Didar DEMİRCİ -Hayattan umudunu kesmiş ve tutunacak bir dalı olmayan insanların düştüğü
boşluklarda madde kullanımına yönelmeleri ve bunun temel sebeplerinin aslında
sevgisizlik, maddi olanaklardan kaynaklı yetersizlik olduğuna değinen İYİ Parti
Konak Meclis Üyesi, Bir Hayata Dokun Derneği Başkanı ve Sanat Terapisti Dr.
Burcu Bostancıoğlu, bu zamana kadar yaptıkları çalışmaları ve Konak Belediyesi
içerisinde kurulan Madde Bağımlılığıyla Mücadele Komisyonu hakkında
oncusehir.com ‘a konuştu.
Bir Hayata Dokun
Derneği çatısı altında toplumsal sorunlarla ve özellikle madde bağımlılığıyla 6
yıldır mücadele ettiklerini, burada ulaştıkları gençlerin eğitim hayatlarına
katkıda bulunup onların sosyal ilişkilerini düzenleyerek topluma sağlıklı
bireyler olarak kazandırdıklarını anlatan Bostancıoğlu, “Konak Belediyesi
içerisinde başkanımız öncülüğünde oluşturduğumuz Komisyon mücadele noktasında
şimdi daha güçlüyüz” dedi.
Ayrıca Sanat
Terapisti olarak da tanınan Dr. Burcu Bostancıoğlu, sanat terapisi ile
bağımlılıklardan kurtulmanın mümkün olduğunu insanların sanatla hayata
tutunabileceklerini söyledi.
İşte Dr.
Bostancıoğlu’nun konuya ilişkin oncusehir.com ‘a cevapları:
Çocukların
eğitimini ne şekilde üstlendiniz?
Dezavantajlı
grupların topluma yeniden kazandırılması amaçlı kurduğumuz Bir Hayata Dokun
Derneği’yle birçok çocuğa ve gence ulaştık. Dernek çatısı altında önce üniversite
hayali olan ama ekonomik koşulları iyi olmayan, ailevi durumları problemli
olan, annesi ya da babası olmayan çocuklar gelmeye başladı. Biz akademisyenler
olarak kurduğumuz bu dernek çatısı altında gönüllü olarak bu gençlere hedefleri
doğrultusunda eğitimler verdik.
Fiziki koşulları
elverişli olmayan, 2 hatta 3. el eşya ve eğitim materyalleri bulup
imkansızlıklar içinde imkan yaratıp bu gençlere eğitimler verdik, hazırladık ve
her biri o yıl üniversitelere girdiler, hem de sağlam üniversitelere… Ege üniversitesi
Edebiyat Fakültesi, Muğla Üniversitesi Aşçılık, Resim Öğretmenliği bölümleri,
Spor Akademisi gibi Türkiye’nin birçok ilinde üniversiteleri kazandılar ve bizi
hiç mahcup etmediler bu süreçte, 4 yıl içinde bitirdiler okullarını… Bu sürecin
sonunda çoğu mezun olduktan sonra iş hayatına da atıldı.
Toplumda dezavantajlı gruplara bakış açınız nedir? Sizi
onların yanında olmaya iten ne oldu?
Tüm engelli grupları aslında benim için hassas ve özeller.
Empati kurabilmek, anlayabilmek, yerine koyabilmeye çalışmak çok önemlidir. Ben
bunu başarmaya çalıştım. Ben milletvekilliği adaylığımı işitme engellilerle
açıkladım. Neden çünkü bizim yok saydığımız bir grup oldular bu zamana kadar…
Fakat derdinizi anlatamamak, bir şeyi sipariş edememek bir şey konuşulduğunda
anlamamak o başka bir engel… O yüzden onların isteği hep şuydu: Duymuyoruz
belki ama ağız okuyabiliyoruz ya da bizim de bir dilimiz var ve konuşulduğu
zaman biz anlaya biliyoruz… Aynı şekilde biz de olabilirdik. Sonrasında ‘neden
olmasın’la yola çıktık. Engel noktasında hassas olan Konak Belediye Başkanımıza
Engelliler Komisyonu olarak bu “çeviri” önerisi ile gittik ve ilk bizim
meclislerimizde işitme engelliler için çeviriler başladı.
