bu
büyüme ile birlikte fazla vermeye başlayan bir ülke olmak istiyoruz bunu nasıl
başaracağız? Biz kamu eliyle değil, özel
sektörün önünü açarak yapabiliriz. İlk zamanlarda bunları özel sektörün gücü
yoktu kamu yaptı. Artık kamu çekiliyor özel sektör yapıyor. Bizim buradaki hedefimiz
sizlerin önünü açmakla mükellefiz. Biz buradaki çakıl taşlarını süpürmekle
soruluyuz ve siz geleceksiniz yatırımlarınızı yapacaksınız, kazancınızın 5
lirasından 1 lirasını devlete vergi olarak vereceksiniz. Ekonomi ile ilgili
büyüme modelimiz özel sektörün üzerinde yükselecek. İyi bir noktaya geldik. Zor
olanı geride bıraktık bundan sonrası daha kolay. Kış olan geride kaldı bundan
sonrası bahar. Çok badireler atlattık ama stabilizasyon şuan sağlanmış durumda.
Cari fazlaya ilerleyen bir ülke olarak bundan sonra oynaklık minimum seviyede
olacaktır. Ne yapmak istiyoruz? Türkiye
olarak büyük bir ülkeyiz. Dünya çok hızlı değişiyor, değişken bir dünyada
yaşıyoruz. 10 gün önceki bir ülkeye bakıyorsunuz 10 gün sonra bambaşka bir yer
olmuş. Afganistan’daki gelişmeler, sınırlarımızdaki gelişmeler gibi. Nasıl bir
dünyaya uyanacağımızı bilmediğimiz şartlar içerisinde Türkiye başarıları elde
ediyor. Şartlar içerisinde değerlendirmek lazım. Burası Egenin incisi İzmir
ihracatımızın büyük bir kısmı Avrupa Birliği üyesi ülkelerle. Biz AB’ye tam üye
olmak istiyoruz. Bunun için Türkiye bizim iktidarlarımız döneminde çok çaba
sarf etti. Üyelik müzakereleri başladı ve bunu tamamlamak istiyoruz. Türkiye
Avrupalı bir devlet. AB’ye tam üye olmak istiyoruz. bunun için çabalıyoruz
uğraşıyoruz ve derdimizi anlatıyoruz. Fakat bazen Türkiye olunca farklı
değerlendirilmesini istemiyoruz. Daha şeffaf daha adil çabalarımıza karşılık
bulmak istiyoruz" dedi.
“BİZİM NOMİNAL MİLLİ
GELİRİMİZ 9 BİN DOLAR”
Türkiye'nin ekonomik olarak gelişmesinin Avrupa ülkelerine
de fayda sağlayacağına dikkat çeken Muş, "Türkiye ekonomik ilişkilerini
geliştirmek istiyor Avrupa Birliği ile. Bizim bu yıl ticaret hacmi tahminimiz
170 milyar dolar olacak. Bu inanılmaz bir rakam. 200 milyara sadece AB ile ticaret
hacmimiz yaklaşmış olacak. Gümrük birliğini güncellenmesi meselesi… Bununla
ilgili çok çaba sarf ettik. Bakan olarak göreve atandıktan sonra pandemi falan
dinlemedik, bir kısım ile yüz yüze bir kısım, ile telefonda olmak üzere
konseyden önce bir müzakere başlaması için çaba sarf ettik ancak arzu ettiğimiz
süreç başlatılmadı. Orada yaptığımız görüşmelerde doğru, biz bunu istiyoruz,
bunun yapılması lazım, ancak ekonomik ilişkiler refah sadece bizde değil
Avrupa'da da artacak. Bazı politik mesleklere kurban ediliyor biz bunu
istemiyoruz. Hem Avrupa'nın hem Türkiye'nin refahının çokta kıymeti olmayan
meseleler yüzünden sürüncemede bırakılmasını biz üzüntü ile karşılıyoruz. Bunu
Türkiye'ye olduğu kadar Avrupa'ya da faydası var. Bizim nominal milli gelirimiz
9 bin dolar. Bu yıl sonuna kadar yükselecektir. Satın alam paritesine göre 30
bin dolar. Türkiye nüfusu B nüfusunun yüzde 25'i. Bu ülkede Nominal mili geliri
3-4 kat arttığını düşündüğünüzde, ülkedeki ekonomik döngünün nereye ulaşacağını
siz düşünün. Böyle bir ülkenin Gümrük Birliğinin güncelleyen bir AB
içerisindeki ekonomik enternasyonunda AB'ye katkısı mı olur eksisi mi olur?
Tabii ki katkısı olur. Genç nüfusu var. Büyüme potansiyeli çok fazla. Bazen
büyürsünüz büyürsünüz ancak bir noktada yavaşlar. Ancak Türkiye yeni yeni
büyüyor. Daha atacağı çok adım var. Genç nüfus geliyor arkadan. Böyle bir
potansiyel barındırıyor AB'ye çok şey katarız. Yaptığımızı müzakerelerde biz
bunları rasyonel olarak muhataplarımız ile konuşuyoruz. Ticari ve ekonomik
ilişkiler duygulardan ayrı tartışılır. Çünkü orada halkın refahı söz konusudur.
Bizim için önemli, olan ülkemizin refahı. Dolayısıyla kısır tartışmalara kurban
etmek istemiyoruz. Kasımda bir zirve daha var. Biz bunu için çalışıyor mücadele ediyoruz. Biz
elimizden geleni yapacağız. Beklentimiz AB'deki muhataplarımızdan bunun
güncellenmesi yönündeki kararın zirveden alınması ve çalışmaların başlaması.
