KPMG ‘Yapay Zeka Dünyasında Yaşamak’ başlıklı araştırmada
ABD’deki sağlık hizmetleri, finansal hizmetler, ulaşım, teknoloji ve perakende
sektörlerindeki yapay zeka uygulamalarını inceledi. Farklı şirketlerden 751
katılımcıyla yapılan araştırmada bu sektörlerin YZ süreçleriyle ilgili sorulara
yanıt arandı. Araştırma, uygulamada yapay zeka ile ilgili ortaya çıkan
sorunlara, algılanan risklere ve zorluklara ışık tutuyor. Yapay zekanın iş
süreçlerine entegre edilmesinde zorluklar olsa da cesaret verici bir etkileşim
derinliği göze çarpıyor. Rapor, yapay zekanın uygulandığı sektörlerde gerçek
bir etki yaratmaya başladığını gösteriyor. Farklı endüstrilerden katılımcılar
yapay zekanın iş yapma şeklini sağlık alanında tıbbi bakıma erişimi iyileştirmekten,
perakende satışta müşteri hizmetleri sorunlarını azaltmaya kadar değiştirdiğini
söylüyor. Zorluklar konusunda ise hayli ortak nokta var. Katılımcıların yüzde
46'sına göre zorluklar listesinin başında teknoloji yeteneklerini anlama
eksikliği geliyor. Bunu yüzde 36 ile eğitim eksikliği ve yüzde 32 ile yatırım
finansmanı yetersizliği izliyor.
Araştırmayı değerlendiren KPMG Türkiye Teknoloji Sektör
Lideri Gökhan Mataracı, yapay zeka süreçlerinde ilerleyen şirketlerin
odaklandığı iki konuya dikkat çekti. Araştırmaya katılan her 10 kişiden 9’unun
iş süreçlerinde karar verecek yapay zekaya yardımcı olmak için her şirketin bir
yapay zeka yönetim politikası uygulaması gerektiği görüşünde olduğuna değinen
Mataracı, “Yapay zekanın sağlam bir temele dayanması gerekiyor. Araştırmada yer
alan şirketlerin yüzde 44’ü zaten etik bir kod uyguladığını, geri kalanların
üçte biri de konu üzerinde çalıştığını söylüyor. İşletmelerin organizasyonu ve
iş gücü değişimini yönetmeye paralel olarak yapay zekayı sorumlu bir şekilde oluşturmak
ve yönetmek gibi bir görevi daha var. Şirketler algoritmaların tasarımının
kurumsal değerler, kalite ve güvenlik standartlarıyla uyumlu olması için
çalışıyor. Neticede algoritmalar, işle ilgili karar vermede giderek daha önemli
bir rol oynuyor, bu nedenle insanların bu kararlara güvenmesi çok önemli. Bunu
yapmak için, uygun kontroller ve yönetişim yoluyla YZ modellerinin bütünlüğünü,
adaletini, açıklanabilirliğini ve dayanıklılığını sağlamak gerekiyor” dedi.
Araştırmanın veri okur yazarlığını geliştirme gerekliliğini
güçlü biçimde işaret ettiğini vurgulayan Gökhan Mataracı, şöyle konuştu:
“Veri okuryazarlığı önce bir veri kültürü oluşturmakla
ilgili. Çalışanların iş sorunlarını çözmek için veri analizine yöneldiği bir
zihniyetten söz ediyoruz. Şirketler çalışanların bunu yapmalarına yardımcı
olmak için giderek daha fazla veri bilimcisi işe alıyor. Bu veri bilimcilerin
çalışan popülasyonuna ne kadar iyi entegre oldukları, veri okuryazarı bir
işgücüne ulaşmada fark yaratabilir. Yapay zekanın şirketlere sağlam bir şekilde
yerleşmesi için en önemlisi ekiplerin YZ okuryazarlığını geliştirmek. Burada
amaç tüm kaynakları veri bilimcilere yönlendirmek değil daha çok ekiplerin
yapay zekanın organizasyon içinde oynadığı rolü anlamalarına ve işler üzerindeki
etkisine uyum sağlamalarına yardımcı olmaktır. Görevleri, rollerinin bir
parçası haline gelen yapay zeka odaklı anlayışlara ve süreçlere hem meydan
okumak hem de güvenmek için onları doğru araçlar ve bilgilerle hazırlamaktır.
Bu aynı zamanda temelde bir değişim yönetimi uygulamasıdır.”
Araştırmadan dikkat çeken bazı başlıklar şöyle;
Beş sektörden
katılımcılar, yapay zeka uygulamaları içerisinde en çok makine öğrenimi (yüzde
48) ve robotik süreç otomasyonunun (yüzde 41) etkilerinin öne çıktığını düşünüyor.