Ülke genelinde gözlemlendiğinde aslında belki de ilk Meral
Akşener’in işitme engelliler için çevirileri ile başladı. Her şey çok güzel
olsun diye uğraşıyoruz.
Madde Bağımlılığıyla Mücadele Komisyonu’nda işler nasıl
ilerliyor?
İlk mecliste önergesini verdiğim komisyonumuzun aldığımız
dönütlerin göstergesi ile İzmir’e örnek olduğunu düşünüyorum. Mecliste
komisyonumuza karşıdan bakıldığında gerçekten herkes hevesle ciddi olarak
işlerini yapıyorlar. Uzmanlık alanım olan bu hassas konu ile ilgili şunu
açıklıkla söyleyebilirim ki, mücadele dediğimiz olgu aslında ekip işidir ve biz
bu konuda çok şanslıyız çünkü benim ekibim madde bağımlılığıyla mücadele
konusunda gerçekten ciddi anlamda özverili çalışan hassas bir ekip, kalbiyle
hareket eden bir ekip…
Ayrıca benim için özel diğer bir konuyu eklemek istiyorum, biz komisyon olarak değil meclis yapısı olarak iyi bir ekibiz. İyi Parti meclis üyesiyim ama hiçbir zaman bir ayrıma, bir farklılığa maruz kalmadım, kararlarımızı birlikte almanın mutluluğunu yaşıyorum.
Madde Bağımlılığıyla Mücadele Komisyonu bu zamana kadar
neler yaptı?
Biz ilk mecliste bu komisyonu kurduk. Sonra komisyonu
kuruyorsunuz ama şöyle bir detay var. Kurduğunuz komisyonu sizin yürüte
bilmeniz için İzmir Konak ilçesini temsil eden 111 tane mahalle muhtarının
desteğine ihtiyacınız var. Çünkü mahalleleri muhtarlar en iyi tanıyabilir. Çok
kritik mahalleler de var, risk altı grubunda olan mahalleler de var. Şimdi
bunların ayrımlarını en iyi muhtarlar yapar düşüncesiyle öncesinde biz bu
komisyonu bir tanıtalım dedik. İzmir için konuşuyorum. İzmir de ilk defa böyle
bir şey yapılıyor. Ben bir yerel yönetimde bu komisyonun kurulmasının
Türkiye’de de ilk olduğunu düşünüyorum. Biz neyiz, biz kimiz, bizim hedefimizin
amacımızın ne olduğunu insanların bilmesi gerektiğini düşündük. Dolayısıyla
verdiğimiz ilk önergelerden biri semt evlerinde mahalle muhtarlarıyla bir araya
gelip biz kendimizi anlatmak yani hedeflerimizi göstermek onların da bu konuda
desteğini almaya çalışmaktı. Yani önce iletişim kurarak birlikte çalışma isteği
ortaya çıkartmaktı. Güç birliğini sağlamaktı.
Muhtarlarımızla oturup biz buyuz bizim amacımız bu sizin
mahallelerinizde sizin önderliğinizde bu komisyonda size katkılar sunmak
istiyoruz diyerek yapmayı planladıklarımızı anlattık. Eğitimler verilir,
mesleki eğitimler… Biz bunları tek tek muhtarlara anlattık onlar kendilerini
yaşadıklarını anlattılar. Her semt toplantısı çözümle sonlandı ve büyük bir
şevkle bitti. Muhtarlarımız bu konuda bulundukları mahallelerde çok ciddi
sıkıntılar yaşamış. Biz bu sıkıntıları dinledik ve muhtarlarımıza bu sorunu
belediye ile aşacağımızı bilgilendirme seminerlerinde anlattık. Biz kurduğumuz
komisyonda 5 yılda neler yapabiliriz düşündük ve bu yolda ilerliyoruz.
Madde Bağımlılığıyla Mücadele Merkezi kurmak üzereyiz.
Konak’ta ilk defa! Biz o bilgilendirmeleri yaptıktan sonra 26 Haziran Dünya
Uyuşturucuyla Mücadele Günü kapsamında bir basın açıklaması da yaptık. O basın
açıklamasında başkanımız bir merkez kurulacağını duyurdu ve o zamandan bu
zamana 3-4 tane merkezin uygun koşullarda olup olmadığını kontrol ediyoruz.
