İzmir’de, 30 Ekim 2020 tarihinde 6,9 büyüklüğündeki deprem 9
binanın yıkılmasına ve 117 vatandaşımız yaşamını yitirmesine neden olmuştu.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası tarafından ‘30 Ekim Sisam
(Samos) Depremi: 1.Yıldönümünde Yapılanlar ve Yapılmayanlar’ adlı bir basın
açıklaması yayınladı.
Açıklamada, “binalarının yıkılmasında sorumluluğu
bulunanların ortaya çıkarılması için “
depremzedelerin yanında” davalara müdahil olma kararı verdik. Bu kararın gereği
olarak Odamızın İzmir Şube Yönetim Kurulu tarafından oluşturulan takip
sekretaryası vasıtasıyla açılan davalar ve süreç takip edilecek olup, diğer
ilgili meslek ve sivil toplum örgütleri ile ortaklaşa çalışmalar yürütülecektir”
ifadeleri yer aldı.
Açıklamanın tamamı
ise şöyle;
“30 Ekim 2020 tarihinde saat 14: 51’de Sisam (Samos)
adasının kuzeyinde, deniz içinde Doğu-Batı doğrultusunda uzanan normal (eğim)
atımlı bir diri fayın ürettiği 6,9 büyüklüğündeki deprem, 10 km. uzaklıktaki
Sisam (Samos) adasında 17 ve 15 yaşlarındaki iki çocuğun yaşamını yitirmesine
yol açarken; yaklaşık 70 km. uzaklıktaki İzmir-Bayraklı’da ise bataklık alana
inşa edilen “Yağcıoğlu, Yılmaz Erberk,
Barış sitesi (B ve D Blok), Emrah Apartmanı, Rızabey Apartmanı, Karagül Apartmanı,
Doğanlar Apartman ve Cumhuriyet Sitesi (A blok)” olmak üzere 9 binanın
yıkılmasına ve 117 vatandaşımız yaşamını yitirmesine neden olmuştu.
Sisam depremini bugüne kadar meydana gelen diğer
depremlerden farklı kılan bir diğer boyutu ise Ege Denizinde tsunami olayını
tetiklemesidir. Deprem tarafından tetiklenen tsunami, Ege Bölgesi kıyılarının
kuzeydoğu kısmındaki Çeşme-Alaçatı’dan güneydoğu kısmındaki Gümüldür bölgesine
kadar olan alanı etkilemiş ve özellikle Akarcık ile Sığacık arasındaki kıyı
sahilinde 1 kişinin ölümü ile önemli maddi hasara yol açmıştır.
Literatürde, 30 Ekim 2020 Sisam (Samos) Depremi olarak yer alan
depreme ait bilgiler ile İzmir’de yarattığı kayıp ve hasar tablosu aşağıda
sunulmuştur.
Ölü Sayısı 118
Yaralı Sayısı 1032
Depremde Göçen Bina Sayısı
9
Acil Yıkımına Karar Verilen Bina Sayısı 100
Ağır Hasarlı Bina Sayısı
618
Orta Hasarlı Bina Sayısı
660
Az Hasarlı Bina Sayısı
7671
Meydana gelen deprem için müdahale seviyesi “AFET VE ACİL
DURUM MÜDAHALE HİZMETLERİ YÖNETMELİĞİ” hükümleri uyarınca İçişleri
Bakanlığı-Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı tarafından “Seviye 3: Ulusal
desteğe ihtiyaç vardır” olarak belirlenerek ilan edilmiştir. Bu çerçevede
depremin hemen sonrasında ilgili Bakanlıkların yereldeki birimleri, çevre
illerden gelen ekipler, İzmir Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere ilçe
belediyeleri, Ankara, İstanbul, gibi diğer kentlerden gelen Belediye
personelleri, TMMOB İzmir İKK bünyesindeki Odalarımız ile STK ekipleri afet
müdahale ve ilk yardım çalışmalarına hızla başlamıştır. Kent genelinde ve
özellikle yıkımın gerçekleştiği Bayraklı bölgesinde arama-kurtarma, enkaz
kaldırma ve yıkım, afetzedeler için çadır kent kurulumu, acil barınma, yiyecek,
su vb. acil ihtiyaçların temini gibi temel müdahale hizmetleri COVİD-19 Pandemi
koşullarında büyük bir özveri ve dayanışma ile hayata geçirilmiştir.
