Mesajında “Elbette ki, kadınlarla birlikte değil de
kadınları yok sayarak yol yürümeye çalışanlar bu yolun sonunun
göremeyeceklerdir. Kadının emeğinin, fikrinin ve yüreğinin olmadığı hiçbir
hareketin yol alması, hiçbir işin başarıya ulaşması mümkün değildir.” sözlerine
yer veren Deniz Yücel, şunları dile getirdi.
Bundan tam 85 yıl önce; 5 Aralık 1934’te Türk kadınları
milletvekili seçme ve seçilme hakkına kavuşmuşlardır. Bu hakların
verilmesindeki önder elbette cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk olmuştur.
Kadınların sadece birer anne olarak cumhuriyet için yeni neferler yetiştirmekle
sınırlandırılamayacağını, Türk kadının aklı, becerisi ve fikriyle bizzat
cumhuriyeti yaşatacak, geliştirecek ve ülkeyi modern toplumlar seviyesine
çıkaracak büyük gücün tam da kendisi olduğunu bilmekteydi Mustafa Kemal.
Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte kadınlarımız çok önemli siyasi, hukuki ve
sosyal haklar elde etmişler, eğitimde, sosyal hayatta ve çalışma hayatında yer
almaya başlamışlar, önce belediye ve muhtarlık seçimlerine katılan kadınlar,
Meclise girmişlerdir. Bu bağlamda 8 Şubat 1935 yılında yapılan TBMM 5. Dönem
seçimlerinde ilk kez kadın vekil olarak TBMM’ye giren ve bu yolda cumhuriyet ve
millet için çalışan 17 kadın milletvekilimizi minnet ve rahmetle yad ediyorum.
CAHİLLİK VE
BAĞNAZLIKTIR
Cumhuriyet tarihinde kadın ve erkeğin eşit yurttaş
mücadelesinde gelinen noktada önemli bir yol kat edilmişse de bugün nüfusumuzun
yarısı kadınlardan oluşmasına rağmen kadınlarımızın fiili olarak “eşit yurttaş”
olamadıkları açıktır. Fırsat eşitliğinin sağlanamaması, kadın istihdamın
arttırılmaması, siyasi karar alma mekanizmalarının içinde kadının yeterince yer
alamaması, hak ihlaline devam edilmesine neden olmaktadır. Özellikle günümüz
iktidarının inatla sürdürdüğü ve kadının özgür birey olduğunun kabul
edilmemesine dayalı kabul edilemez ve mahalle baskısıyla beslenmeye çalışılan
anlayış, tam bir cahillik ve bağnazlıktır. Maalesef ki, günümüzde iktidara
sahip olan anlayışın zaten yapmak istemediği, toplumun zihniyet dönüşümünü
sağlayacak bilimsel çalışmaların ve hukuki değişikliklerin
gerçekleştirilmemesi, kadınlarımızın sosyoekonomik anlamda daha da geriye
itmektedir.
Hiç şüphesiz ki, Türkiye Cumhuriyetini kuran irade sayesinde
kadınlarımız, bundan 85 yıl önce birçok gelişmiş ülkede yaşayan hemcinslerine
oranla, çok daha fazla haklara sahipti. 1934 yılında yapılan büyük devrimi
şaşkınlık ve hayranlıkla izleyen birçok batı ülkesi, bu devrimden öğrendikleri
ve kadınlara vermeye başladıkları ve bugün adeta bizim imrendiğimiz birçok
hakla, ülkemizi geride bırakmıştır.
YOLUN SONUNU
GÖREMEYECEKLERDİR
Tüm bunlardan daha üzücü olanı ise şudur ki, 17 yıldır söze
geldiğinde kadınlarımıza methiyeler düzen AKP iktidarının zihninde ve
kodlarında kadını önceleyen, fırsat tanıyan, hak teslim eden bir anlayış
yoktur. Elbette ki, kadınlarla birlikte değil de kadınları yok sayarak yol
yürümeye çalışanlar bu yolun sonunun göremeyeceklerdir. Kadının emeğinin,
fikrinin ve yüreğinin olmadığı hiçbir hareketin yol alması, hiçbir işin
başarıya ulaşması mümkün değildir.
KATİLE MÜEBBET
VERİLDİ DİYE AVUNULAN BİR TÜRKİYE DEĞİL…
Bizler kadınlarımızın haklarının teslimi için uğraşılan değil, kadınlarımızın tüm haklarını özgürce kullandıkları ve büyük başarı hikayeleri yazdıkları bir Türkiye için çalışıyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, şiddet kurbanı kadınlarımızın katilleri müebbet aldı diye avunan değil, kadın şiddetinin sona erdirildiği kadınlarımızın, korkusuzca ve özgürce yaşadığı bir Türkiye için çalışıyoruz. Tıpkı bu yıl İstanbul’da yaşandığı gibi, şiddete karşı yürüyen kadınlarımıza iktidar eliyle şiddet uygulansın diye değil, kadınlarımız 8 Mart’ta, 25 Kasım’da, 5 Aralık’ta sokağa bayram yapmak için çıksın diye çalışıyoruz, çalışmaya devam edeceğiz. Kadınlarımızla birlikte haksızlığı, bağnazlığı ve şiddeti yeneceğimize inancımız tam. Bu inançla, Türk kadınına bu büyük gururu yaşatan kurtarıcımız ve kurucumuz Mustafa Kemal Atatürk’ü minnet ve özlemle anıyor, tüm kadınlarımızın 5 Aralık Kadın Hakları Günü’nü kutluyorum.