Pandemi döneminde ortaya çıkan
sosyal izolasyonun uyku-uyanıklık döngüsünü bozduğuna dikkat çeken uzmanlar, bu
durumun hem depresyon hem mani ataklarını tetikleyebildiği uyarısında
bulunuyor.
Asya Bipolar Bozukluk Ağı (ANBD), Uluslararası Bipolar Vakfı
(IBPF) ve Uluslararası Bipolar Bozukluklar Derneği'nin (ISBD) bir girişimi olan
Dünya Bipolar Günü (WBD), her yıl 30 Mart'ta Hollandalı ressam Vincent Van
Gogh'un doğum gününde anılıyor. Kendisi de bipolar bozukluğa sahip olduğu
bilinen ressamın doğum gününde hastalığa dikkat çekilmesi ve farkındalık
oluşturulması hedefleniyor. Dünya Bipolar Günü’nün 2021 teması ise Covid-19 ve
izolasyon olarak belirlendi.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Psikiyatri
Uzmanı Doç. Dr. Nermin Gündüz, 30 Mart Dünya Bipolar Günü dolayısıyla yaptığı
açıklamada bipolar bozukluk ve tedavisine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Bipolar bozukluğun iki uçlu duygu durum bozukluğu olduğunu
belirten Doç. Dr. Nermin Gündüz, “Hastalıkta duygu durumla ilgili iki ayrı
uçtan bahsediyoruz. Biri depresif ataklar yani depresyonla giden ataklar. Bir
diğeri de mani dediğimiz coşkunluk, taşkınlıkla seyreden bir diğer evre.
Bipolar bozukluk diyebilmek için kişinin hayatı boyunca geçirmiş olduğu tek bir
manik atak yani tek bir coşkunluk atağı tanı koymak için yeterlidir” diye
konuştu.
Uykusuzluk, manik dönemin en önemli belirtilerindendir
Bipolar bozukluğun manik dönemine ilişkin bilgiler veren
Doç. Dr. Nermin Gündüz, şunları söyledi:
“Uyku bizim için çok önemli. Bipolar hastalarda manik
dönemde uyku ihtiyacında azalma olur. Yani kişiler şöyle söyler: ‘Uyku ihtiyacı
hissetmiyorum. Yatıyorum kesinlikle uyuyamıyorum. Ama sabah kalktığımda
kesinlikle çok enerjik oluyorum, yerimde duramıyorum. Günü idame
ettirebiliyorum.’ Bu açıdan uykusuzluk maninin en önemli belirtilerinden bir
tanesidir. Uykusuzluğun olması, hastalığın atağının gelmesiyle ilgili bize
fikir veriyor. Bir diğeri kendini normalden çok daha coşkulu, daha mutlu, çok
daha enerjik hissetmesidir. Bu durumun en az bir hafta devam etmesi gerekir.
Yani kişide bir hafta süren uykusuzluk olacak. Bu bir haftalık süre içinde kişi
kendini oldukça enerjik hissedecek, yerinde duramayacak, hareketli olacak ve
kendini olduğundan daha coşkulu ya da mutlu hissedecek.”
Öfke patlamaları ve konuşmada artış görülebiliyor
Manik dönemde ortaya çıkan bir başka duygunun da öfkelenme
nöbetleri olabileceğini kaydeden Doç. Dr. Nermin Gündüz, “Normalden daha
öfkeli, öfke patlamaları yaşayan hastalarımız da olabiliyor. Yine manide bizim
görmeye alışık olduğumuz belirtilerden bir tanesi de hasta yakınlarının dile
getirdiği, gözlemlediği konuşmayla alakalı belirti ve bulgulardır. Manideki bir
hastanın konuşması nasıl olur? Oldukça basınçlı, oldukça fazla konuşur. Çok
fazla basınçlı konuştuğu için hastanın sözünü kesmek, araya girmek, çok
müdahale etmek çok mümkün olmaz. Hatta zaman zaman hastaların buna itirazları
olur. Konuşmalarının bölünmesine çok tahammül edemezler” diye konuştu.
Para harcamada artış görülebilir
Bipolar hastalığın
mani dönemindeki bir diğer belirtinin fazla para harcama davranışı
olduğunu kaydeden Doç. Dr. Nermin Gündüz, “Bu kişilerde zaman zaman görmeye
alışık olduğumuz belirti para harcamalarında ve alışverişte artıştır. Bu
kişiler günlük hayat içerisinde fazla para harcadıkları için zaman zaman hiç
ihtiyaçları olmayan şeyler alabilirler. Atak dönemlerinde fazla miktarda kredi
çekmeleri ve yüklü miktarda borç sahibi olmaları söz konusudur” dedi.