Kurulacak ve çalışılacak binanın yerinin, koşullarının da ilgili sağlıklı
olması gerekiyor.
Sanat Terapisi nasıl bir yöntem?
Sanat gerçekten pozitif etkisi olan ve iyileştirme gücü
rehabilite etme gücü olan iyi bir ilaç diyorum ben… Aslında bize çok yabancı
bir kavram değil sanat terapisi… Ben resim uzmanı sanat terapistiyim. Ressam
kökenli sanatçılık kökenli bir sanat terapistiyim. Bu konuda da doktora
çalışmasından önce yaklaşık bir buçuk 2 yıl bunun ön araştırmasını yaptım.
Doktora çalışmaları ülkenin problemlerine çözüm odaklı ürettiğiniz sonuçlara
dayanan bir çalışma olmak zorunda. Bizim ülkemizin şu anda en büyük
problemlerinden bir tanesi de madde bağımlılığı ve doktora çalışmamı bu konuda
çözüm üretebilmek adına yaptım.
Her şeyden önce şöyle bir handikaptan bahsetmeden
geçmeyeyim; madde bağımlılığı dediğimiz zaman insanların aklına hep- burada
maalesef eleştireceğim ama medyanın da eksi yönleri var- Yani benzer
fotoğraflar geliyor, başından aşağıya su dökülen ağır madde bağımlısı gençler,
iletişim kuramayan saldıran madde bağımlısı gençler çünkü madde bağımlısı
dediğimiz zaman insan zihninde car olan karelerle maalesef böyle bir eşleşme
yapılıyor.
Ama Madde bağımlılığı dediğimiz olay böyle bir şey değil
bahsettiğiniz ve izlediğimiz o kareler ağır madde bağımlıları, yataklı tedaviye
ihtiyacı olan hastaların görselleri… Ama bizim bahsettiğimiz kitle denemiş
yakalanmış, denetimli serbestliğe düşmüş aslında kurtarılabilir, bu kapıdan
girdiği zaman onun asla bir bağımlı olduğunu anlayamayacağınız gençlerden
bahsediyoruz. Yani eğer bu kelimenin bu şekilde ayrımına varmazsak toplum
olarak madde bağımlıları denildiğinde bir adım geri gitmeye devam ederiz.
Bunun örneklerini yaptığımız projelerde de yaşadık.
Bir proje yürüttük 12 bağımlı çocuğu aldık tedavi edildiler,
rehabilitasyon süreçleri tamamlandı mesleki eğitim aldılar ve sonrasında işe
yerleştirildiler. Ama en zor süreç işe yerleştirmek! İşte bağımlılıktan çok
daha tehlikeli bir şeyden bahsediyoruz, “ön yargı” denilen şeyi kıramadık,
neden çünkü insanların ön yargılarının oluşması için zihinlerine yerleştirilen
görseller yeterli oldu. Sonuç, madde bağımlılığı eşittir o olumsuz görseller ve
altları çizilen gençlerin yaşam mücadelelerinde yaşadıkları olumsuz deneyimler
sonucu “öğrenilmiş çaresizlikleri…”
Hayır! Bu doğru bir şey değil. Madde bağımlı 3’e ayrılıyor.
Yataklı tedavi görenler, ayakta tedavi görenler ve aslında bir kere deneyip ne
olduğunu görüp üzerinde yakalanan denetimi serbestlik kapsamındaki çocuklar.
Bağımlı değiller ama biz hiçbir zaman bunun altını çizmediğimiz için o bağımlı
çocukların üstü çizildi. Onlar artık o gruplar iyileşseler bile hayata hazır
hale gelseler bile kendilerine kucak açacak bir yer bulamadıkları için hep
geriye gidip kaldıkları bir sonraki adımı tekrarladılar ve daha ağır bir
şekilde karşımıza çıktılar. Yani aslında kucak açılsaydı, destek verilseydi o
çocuk kaybedilmeyecekti ama beni zaten bu toplum dışlamış benim nasıl böyle bir
hedefim gayem olabilir düşüncesiyle tekrar geriye dönüp o maddenin satışıyla
para kazanmaya başladı. Otomatik olarak yine kullandı.