Afet müdahale çalışmaları kapsamında; Arama kurtarma
faaliyetleri sonucunda 107 kişi yıkılan binaların enkazından çıkarılmış ve
depremden 91 saat sonra enkaz altından çıkarılan “Ayda Bebek” İzmir’de umudun
simgesi olmuştur. Yine afetzedelerin barınmaları için çadır veya konteyner
kentler, yiyecek, içecek, ilaç, dezenfektan, maske, uyku tulumu, battaniye gibi
ihtiyaçları karşılayacak psikososyal destek sunacak organizasyonlar
gerçekleştirilmiştir.
Ancak İzmir ilimiz başta deprem olmak üzere doğa ve insan
kaynaklı afet tehlikelerine maruz kalma potansiyeli yüksek bir kent olduğu bilinmesine;
ülkemizin ilk deprem master planı hazırlamış kentlerimizden biri olmasına
karşın, 30 Ekim depremine hazırlıksız yakalanmış, kent genelinde kapsayıcı ve
katılımcı bir afet risk azaltma sistemini kuramadığı için can ve mal kayıpları
açısından ağır bir fatura ödenmiştir. Bunun birçok nedeni olmakla birlikte,
depremin merkez üssüne 70 km. mesafede Bayraklı’da ağır can ve mal kayıplarının
yaşanmasının en önemli nedeninin, “
beton lobisinin istemleri çerçevesinde “ranta ve talana” dayalı egemen bir anlayışla
bataklık niteliğinde, zayıf mühendislik özelliklerine sahip zemin birimleri
üzerine oturtulan yapılar ” olduğu bilinmektedir.
Bu konuda ülkemiz de İzmir ilimiz de yalnız değildir.
Günümüzde İzmir ilimiz dahil çoğu büyük şehir niteliğinde 24 ilimiz, 80 i aşkın
ilçemiz, 500 ü aşkın köy veya mahallemiz, çok sayıda baraj veya göletin gövde
aksları, organize sanayi bölgelerimiz, atık havuzu veya barajları ile çok
sayıda kritik sanayi tesisimiz aktif fay zonları veya hatları üzerine inşa
edilmiş bulunmaktadır. İzmir ilimiz de bunlardan biri olup, içerisinde 7 ve
üstü büyüklükte deprem üretme potansiyeline sahip 17 adet aktif fay zonu veya
fay hattı bulunmaktadır. Bu fay zonlarının deformasyon bölgeleri üzerine inşa
edilmiş yüzlerce binada, binlerce insanımız yaşamını sürdürmeye devam
etmektedir.
Bu olumsuz tablo bilinmesine rağmen, geçtiğimiz günlerde
İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi, kentin afet risklerini belirleyip, bu
risklerin azaltılması veya önlenmesi konusunda gerekli tedbirlere alması
gerekirken, bunun tam tersi bir karar ile Bayraklı’nın batak niteliğindeki,
zayıf mühendislik özelliklerine sahip zemin birimlerinin yer aldığı alanda, “bu
bölgede yaşayan insanlarımız istiyor diye” “emsal artışı” kararı vermiştir.
Gelecekte olası bir depremde daha ağır can kayıplarına neden
olunacağı bilinmesine rağmen, beton lobisi ve bunun belediyede yuvalanmış
yapıları vasıtasıyla, depremzedelerin çaresizliğinden yararlanılarak gündeme
getirdikleri “emsal artışı”, geçmişte olduğu gibi günümüzde de ranta ve talana
dayalı imar, kentleşme, yapı üretim ve denetim süreçlerinin değişmeden
yürütüleceğini göstermektedir.