Mani dönemindeki belirtilerden birinin de cinsel istekte ve
cinsel ilgide artış olduğunu kaydeden Doç. Dr. Nermin Gündüz, “Bazı hastalar
yoğun bir artıştan bahseder. Bu da yine manik tablonun önemli özelliklerinden
biridir” dedi.
Depresif uçta hüzün, mutsuzluk ve uykusuzluk görülüyor
Bipolar hastalığın depresif uzuyla ilgili bilgi veren Doç.
Dr. Nermin Gündüz, “Depresif uç ise depresyon atağı ile gidebilir. Depresyon
ucu da manideki coşkunluk evresi, enerjik evrenin tam tersi. Yani kişi yoğun
olarak kendini mutsuz, hüzünlü hissetmektedir. Manideki uykusuzluğun tersine
kişi uykuya yatmak ister, uyumak ister, yalnız uykuya dalamaz. Sık sık
uyanmaları olur ya da planlandığından daha erken saatte uyanması olur” diye
konuştu.
Mevsimsel gidişli bir hastalıktır
Depresyon evresinde korkulan durumlardan birinin intihar
düşünceleri olduğunu kaydeden Doç. Dr. Nermin Gündüz, bipolar bozukluğun
mevsimsel gidişli bir hastalık olduğunu ifade ederek “Zaman zaman bu atakların
mevsimsel gidişli olmasıdır. Özellikle bahar aylarında yani sonbahardan kışa girerken
ilkbahardan yaza girerkenki evrelerde hastalar manik ya da depresif ataklardan
depresif belirtilerden şikayetçi olurlar” dedi.
Bipolar bozukluğun ortaya çıkamsına ilişkin çeşitli
nedenlerin olduğunu kaydeden Doç. Dr. Nermin Gündüz, “Bu hastalığın neden
ortaya çıktığı ile ilgili kesin bir cevap veremiyoruz. Ama bugünkü
bilgilerimizle bu hastalığın genetik altyapısı olduğu konusunda kesin net bir
fikrimz var. Yani kişinin birinci derece yakınlarında, anne baba ya da
kardeşlerinde bipolar bozukluk tanısı varsa ne yazık ki risk diğer kişilere
göre biraz daha yüksek oluyor” dedi.
Bipolar bozukluk 20’li yaşlarda ortaya çıkabiliyor
Bipolar bozukluğun erken yaşlarda ilk atakları görülen
hastalıklardan biri olduğunu kaydeden Doç. Dr. Nermin Gündüz, “Genellikle
sıklıkla görmeye alıştığımız tablo 20’li yaşlar, 20’li yaşların ortaları gibi
dönemlerde bu rahatsızlık başlıyor. Çevresel zorlanmalar, bazen erkek
hastalarda askerlik döneminde ilk atakların ortaya çıktığını görüyoruz çünkü
askerlik sürecinde zorlanma, aileden ayrılma, uyku düzeninin değişmesi ciddi
bir stres kaynağı oluşturabiliyor. Askerlik gibi ortamlarda ya da kişinin hayatında
ciddi, planlamadığı, aniden ortaya
çıkan stresli durumlarda da ne yazık ki tolere edilemeyen bir atak ortaya
çıkabiliyor” diye konuştu.
Bipolar bozukluk, tedavi edilebilen bir hastalıktır
Bipolar bozukluğun çok korkulması gereken bir hastalık olmadığını
vurgulayan Doç. Dr. Nermin Gündüz, “Ömür boyu sürebilen, kronik nitelik yani
süregen nitelik sağlayabilen bir özellik kazanabilen hastalıklardan bir
tanesidir. Neden korkmamız gereken hastalıklardan biri değildir? Çünkü bir
tedavisi var. Tedavisinde iki ayrı uç dediğimiz bu hastalıkları otimide etmk
hedeflenmektedir yani kişinin günlük hayatını etkilemeyecek, gün içerisinde
ciddi dalgalanmalar olmayacak mani ya da depresyondaki gibi bir duygu duruma
sahip olmayacak aralıkta tutabilmek amaçlanır. En sık kullandığımız ilaçlar
lityumdur. Lityum özellikle manide ya da depresyondan bağımsız olarak iyi bir
duygu durumun sürdürülebilmesi için kullandığımız ilaçlardandır” diye konuştu.
Yatarak tedavi tavsiye edilebiliyor
Bipolar bozukluğun atak döneminde zaman zaman hastanın
kendisine ya da çevresine zarar
vermesini önlemek amacıyla yatış tedavisi önerdiklerini belirten Doç. Dr.
Nermin Gündüz, “Bu yatış esnasında hastaların bu duygu durum yükselmelerini
baskılamak, manik evreyi baskılamak hedefleniyor. Öfke nöbetleri, yoğun bir
sinirlilik, para harcamada artış gibi atak dönemlerinde hasta kontrol dışına
çıkma riski taşıdığından dolayı hastaların yatarak tedavi edilmesinin uygun
olduğunu düşünüyoruz” dedi.
