Açıklamalarında, Türkiye’deki ekonominin çöküş sürecinde
olduğuna vurgu yapan Yücel, 2022 yılı bütçesinin 9,27'lik dolar kuru üzerinden
hesaplandığını, doların şu günlerde 13,70 civarında olduğu düşünüldüğünde milli
gelirin 11 milyar dolar eridiğini ve halkın açlığa mahkum edildiğini, ifade
ederek, şunları söyledi;
Erdoğan tipi başkanlık sistemi diye uygulanmaya çalışılan bu
ucube sistem, ulusal ekonomik düzenin tamamını tek bir kişinin keyfi tasarruflarıyla
idare etmeye çalışıyor. Hazine ve Maliye Bakanlığı, bir diğer ifadeyle Süper
Bakanlık, Merkez Bankası Başkanlığı makamlarında bir türlü dikiş tutmaması, bu
kadar sık değişikliğe gidilmesi dahi ekonomi yönetiminin güvenilmezliğini
ortaya koyuyor. Ekonomi bakanı değişiyor, yerine gelenin FETÖ/PYD elebaşı ve
damatla boy boy fotoğrafları çıkıyor. Bunun tesadüf olduğunu düşünemeyiz. Kur
manipülasyonlarıyla fakirleştirilen halka, yabancı yatırımcılar tarafından
istihdam sağlanacak vaadini vermek müstemleke zihniyetin en net örneğidir.
Ekonomik istikrarı sağlayabilmek için iki temel politika
olan maliye ve para politikalarının tek elden yönetilmesi ve toplanması günümüz
buhranını bize yaşatıyor. Normal bir ülkede maliye politikalarını hükûmetler
belirlerken, para politikalarını merkez bankaları belirler. Ancak, ekonomi
biliminin kamu yönetimi için önemi ve gerekliliği ülkede uygulanan siyasi
rejimle doğrudan ilgilidir. Erdoğan tipi başkanlık sistemi diye uygulanmaya
çalışılan bu ucube sistem, ulusal ekonomik düzenin tamamını tek bir kişinin
keyfi tasarruflarıyla idare etmeye çalışıyor.
Ekonomiyi, kalkınmayı ve para politikasındaki istikrarı belirleyecek tüm
bakanlıklar ve kurumlar, bu keyfi ve iş bilmez idare tarzı yüzünden işlevsiz ve
itibarsız bir hale dönüşmüş durumda. Çünkü Erdoğan, ekonomi kurmaylarının kendi
bilim dışı teorilerine uyum sağlamasını istiyor. Erdoğan’ın ekonomi teorisine
uygun görüş bildirmeyen ve eylemde bulunmayı reddedenler ya görevden alınıyor
ya da istifaya zorlanıyor. Ekonomi bakanı değişiyor, yerine gelenin FETÖ/PYD
elebaşı ve damatla boy boy fotoğrafları çıkıyor. Bunun tesadüf olduğunu
düşünemeyiz
“BU TEORİNİN FİKİR
BABASI KİM?”
Gelinen noktada Türkiye’ye ve Türkiye’nin ekonomik sistemine
güven kalmadığını vurgulayan CHP İzmir İl Başkanı Yücel, “Bu şekilde yönetilen
bir ülkeye, bir ekonomik sisteme kim güvenir? Bir Cumhurbaşkanı düşünün ki,
konuştukça kendi para birimi döviz karşısında eriyor. Bunun dünyadaki tek
örneği şahsım hükûmetidir. Ekonomiye olan güvensizliği, kendi vatandaşlarımızın
dahi mevduat hesaplarının yarısından fazlasının döviz mevduatı olmasından,
uluslararası doğrudan yatırımların 2015 yılında 19,2 milyar dolarken 2020
yılında 7,5 milyar dolara, üstelik gayrimenkul yatırımlarını dışarıda
bıraktığımızda 2020 yılı için bu rakamın 3,6 milyar dolara inmesiyle anlıyoruz.
Ülkemizde işsizlikle birlikte fiyatlar ve döviz kurlarında takip edilemeyecek
kadar hızlı artışlar yaşanıyor. Her ne kadar TÜİK önemli ekonomik verileri
saptırmaya çalışsa da sokağa, halkın cebine yansıyan yangını hepimiz yaşayarak
deneyimliyoruz. Ülkede yaşanan ekonomik durumun çöküş olduğunu görmeyen
Erdoğan, hala grup toplantılarında yüksek kurun yatırım ve istihdam olarak geri
döneceğini iddia ediyor. “Faiz sebep enflasyon sonuç(!)” gibi mantık dışı
önermenin hangi ekonomi teorisine dayandırıldığını henüz çözen olmadı. Kim bu
teorinin sahibi ya da fikir babası” diye sordu.