Yine yukarıdaki tablodan da görüleceği üzere, İzmir
Bayraklı’ya 70 km. mesafede bulunan bir fayın ürettiği Mw.6.9 büyüklüğündeki
depremde; proje müellifleri tarafından hazırlanmış, fenni mesul ve
belediyelerin imar müdürlüklerinin denetim ve onayından geçerek yapı ruhsatı ve yine tamamlanmasından sonra ilgili
belediyesince “yapı kullanma izin belgesi
verilmiş” çok sayıda binanın hasar görmesi, bunlardan bazılarının göçmesi
yapı üretim ve denetim süreçlerinde ki zaafiyeti açıkça göstermektedir.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri
Odası olarak uyarıyoruz!
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından İzmir ili genelinde
yerleşim birimlerinin bulunduğu alanlarda, tüm afet türlerine ilişkin
çalışmaları içerecek şekilde ayrıntılı mikrobölgeleme çalışmaları acilen
başlatılmalı, kentin afet risk tehlike haritaları hazırlanmalı ve buna ilişkin
tedbirler belirli bir strateji çerçevesinde alınmalıdır.
Bayraklı’da depremden zarar gören bazı vatandaşlarımızın
çaresizliğinden yararlanmak isteyen bazı müteahhit firmalar ile bunların
belediyelerde yuvalanmış işbirlikçileri sayesinde gündeme taşınan ve olası bir
depremde daha büyük acıların yaşanmasına neden olabilecek “emsal artışı”
düzenlenmesi ile imar planının değiştirilmesi hususu derhal durdurulmalı ve
iptal edilmelidir.
Depremde zarar gören ve Bayraklı’nın bataklık alanında
evleri hasar gören vatandaşlarımız için farklı bölgelerde depreme dayanıklı
konutlar sosyal devletin bir gereği olarak ilgili belediyeler veya merkezi
idare tarafından yapılmadır.
İzmir Bayraklı’ya 70 km. mesafede bulunan bir fayın ürettiği
Mw.6.9 büyülüğündeki depremde; proje müellifleri tarafından hazırlanmış, fenni
mesul ve belediyelerin imar müdürlüklerinin denetim ve onayından geçerek “yapı
ruhsatı” verilmiş, yine tamamlanmasından sonra ilgili belediyesince “yapı
kullanma izin belgesi verilmiş” çok sayıda binanın hasar görmesi, bunlardan bazılarının göçmesi
sonucunda 117 vatandaşımız yaşamını yitirmesi
imar, planlama, yapı üretim ve denetim süreçlerindeki zaafiyeti açıkça
göstermektedir. Yıkılan binalar için İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturmalar sonucunda açılan davaların savsaklanmasına izin verilmemeli,
sorumlular ortaya çıkarılarak en ağır cezalar verilmelidir.
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı sadece 117 kişinin yaşamını
yitirmesine neden olan ve yıkılan binaların yapımında sorumluluğu olanlarla
sınırlı değil, bu alanda evleri ağır, orta veya az hasar gören binalarda
sorumluluğu olanlar için de soruşturma açmalı, kusuru veya hatası olan kişiler
hakkında gerekli davalar açılmalıdır.
Sonuç olarak 30 Ekim depreminin 1. yıldönümünde geçen bir
yılda yapılanlara bu çerçeveden baktığımızda karşımızdaki tablonun iyi olduğunu
söylememiz ne yazık ki mümkün değildir. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak
bizler de bir daha böylesi olumsuz bir tablonun ortaya çıkmasının önlenmesi
adına, 117 vatandaşımızın yaşamını yitirdiği
ve İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından dava konusu edilen “Yağcıoğlu,
Yılmaz Erberk, Barış sitesi (B ve D
Blok), Emrah Apartmanı, Rızabey
Apartmanı, Karagül Apartmanı, Doğanlar Apartman ve Cumhuriyet Sitesi (A blok)”
binalarının yıkılmasında sorumluluğu bulunanların ortaya çıkarılması için “ depremzedelerin
yanında” davalara müdahil olma kararı verdik. Bu kararın gereği olarak Odamızın
İzmir Şube Yönetim Kurulu tarafından oluşturulan takip sekretaryası vasıtasıyla
açılan davalar ve süreç takip edilecek olup, diğer ilgili meslek ve sivil
toplum örgütleri ile ortaklaşa çalışmalar yürütülecektir.”