Kararın alınması ile hemen güncellenmiyor belki 2-3yıl alacak ama en Azından
çalışmalar başlayabilir. Geç güncellemek, zaman kaybı, refah kaybı.. Her iki
taraf için. Ne kadar erken güncellersek,
o kadar refahın Türkiye'de ve AB'de kalması anlamına geliyor. Yeşil
Mutabakat ile ilgili dün çevrimiçi bir toplantı yaptık. Biz Türkiye burada
proaktif davranıyor. Biz genelgemizi çıkarttık, eylem planlarımız açıkladık.
Burada bir koordinasyonunuzu var ve özel sektörü burada hazırlamak istiyoruz.
Özel sektörümüzün rekabet gücünü bu yeşil mutabakattaki şartları odalardan önce
sağlamak için arttırmak istiyoruz. Dünyada rekabet sadece fiyatla olmuyor.
Tarife dışı dediğimiz uygulamalar da karşınıza çıkabiliyor. Dolayısıyla yeşil
mutabakat çevreci çalışma olsa da bunun AB'den beklentimizi tarife dışı
uygulamaya dönüşmemesi. Bunun için biz hazırlıklarımızı ve şirketlerimiz
hızlıca hazırlamak istiyoruz. Türkiye tabii mal ihracatını sayar. Burada
Türkiye'nin önemli bir kalemi de hizmet ihracatıdır. Bunu içinde turizm vardır
ancak ayrı bakanlığı olduğu için ben buraya katmak. 2019 yıldan 65 milyar dolardı,
34 milyar doları turizmden geldi geri kalanı da hizmet ihracatından geldi.
Dolayısıyla bizim burada ciddi bir potansiyelimiz var. Hizmet sektöründekiler
istediğimizi seviye de mi değil. Türkiye hem doğası hem üniversiteleri hem
kabiliyetleri ile aslında çok öneli bir merkez olabilir. Türkiye'deki
üniversiteler ABD'de nasıl Avrupa'da üniversitelere gittiğinizde belirli bir
rakam ödüyorsanız, bu noktada Türkiye'de önemli bir nokta haline gelebilir.
Bunun kültürel ve ekonomik boyutları olacaktır. Biz buradaki hizmet ihracatını
arttırmak istiyoruz. Hizmet İhracatı Birliği kuruldu, onun kadrolarını verdik.
Bunu çalışmaları yoğun bir şekilde devam ediyor. Bu anlamda ülkemizde ciddi bir
döviz girdisi sağlamak istiyoruz. Teşviklerde de bunlara önemli bir bütçeden
rakam ayıracağız ve bu alandaki hizmetleri destekleyeceğiz."
“10 MİLYAR DOLAR
İHRACATA ULAŞMAK İSTİYORUZ”
"Hizmet ihracatının
merkezi olabiliriz. Ciddi alamda döviz girdisi sağlamasını istiyoruz.
Bunun önünü açacağız teşviklerle de
bütçeden önemli pay vereceğiz. Yazılım, oyun, siber güvenlik çok önemediğimiz
sektör, bunun girdisi yok. Bizim sadece oyunda 2 milyar dolar ihracatımız var.
Biz yazılım, oyun ve siber güvenlik konularında ihracat hedefimiz 10 milyar
dolar. Burada 10 milyar dolar ihracata
ulaşmak istiyoruz. İzmir bu konuda önemli merkez olabilir. Bu alanda faaliyet
gösterenlere önemli bir pozitif ayrımcılık yapacağız."
TÜRKİYE’DE KRİZLERİN
TEMEL SEBEPLERİNDEN BİRİ CARİ AÇIKTIR
"Türkiye 2 milyar dolar ihracattan bu noktalara
geldiğini belirten Muş, “Şimdi fazla vermeye başlayacağız. Burada kesinlikle
geri adım atmayacağız. Türkiye fazla veren ülke olacak. Türkiye ticaret açığı
meselesini gündeminden çıkaracak. Ülkenin geleceği için kim bir taş koyduysa
Alla razı olsun. Cari açık bizim o kadar canımızı yaktı ki. Türkiye’de
krizlerin temel sebeplerinden biri cari açıktır. Dieğri bütçe açığı, diğeri de
borç açığıdır. Bunlar krize etkilemiştir. Yaşanılan tüm krizlerin temelinde
buradaki kronik problemleri yatar. Bunları bir daha hatırlamamak üzere gelecek
nesil hep fazla veren ekonomi ile karşılaşırlar. İnşallah onlar bunu tecrübe
etmeyecek. Şu an o noktaya geliyoruz. İhracatçının en önemli ihtiyaçlarında bir
tanesi finansman. Bu konuda çalışmalarımız yapıyoruz. İhracatın finansmanın
maliyetleri düşürmesi önemli. Çünkü bizim ihracatçımızda düşük maliyette finansman
sağladığımız zamanda daha rekabetçi olabiliyor. Hem Eximbank kredilerini
artırıyoruz, hem de orayla alakalı başka maliyetleri düşürecek çalışmaları
yapıyoruz. Eximbank yeniden yapılandıracağız ve güçlendireceğiz. Bizim
gündemimizde. Lojistik merkezi hayata
geçecektir. Hizmet sektöründe sıkıntıları biliyorum, farkındayım. Turizm
istediğimiz şekilde toparlanamadı."