Yapay zekanın faaliyetlerini ve müşteri iletişimlerini nasıl etkilediği
sorulduğunda, sağlık sektöründeki katılımcıların yüzde 89’u verimliliğin
artığını belirtti. Aynı zamanda sağlık sektörü katılımcılarının yüzde 91’i
hastaların sağlık hizmetlerine erişiminin arttığını düşünüyor. Perakende
sektöründen katılanların yüzde 80’i müşteri hizmetlerine ilişkin sorunların
yapay zeka sayesinde hafiflediğini bildirdi.
Finansal hizmetler sektöründeki katılımcıların yüzde 85’i
yapay zekanın suistimal vakalarını tespit edebileceğinden emin. Sağlık sektörü
katılımcılarının yüzde 68’i yapay zekanın hastalıklara tanı koyabileceğini
düşünüyor. Taşımacılık sektöründe, katılımcıların yüzde 82’si önümüzdeki on yıl
içerisinde otonom araçların hayata geçmesini bekliyor. Yüzde 35’lik bir kesime
göre ise, otonom araçlar önümüzdeki beş yıl içerisinde hayatımıza girebilir.
Yapay zeka uygulamalarında son durum
Teknoloji sektöründen araştırmaya katılanların yüzde 63’ü
şirketlerinde yapay zeka uygulamalarının kullanım aşamasında olduğunu belirtti.
Sağlık sektöründe ise bu oran yüzde 37 olarak kaydedildi. Spektrumun orta
kısmında ise yüzde 55 ile taşımacılık, yüzde 52 ile perakende ve yüzde 47 ile
finansal hizmetler yer aldı. Katılımcıların çoğu şirketlerinin yapay zeka
uygulamalara geçiş hızından memnun olsa da, uygulamaların faaliyetlerinde daha
geniş yer bulmasını bekliyor.
Sektörlere göre engeller
Sektörlerin yapay zeka uygulamalarının devreye alınmasında
neden daha hızlı hareket etmediği sorulduğunda, kişisel verilere yönelik
düzenlemeler karşımıza çıkıyor. Bu özellikle sağlık sektöründe daha net bir
şekilde gözleniyor. Sağlık sektöründe hastaların hassas nitelikteki kişisel
verilerinin korunması için gerek fiziksel gerekse de ağ ile ilgili bir takım
güvenlik önemleri söz konusu. Finansal hizmetler sektöründe de Bunu göz önünde
bulunduran şirketler verileri, yapay zeka uygulamalarının gereksinimi olan
bulut uygulamalarına yüklemekten kaçınıyordu. Yasal düzenlemelere uygun olarak
geliştirilen güvenilir bulut uygulamalarıyla birlikte bu önyargı kırılmaya
başladı.
Perakende sektöründe ise daha farklı bir durum söz konusu.
Perakendeciler, diğer sektörlerdeki şirketlere göre yapay zeka uygulamalarına
daha hızlı bir giriş yaptı. İlk kullanımlar daha çok müşteri segmentasyonu gibi
pazarlamayla ilgili fonksiyonlarda gözlendi. Bu uygulamaları orta ve arka
ofislerde hayata geçiren şirketler şimdilerde özellikle maliyet tasarrufu
konusunda daha yeni yeni fayda sağlamaya başladı.
Bu aşamada şirketlerin, çalışanlarına veri okur yazarlığı
kazandırması önem taşıyor. Veri okuryazarlığını çift taraflı olarak
düşünebiliriz. Veri bilimcileri teknoloji konusunda uzmanlık sahibi, ancak
çalışanlar uygulamaları işletme ihtiyaçlarını baz alarak gözden geçirebiliyor.
Çalışanların yapay zeka konusundaki endişelerine
bakıldığında, her 5 çalışandan 2’si iş kaybından endişe duyuyor. Yüzde 70’lik
bir kesim de yapay zekanın veri güvenliği karşısında bir tehdit
oluşturabileceğini düşünüyor. Çalışanların yüzde 90’ına göre, şirketlerin yapay
zeka konusunda belirli etik ilkeleri uygulamaya koyması gerekiyor.
Şirketler dijitalleşme alanında artan beklentileri
karşılamak için yapay zeka teknolojilerine yönelik Ar-Ge yatırımlarını
artırmayı düşünebilir. Aynı zamanda çalışanlarına veri okuryazarlığı
kazandırarak, veri odaklı bir kurum kültürü oluşturması destek sağlayabilir.
Algoritmalar, şirketlerin karar verme süreçlerinde etkin bir rol almaya başladı
Buna göre, gizlilik ve güvenlik sorunlarının değerlendirilmesi ve gerekli
tedbirlerin alınması önem taşıyor.