“MÜSTEMLEKE
ZİHNİYETİN TEMSİLCİLERİ”
AKP hükümetinin halkı açlığa mahkum ederek, bir taraftan da
yabancı yatırımcı vaatleriyle aldatmaya çalıştığının altını çizen İl Başkanı
Deniz Yücel, “Kur manipülasyonlarıyla fakirleştirilen halka, yabancı
yatırımcılar tarafından istihdam sağlanacak vaadini vermek müstemleke
zihniyetin en net örneğidir. 2022 yılı bütçesi 9,27'lik dolar kuru üzerinden
hesaplanmıştı, dolar şu günlerde 13,70 civarında. Buna göre milli gelir 11
milyar dolar eridi. Bir yandan kendi
para biriminizi en çok değer kaybeden para birimi haline getireceksiniz,
halkınızı hiper enflasyonla açlığa mahkûm edeceksiniz sonra da dönüp yabancı
yatırımcıya “benim ülkemde iş kurmak, işçi çalıştırmak ucuz, buyurun gelin”
diyeceksiniz. Sonra da ben vatanperverim diyeceksiniz. En düşük asgari ücreti
kendi işçisine veren, çiftçisini en borçlu çiftçi haline getirenler müstemleke
zihniyetin en önde gelen temsilcileridir” ifadelerini kullandı.
"İŞİ EHLİNE
BIRAKIN"
Temeli düşük ücret ve emek sömürüsüne dayalı Çin modeli
kalkınma hamlesinin ülkeyi daha büyük bir karanlığa sevk edeceğini vurgulayan
Başkan Yücel, sözlerini şöyle tamamladı;
AKP Genel Başkanı Erdoğan, Çin Modeli Kalkınmayı örnek
alarak düşük kur politikası ile yabancı sermayenin çekilmesi konusunu son
zamanlarda dile getiriyor. Çin Modeli kalkınma çağımıza ve Türkiye’ye uygun bir
kalkınma modeli değildir. Çin 1980’lerden itibaren başlattığı bu büyüme
hamlesinin sonuçlarını 1990’lara doğru almaya başladı. Emek yoğun üretim
modellerinin terk edilerek özellikle 2010 sonrası yapay zeka ve siber fiziksel
sistemler üzerine yeni bir devir açıldı. Yeni nesil fabrikalarda artık
insanların değil robotların çalıştığını görüyoruz. Erdoğan her zaman olduğu
gibi dünyanın 40 yıl gerisinden geliyor. Şahsım iktidarının bahsettiği dönemde
yapılan icatlar insan bedeninin yerini alıyordu, şimdiki icatlar ise insan
beyninin yerini almaya yönelik. Türkiye’yi getirdikleri süreçte bırakın insan
beyninin yerini alacak icatlar seviyesine ulaşmayı, insan gücüyle üretilen,
toprağa ektiğinizde verimli topraklarımızdan fışkırırcasına alınan buğdayı bile
ithal eder hale geldik. Yüksek teknoloji üreticisi olmak şöyle dursun, tarım
cenneti olan ülkemizde gübreyi, tohumu, hayvan yemini ithal ediyoruz. Pırıl
pırıl gençlerimiz, bilim insanlarımız aldıkları eğitimi uygulayacak alan
bulamadıkları için yurtdışına gidiyor, gitmek için mücadele ediyor. Bir çok
sektörde, girdi maliyeti kalemlerinin en önemlisi akaryakıt ve akaryakıta her hafta zam geliyor, çift
haneleri görmeye başladık. Bu durum zaten zar zor üretim yapan çitçiyi,
sanayiciyi etkileyerek fiyatlara yansıyacak. 1940'lı yılların küresel ekonomik
koşullarını ortaya koyarak bizi eleştirenler bugün hepsini bu ülkeye kendileri
yaşatıyor. Neyi ayıpladılarsa, hepsini yaşatıyorlar ve maalesef bu durumun
acısını halkımız çekiyor. Şahsım iktidarı ise hala Çin’deki modelin Türkiye’de
uygulanıp uygulanamayacağını düşünüyor. Türkiye’de ekonominin düzelmesi için
tek bir yöntem var, o da hemen şimdi seçim yapılarak, işin ehline yani
Cumhuriyet Halk Partisi’ne bırakılmasıdır.