Didar DEMİRCİ - İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı
Tunç Soyer, konuşmasına Cumhuriyet Bayramı’nda Selçuk’un Şirince Mahallesinde
sözlü ve fiziksel saldırıya uğrayan Efes Selçuk Belediye Başkanı Filiz
Ceritoğlu Sengel’in yanlarında olduklarını ve olanları kınadıklarını bildirerek
başladı. Ayrıca Başkan Soyer, Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem
Çerçioğlu’na da aynı şekilde bir saldırının olduğunu dile getirerek bütün
bunları kınadıklarını ve kadının toplumda, siyasette olmalarını çekememenin ve
bunun şiddete dönüşmesinin altında yatan sebeplerin araştırılması gerektiğine
dikkat çekti.
İzmir, İstanbul, Ankara, Eskişehir, Adana, Hatay, Mersin, Aydın, Muğla, Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanlarının katıldığı toplantıya Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek katılamadı.
Başkan Tunç Soyer’in konuşmalarından satır başları şu
şekilde:
“İstanbuldan sonra ikinci kez izmirde yürüttüğümüz
çalışmalar hakkında ortaklaşmayı, deneyimlerimizi paylaşmayı çok önemli
bulduğumuzu belirtmek isterim. Yönettiğimiz şehirlerin toplam nüfusu yaklaşık
40 milyon kişiye, yani ülkemizin yarısına tekabül ediyor.
Bu durum omuzlarımızdaki yükün ağırlığıyla beraber bizleri
seçen vatandaşlarımızın sorunlarına ortak çözüm üretmemizi de zorunlu kılıyor.
Şahsım da dahil burada bulunan 10 büyükşejir belediye başkanı olarak
seçildiğimiz şehirlerde ekonomik ve sosyal sınıfı, etnik yapısı, inancı dili
kültürü düşüncesi çok farklı toplumsal kesimlerin talep ve beklentilerine cevap
olmakla sorumluyuz.
Ancak hepimizin farkında olduğu gerçek şu ki yönettiğimiz
büyükşehirlerde vatandaşlarımız geçmişin refleksleriyle yapılan, yerel yönetim
anlayışından fazlasını istiyor. Bu istek öylesine oluşmadı.. Küreselleşmenin
bilgi toplumu olmanın ve ülkemizdeki toplumsal siyasal süreçlerin getirdiği bir
değişim. 31 Mart ve 23 Haziran’da ete kemiğe bürünen bir değişim. Halkımız, son
seçimlerde sadece şehri yönetecek belediye başkanını seçmedi. Bununla birlikte
hakim siyasi dile kutuplaştırma, ötekileştirme söylemlerini de ekonominin
gidişatına da dur demek istedi.
Farklı düşüncelere tahammül edemeyen, karşısındakinin
haklarına saygı göstermeyen yaklaşımların yerini demokratik bir ortamın
uzlaşmanın ve barış dilinin alacağı bir alternatif yaratmak istedi.
Elbetteki alt yapı yol su imar ve diğer kentsel hizmetler
temel görevimiz, ancak bunun ötesine
geçmemizi isteyen, yapacağımız her çalışmada yönünü yerel yönetimlere yani bize
dönmüş bir toplum var.
Hal böyle iken yani halk gözünü yerele dönmüşken ne yazık ki
daha da katılaşan bir merkezi anlayışla karşı karşıyayaız. Son günlerde gündeme
gelen boğaz içi kanunun değiştirilerek, İstanbul büyükşehir belediyesi ve ilçe
belediyelerinin görecvne son veren karar bunun kanıtı niteliğinde.
Ankarada alınan tüm karar ve olumsuz sonuçlarının yansıdığı,
yerellerin zaten kısıtlı olan yetkilerinin alınması merkezi idarenin ve siyaset
kurumunun artık sorunlara cevap vermekten gittikçe uzaklaştığını gösteriyor.
Yetki paylaşımını güçler ayrılığını kabul etmeyen, katı bir
merkezi yaklaşım sorunların katmerleşmesinin en temel sebeplerinden biri.