Yani Türkiye genelinde bununla ilgili çalışmalar yapan
hastaneler doktorlar hep bu süreci takip ediyorlar benimle aynı fikirde
olacaklarına inanıyorum. Önemli olan orada iyileştirmek değil sosyal uyumlarını
sağlayamadığınız zaman zaten siz kaybetmişsinizdir.
İşte her şeyin temeli sevgi, bakın bugün siz severseniz bir
çiçek büyüyor, siz severseniz bir çocuk doğuyor büyüyor. Ötekileştirmek bir
çözüm değil ki çok daha fazla büyüyor… İşte bugün insanların yollarını kesip 5
lira 10 lira vermeyince bıçaklıyorlar neden çünkü biz zamanında bunun önlemini
almadık. Aslında belki o çocuk bize bir adım yaklaştı ama biz sırf ön
yargılarımızdan dolayı ona o bir adımı vermedik.
Dünya’da bu konuda neler yapılıyor?
Dünya Sağlık Örgütü uzun zamandan beri madde bağımlılığı
kelimesini kullanmıyor, madde bağımlılığına artık ‘beyin hastalığı’ diyor.
Madde beyne girdiği zaman beyin fonksiyonlarını, düşünme fonksiyonlarını
kaybeder; organlar parçalanmaya başlar çünkü beyin hükmetmiyor artık
dolayısıyla beyin olmadı yerde organların hiçbir hükmü yok. O yüzden yaptığı
hiçbir şeyi hatırlamıyor.
Dünya bunu beyin hastalığı olarak kullanıyor ve ona göre
yönetme durumu buluyor, ona göre sağlık sistemi koşulları, tedavi koşulları oluşturuyor.
Oysa biz bugün madde bağımlısı bir genci sadece psikiyatriye gönderip, sadece
ilaç verip, sadece ilaçla tedavi ettirilebiliyoruz. Kısa bir zaman önce
bakanlık tarafından karşılanan yeni bir yöntem var, deri altı yerleştirilen bir
çip, madde bağımlılığına karşı, nüksleri önlemeye karşı kullanılıyor.
Sanatın tedavi sürecine katkıları neler?
Sanatın tedavi sürecine katkısı çok büyük. Yıllardan beri
kullanılan bir yöntem sanat. Kimsenin içinde ne olduğunu bilemezsiniz, sanat
terapisti sanatçı yetiştirmek için değil, insanın zihninin içinde olan,
insanları madde bağımlığına, şiddete sevk eden davranışların hep bilinçaltında
bir açıklaması var. Ama biz o açıklama ile yüzleşmek istemediğimiz için onu
bilinçaltına atıyoruz. Sanat ne işe yarıyor, işte siz o süreçte onu bilinç
alanına çıkarıyorsunuz renklerle ya da müzik ile dışa vurarak ya da çılgınlar
gibi dans ederek. Beynin içindeki o kötü olan enerjiyi, düşünceyi dışarıya
atıyorsunuz. Sanat, dışarı atma, içindeki iyi ya da kötü ne varsa dışarıya aktarma
yöntemidir. Siz bunu seanslı tedavi haline getirdiğinizde süreklilik arz
ettiğinde hastalar iyileşmeye başlar. O yüzden sanat tedavisi iyileştiriyor.
İlaçlar birçok insanı tedavi ettiği gibi birçok insanında içindeki o duyguları
bastırıyor. Aslında ilaca mı yoksa tedavi için başka bir yönteme mi ihtiyacı
var, bu ayrımı gözetmeden hepsine ilaç veriyoruz. Oysa ilaç da birçok insanda
aynı etkiyi göstermiyor ve kötü, rahatsız eden düşünceyi içe atıyor,
bastırıyor.
Sanat terapisi yöntemi ile ne gibi sonuçlar elde ettiniz?
Avrupa ve Amerika’da bu konuda çok makale ve araştırma var.
Türkiye’de bu konuda akademik anlamda, madde bağımlılığı konusunda bunu
kullanan bir uzman olarak da tekim. Ama dünya bütün bu bahsettiğimiz gruplarda
kullandı ve bunlarla ilgili çok ciddi istatistiksel veriler var. Ben de zaten o
verilere dayanarak yola çıktım.
Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü izni
ile Denetimli Serbestlik kapsamında madde bağımlılığı problemi ile cezai
süreçleri devam eden gençlerimizden hedef ve kontrol grubu olmak üzere iki grup
oluşturduk. Oluşturulan hedef grubuna bu yöntemi “Sanat Terapisi yöntemini”
uyguladık, kontrol grubuna uygulamadık ve uzun bir süreci kapsayan yöntemin
klinik testlerle ve durum raporları ile nasıl bir süreç izlediğinin verilerini
tuttuk, analizlerimizi gerçekleştirdik, sonuç; %72. İşte bu Türkiye’de yapılmış
bir çalışma… Benzerleri Avrupa ve Amerika’da yapıldı.
Bakın İngiltere kraliyet ailesi daha 1,5 yıl önce sağlık
kurumları içerisine sanat terapisini resmi olarak dahil ettiler. Bugün
hastalarına Sanat Terapisi öneriyor ve reçeteli olarak tedavinin alınmasını ve
devlet olarak hasta adına kurumlara ödemesini gerçekleştiriyor. Kurum ve
kuruluşlarda sanat terapistleri görevli olarak yer alıyorlar. Örneğin siz
reçete ile müzeye yönlendiriliyorsunuz -müzelerin hepsinin girişi ücretli-
terapi süresince adınıza yapılan harcamaları, oradaki sanat terapistinin de
ücretini devlet yatırıyor.
Sanat terapisti eşliğinde süreç başlıyor, sizi
yönlendiriyor, bazı eserler üzerinde sizin bilinçaltınızdaki sorgulamaları
gerçekleştiriyor ve hep bir zaman sistemi var, zamanlar kaydediliyor. Hastanın
bu süreçteki tüm verileri ilgili kurum ile paylaşılıyor. Sanat terapisi en
anlatılabilir şekli ile bu. Kelime olarak iki kelime ile anlatımı zor olsa da
çok çekici görünse de içerik olarak bambaşka… Sanat bir olgu ama sanatın
altında bir sürü dalı var.
Sanat dediğimiz şey işte aslında bir iletişimdir. Kişinin
önce kendisi ile sonra karşısındaki ile iletişimidir. Sanat terapisti işte o
iletişimi sorguluyor, o kurduğu iletişimden çıkardığı sonuçları anlatıyor ya da
birlikte paylaşıyorlar. O yönlendirici kişi sanat terapisti… İyileşme yolunda
ona eşlik eder. Bunu hep söylüyorum, şimdi mesela müzik terapisi yöntemi sağlık
bakanlığı yönetmeliğinde artık var, bazı üniversitelerde çok az birkaç
tanesinde müzik terapisi kullanılıyor. 2016’da bu gelişme oldu. Hastalar
girdiği zaman terapistle o süreci yaşıyorlar. Sağlık programları var, seans
ücretlerini yine devlet karşılıyor. Şu an gönlüm bunun tüm üniversitelere
girmesi... Ama sadece müzik terapisi tek başına sanat terapisi değildir. Resim
terapisi, benim uzmanlık alanım, çok güçlü bir sanat terapisidir. Bugün şiddet
görmüş ya da cinsel istismara uğramış çocukların sözlü ifadeleri alınamaz,
ancak resim yoluyla ancak çizdiklerinden yola çıkılarak, mahkemece uygun
görülürse, sonuçları etkileyecek şekilde kullanıyorlar. Resim terapisi birçok
alanda yönlendirici bir yöntem… Resim dediğimiz oldu, müzik ve dans da bu
yöntemlerden… Aslında bir isyandır sanat, bir şeyi anlatma aracıdır.
Tüm bu konuştuklarımız doğrultusunda hedeflediğiniz
noktayı özetleye bilir misiniz?
İş yaşamında efektif ve hızlı olmak konusunda son derece özverili ve hevesli olduğumu, yer aldığım pozisyonların gerektirdiği sorumluluğu merak ve istekle üzerine alan birisi olduğumu belirterek, ülkesini, şehrini seven uzman, akademisyen ve siyasetçi kimliklerim içerisinde ortak hedefim başarı çerçevesinde Atatürkçü İzmir kadını olarak şehrimi, ülkemi temsil etmek.
İnandığı yolda, büyük bir azim..İnandığı yolda, büyük bir azim ve özveri ile yol alan, öğretmen, doktor ve meclis üyemiz Burcu hanımefendiyi tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyoruz.