Çiğdem CANPOLAT - Öğretim üyesi olduktan sonra CHP’ye üye olan Akademisyen, siyasetçi Türkan Başyiğit, ondan sonra başına gelenleri sosyal medya hesabından paylaştı. Birçok zorlukla mücadele etmek zorunda kaldığını söyleyen Başyiğit, “Sosyal medyada linç etmeye çalıştılar. Ölüm tehditleri aldım. Cumhuriyet karşıtlarının saldırılarına maruz kaldım. Unuttukları bir şey vardı. Biz bu Cumhuriyetin kurucu güçlerinin temsilcisiyiz. Bu topraklarda bizi yıldıramazlar” ifadelerini kullandı.
İşte Başyiğit’in o yazısı:
“Bu fotoğrafta bir başarı hikayesi vardır. Bu fotoğrafın ne
anlattığını paylaşmak istedim sizlerle...
İzmir’de beni şahsen ya da ismen tanıyanların benim ismimle
akıllarında ilk oluşan imaj Atatürkçü, Cumhuriyet kadını, amazon ruhlu İzmir
kızıdır.
Atatürkçü olmaktan onun yolunda gitmekten hep gurur duydum. Öğretim üyesi olunca da ilk işim 2001 yılında gidip Atatürk’ün kurduğu partiye üye olmak oldu. Meslek hayatım boyunca binlerce öğrenci yetiştirdim. Binlerce konferans, TV radyo programları seminerlerde Atatürk’ü cumhuriyet kazanımlarını anlattım. Pek çok gencin önyargılarını kırdım. Atatürk sevgilerini Atatürk gibi düşünmeye çevirdim. Bu yaptıklarımı beklenti için yapmadım. Bu benim bir Cumhuriyet kadını olarak özgürlüklerimi benden sonraki nesile aktarma görevimdi.
“SAVCILAR ARADI, BASKILAR YAŞADIM”
Bu hiç kolay bir yol da değildi. 28 Şubat sürecinde derslere ilk girdiğim yıllarda Dekanın emriyle İlahiyat Fakültesi’nde arabamın lastiği indirildi. Hukuki mücadele verdim. Dekan uyarı cezası aldı. Bir kaç yıl sonra Eğitim Fakültesi’nde soruşturma açmaya kalktılar. Başaramadılar. Ardından görev almadığım açık öğretim sınavına adıma görev geldi. Hadi raporla uğraşmayayım gideyim dedim. Bir komplo ile karşılaştım. Kimliğinde saçı açık olan kızımız sınava çarşafla gelmişti. Kimliğini tespit edip sınava aldım. O ses çıkartmadı. 40 dakikalık sınav biterken bir erkek beni şikayet edeceğini söyledi. Şikayet etti. Karakoldan polisler geldi. Yine hukuk sistemini kullandım. Bir memur görevi başındaki olaylarla ilgili amirine ifade verir. Savcılar aradı. Baskılar yaşadım. Sonuç: yine başaramadılar. Ve o soruşturmadan da aklandım... O dönemde ne yazık ki hatırlayanlarınız olacaktır Rennan Hoca hapise atıldı. Yani baktığınızda görüyorsunuz ki sistematik saldırılarla karşılaşıyorduk.
“BU TOPRAKLARDA BİZİ YILDIRAMAZLAR”
Hukuk Fakültesi’nde ders veriyordum. Derse devam mecburiyeti olmamasına rağmen anfi hep dolu ders işledim. Bir gün Hukuk Fakültesi dekanı beni çağırdı. Bir hafta önce dersimde Sevr Antlaşması ile Lozan Antlaşmasını kıyaslayarak anlatmıştım. Türkiye’nin gündeminde de Lozan hezimettir tartışmaları vardı. Dekan : “Hocam biz sizi biliyoruz. Ama hakkınızda Cimer’e şikayet var. Derste siyaset yapıyormuşsunuz.” dedi. Yanıtım netti. “Hocam ben derste tarih anlatıyorum ama siyasilerimiz tarih anlatıyor onu da yanlış kişilerden öğreniyorlar. Ben siyaset yapmıyorum siyasetçiler tarihçilik yapıyor” dedim. Konu yine kapandı. 2014’te her yıl verdiğim ödev birilerini o kadar çok rahatsız etti ki Hukuk Fakültesi öğrencilerimizle Türkiye gündemine düştük. Sosyal medyada linç etmeye çalıştılar. Ölüm tehditleri aldım. Cumhuriyet karşıtlarının saldırılarına maruz kaldım. Unuttukları bir şey vardı. Biz bu Cumhuriyetin kurucu güçlerinin temsilcisiyiz. Bu topraklarda bizi yıldıramazlar.
“CEZA VE DİSİPLİN SORUŞTURMASI AÇILMIŞ AMA HABERİM YOK”
CHP’sinden yerel seçimlerde Atatürk’ün kadınlara verdiği seçilme hakkımı kullanmak için doğduğum büyüdüğüm Konak ilçesinde belediye başkan aday adayı oldum. Bu maceram hiç kolay olmadı. Öncelikle istifa etmeme rağmen işleme koymayıp adaylığımı engellemeye çalıştılar. Basınla geleceğimi söyleyip son gün16.30 da belgemi alıp aday adaylık başvurumu yapabildim. Kazanamayıp döneceğim zaman ise almamak için son ana kadar beklettiler. Üniversiteye döndüm hemen sarı zarflar soruşturmalar başladı. Bu kez öğrenciler ve komplolarla beni meslekten ihraç etmeye çalıştılar. Etik kurul raporları savunmalarım hiçe sayılarak Bergama’ya gidip soruşturmacıya ifade vermem istendi. Dokuz Eylül Üniversitesi’nin en uzak birimi olduğu içindi sanırım. Hem ceza hem disiplin soruşturması açılmış ama haberim yok. Öğretim Üyeliği Mesleğinden çıkarılmama karar verilmiş ve üniversitem kararı YÖK’e gönderdi. 12 Eylül günü yine eski bir öğrencim olan Avukat Cemil Öz ile YÖK‘te savunmamı verdim. 25 kişilik kurul dinledi. Ve sonuçta haklı olduğuma karar verdiler. Ve üniversitemin beni meslekten atma talebini ret ettiler. İşte bu fotoğraf 12 Eylül 2019 günü YÖK teki savunma çıkışı sigara içmeyen benim keyifle bir sigara içip cumhuriyet Atatürk karşıtlarını dumanıma boğduğum keyifli bir günümdü. Dünde Danıştaydan ceza konusunda ret geldi. Artık kurumumda verimli olamayacağımı düşündüm. Büyük Şehir Belediyesi beni kendi kadrolarında çalıştırmak için Başkanım Tunç Soyer’in imzasıyla kurumumdan talepte bulundu. Eylül ayında beni üniversiteden atmak isteyenler muvafakat vermediler. Aslında anayasal hakkımdır. Ve bu hakkımı kullandırtmayarak mobing devam etmektedir. Olumlu yanı ise üniversitenin kıymetli hocası olduğumu atmak isteyenlerde kabul etti ve belgelendi. Bu ülkede kadın olmak, akademisyen olmak, Atatürkçü olmak kişilikli olmak hep zordu. Zor olacak... Bilinmesi gereken ise şu biz mücadeleden yorulmayız. Bu topraklarda Atatürk daima kazanacaktır.”