İkindi vakti yolculuk başlayacaktı, hızlıca işlerimi bitirip bir an önce yola çıkma telaşı başladı. Ayşe teyzeyi almaya gittiğimde tahmin edemeyeceğim kadar eşyaları vardı. Önce şaşırdım, bir haftalık tatile kızına giden Ayşe teyze bu kadar eşyayla tatile neden gider ki, gerçeği az sonra yeğeni açıklayacaktı.
Ayşe teyze ihtiyaç sahibi komşu çocuklarına oyuncak ve giysi toplamış onları sevindirmek istemiş meğer…
Bu insani davranış beni etkilemişti.
Eşyaları arabanın bagajına sıkış tıkış yerleştirdik yola koyulduk. Biraz siyaset biraz inanç ve memleket meseleleri konuştuk yol boyunca… Hayli yaşı olan Ayşe teyze yüzündeki kırışıklıkları umutla bakan masmavi gözleri adeta yok ediyordu. İlerlemiş yaşına rağmen inanılmaz bir hafızası vardı. Geçmişle ilgili konuşurken tarihler vererek konuşuyordu, çok etkilenmiştim.
Bir ara amatörce şiir okumuştum. Okuduklarımı flaş belleğe yüklemiştim. Arabada onu dinledik. Ayşe teyze ‘şiir yazmak kadar çok vurgulu okumakta önemli’ dedi. Şiir aşktır. Espriyle iyi şiir okursan çok kadın kafeslersin, kafesleme belki yeni jenerasyonun sık kullandığı, argo bu cümleyi Ayşe teyzeden duyunca başka bir ilgimi çekti.
Daha fazla konularda konuşmak istedim. Ancak az sonra Ayşe teyzenin evinin önündeydik.
Üzüm asmalarının altından Ayşe teyzenin eşyalarını taşıdık.
Ayşe teyzenin oğlu Erdinç bey karşıladı bizi… Sonra bizi evine davet eden Erdinç beylere çıktık. Eşi Halime hanım biz yoldayken nefis yemekler hazırlamış. Hele sarımsaklı börülceye bayıldım, tabak tabak yedim. Yemek bitti, sohbet ederken dokunsan ağlayacak bir durum hissettim sanki ailede…
Sonradan öğrendim ki iki yıl evvel trafik kazasında oğulları Ceyhu’nu kaybetmişler. O gündür bu gündür hüzün dolu yürekleri…
Çok üzüldüm, neden iyi insanlar sınanır tanrı tarafından diye…
Halime ve Erdinç 50’lili yaşlarda, misafirperver, alçakgönüllü, mütevazi bir aile; konuşmaya dertleşmeye ihtiyaçları var gibi hissettirdi...
Ogün küçük oğulları Orkun İstanbul’dan sürpriz yapmış ailesine…
Anne baba Orkun birbirlerine kenetlenmiş muazzam bir ilişkileri var.
Kaza sırasında arabada kedisi de varmış Ceyhun’un… Kedisi kalça kırığıyla atlatmış kazayı… Şimdi evin maskotu, herkesin ilgi odağı sanırım… Ceyhun’dan kalmış olması onlar için başka bir anlam kazandırıyor kediye...
Sohbet uzadıkça uzadı, yatma vakti geldiğinde biz bir alt kata Ayşe teyzeye indik. Bizi bekleyen Ayşe teyze iyi geceler dileyip bize yatacağımız odayı gösterdi. Kar beyaz, mis kokulu yatak cennet bahçesi kokuyordu adeta…
Işıkları kapattık. Derin uykuya dalmadan kaldığım odada balkon, orta büyüklükte pencere vardı. Balkondan aşağı bakınca üzüm asmaları bahçenin üzerine serilmiş yeşil çarşaf gibi duruyordu.
Sanki balkondan insem cennete girecekmiş gibi hissettim. Derken derin uykuya dalıp gitmişim. Sabah uyanırken balkondan yine bahçeye baktım; kaç umutla gözleri bahçe kapısını beklemiş kaza öncesi oğullarını… Kaç sevinç yaşamış demir kapı bilinmez ama bu güzel yürekli aileye bir şeyler yazma gerekliliği duydum. Ahmet Teli’nin dediği gibi ayrılığın zorlaştığı yerdeyim ve dalgınlığım bir mülteci hüznüne dönüyor artık bu kentte…
Teşekkür ederim, iyi ki varsınız…