Doktorun bilgisi dışında ilaç tedavisi kesilmemeli
Hastaların ilaç kullanımının hastadan hastaya değişiklik
gösterebildiğini kaydeden Doç. Dr. Nermin Gündüz, “Hastanın kaç defa atak geçirdiği, kaç defa
hastaneye yatırıldığı, genetik bir altyapının olup olmadığı, ilaç kuıllanım
süresinin en önemli belirleyicileridir. Zaman zaman hastalar tedavilerini
yürüten doktorlarla iş birliği yapmadan, iyi hissettikleri dönemlerde
ilaçlarını kesmiş olabiliyor. Maninin ya da depresyonun atak yapmasının en
büyük nedeni de ne yazık ki ilaç kesintileri. Dolayısıyla ilaç tedavisine bir
psikiyatri uızmanı eşliğinde iş birliği kurarak devam ettirilmesi, doktorun
artık ilaç kullanımına gerek olmadığını belirtene kadar ilacın kullanılması
gerekmektedir” dedi.
Uyku bozukluklarına dikkat!
Uyku bozukluklarının bipolar bozukluk açısından atakların
önemli bir habercisi olduğunu kaydeden Doç. Dr. Nermin Gündüz, “Uyku miktarında azalma ya da uykusuzluk gibi
bazı uyku bozukluklarının atak başlangıcına özgü işaretler olabileceği gibi,
uzun dönemde uyku bozuklukları klinik bulgular ve hastalık seyri ile ilişkili
belirleyici rol oynayabilmektedir. Duygudurum ataklarının yinelememesinde sabit
uyku-uyanıklık döngüsünün korunmasının anahtar oluşu, kişinin biyolojik
ritminin rolünün çok önemli olduğu bilinmektedir” dedi.
Çevresel faktörlerin ve stresli yaşam olaylarının da bipolar bozukluk klinik seyrini kötüleştirebildiğini, atakları
tetikleyebildiğini kaydeden Doç. Dr. Nermin Gündüz, “Covid-19 salgını, virüsün çok kolay
bulaşabilme özelliği sayesinde kısa sürede pandemiye dönüşmüştür. Dünya çapında
etkili olarak maddi ve manevi kayıplara sebep olmuştur. İnsanlar, bulaş riskini
azaltma adına, “sosyal izolasyon” tedbirleri kapsamında uzun süre evlerinde
kalmak zorunda kalmışlardır. Pandeminin sağlıklı bireylerde dahi yüksek
oranlarda kaygı bozukluğu, depresyon belirtileri ve uyku kalitesi bozukluğu
tespit edilmiştir” dedi.
“Sağlıklı bir insanın normal bir sirkadyen uyku ritminin
olması kişinin vücut iç ritmi ile dış ortamı arasındaki istikrarlı ilişkiye
bağlıdır” diyen Doç. Dr. Nermin Gündüz, “Bu istikrarlı ilişkinin temelde normal
aydınlık-karanlık programına maruz kalma ile sağlandığı bilinmektedir. İnsanın
biyolojik ritminin en önemli düzenleyicisi ışık ile sosyal ve fiziksel
aktivitelerdir. Zamanının çoğunu kapalı ortamda geçiren, sosyal ve fiziksel
aktivitelerden uzak kalan bireylerin sirkadyen ritmi ve dolayısıyla uyku
kalitesi olumsuz etkilenir. Sosyal izolasyon tedbirleri kapsamında, uzun süre
evde kalan bireylerin uyku kaliteleri bozulabilir. Bu durum, özellikle bipolar
bozukluk gibi uyku düzenini korumanın duygudurum stabilitesini sağlamada temel
şartlardan biri olduğu ruhsal hastalıklar için çok daha fazla önem arz
etmektedir” dedi.
Pandemi depresyon ataklarını tetiklemiştir
Doç. Dr. Nermin Gündüz, sözlerini şöyle tamamladı:
“Dolayısıyla sosyal izolasyon hastalarımızın ışık gibi
biyolojik ritim düzenleyicisine daha az maruz kalmaları nedeniyle uyku
uyanıklık döngüsünün bozmuş, hem depresyon hem mani ataklarını
tetikleyebilmiştir. Ayrıca sosyal aktivitelerden uzak kalmak içe kapanıklığı, yalnızlaşmayı,
gerekli sosyal desteği alamamalarını sağlamış bu da bipolar hastalarımızın
depresyon atağını tetiklemiştir. Görünen o ki pandemi hem bedensel hem zihinsel
sağlığımızı olumsuz etkilemeye devam etmektedir. Bipolar hastalarımız ise bu
süreçten ciddi anlamda etkilenmişlerdir.”