Hatırlayacaksınız 2 ay önce Sayın Cumhurbaşkanımızın
davetiyle büyükşehir belediye başkanları olarak Ankara’a gitmiştik ve orada
hazırlanmakta olan yerel yönetim paketiyle birlikte bir komisyon tespit
edilmişti. Yaklaşık 2 ay geçti bu komisyon davet edilmedi ve sabırsızlıkla
bekliyoruz, hazırlanan bu çalışmalar sırasında büyükşehir belediye
başkanlarımızın komisyonda yer almasını ve katkı da vermesini istiyoruz.
Ama biz her halukarda büyükşehir belediye başkanları olarak
düşündüğümüz bu çalışmaları sürdüreceğiz.
Toplum değişiyor ve bu değişim çok açık ki siyaset kurumuna
göre çok daha hızlı gerçekleşiyor. Halka en yakın yerlerde kamusal ve siyasal
sorumluluğu olan bizlerin bu değişimi iyi okuyabilmesi ve bu çerçevede eski
refleksleri bir tarafa bırakması gerekiyor. Yönettiğimiz şehirler birçok
farklılığı barındırıyor içinde… Bizim bu farklılıkları pragmatik bir siyaset
anlayışıyla değil bu günü değiştiren geleceği doğru inşa eden gözlerle okumamız
gerekiyor.
Daralan Kamusal ve toplumsal alanı yerelde toplumsal
müşterikleri sağlayarak genişletebiliriz. Bunu barışa onurlu bir yaşama katkıyı
sağlayarak yapabiliriz.
Bunun için her şeyden önce demokrasiyi gerçek anlamda
yaşamamız gerekiyor. Türkiye’deki sorunların hemen hepsi geniş uzlaşmalar
üretmeden çözülemeyecek hale gelmiş durumda ve bu sorunlar eski haliyle
durmuyor yerinde evrilerek dönüşerek çoğalarak geliyor. Eski haliyle
demokrasiyi sadece seçimlerden ibaret gören anlayışı yapacağımız uygulamalarla
değiştirmek yerel siyasetin ve bizlerin en temel görevleri olarak ortaya
çıkıyor. Halkın karar alma süreçlerine katılmasını söylemden öteye taşımamız
ancak ve ancak sorunun bizzat muhatabını bu süreçlere dahil ederek ve
müşterekler kurarak mümkün. Aksi takdirde, çözdüğümüzü sandığımız sorunlar
büyüyerek devam ediyor.
Alevilerin cemevi talebini, Kürtlerin anadilinde kamusal hizmet isteğini, Romanların kültürlerini yaşatacağı alanları, Suriyeli sığınmacılar meselesini, engellilerin sosyal yaşamda yaşadığı zorlukları, kadın özgürlüğünü, işsizliği, yoksulluğu, barışı ve onlarca farklı toplumsal sorunun çözümünü sadece Ankara’nın insafına ve tasarrufuna bırakacağımız aşamayı geçtik. Halka en yakın yerde kamusal hizmet sunan ve siyasi sorumluluk taşıyan bizlerin; yansıması doğrudan kentlerde olan bu sorunların çözümleri için çok daha cesur, çok daha kararlı adımlar atması gerekiyor. Toplum, geçmiş alışkanlıklarımızdan kurtulmamızı, mevcut siyasi, kamusal yaklaşımları değiştirmemizi ve dönüşüme öncülük yapmamızı talep ediyor. Ülkemizin yarısının yaşadığı şehirlerin belediye başkanları olarak burada, İzmir’deki bu buluşmamızın; bu hususlarda tartışmalar yürüteceğimiz bir zemine dönüşeceğinden şüphem yok. Buluşmalarımızın; kapsamlı değerlendirmelerle, sorunlarımıza ortak bir akılla çözüm geliştirebileceğimiz ve yeni bir yerel yönetim anlayışını geliştirebileceğimiz fırsatlar yaratacağına yürekten inanıyorum.”