Kentleşmenin artması ile yolların, köprülerin, binaların yapımı, betonlaşmaya yol açarak toprak ile hava arasında bir beton bariyeri oluşmasına sebep olmuştur. Bu bariyer, yağmur suyu – toprak buluşmasına bir bariyerdir ve yağmur suyunun doğal yolculuğuna yapılmış bir bariyer olması yeni bir problemin -yağmur felaketi probleminin- gündeme getirmesne sebep olmuştur.
Yağmur suyu; toprağa değmesiyle, toprak tarafından, geçirgenliğine göre, bir kısmı emilir ve yer altı su kaynaklarına gönderilirdi. Böylelikle yağmur suyu yer altı su kaynaklarını besler ve bu yer altı suları bir göl ya da derede buluşarak içme suyu ve tarımsal üretimde kullandığımız tatlı suyu sunardı.
Bugün geçirimsiz zeminle kaplanmış toprağa düşmeyen su nedeniyle yer altı su kaynakları beslenememekte ve içme suyumuz gün geçtikçe azalmaktadır. Öte yandan yer altı su kaynaklarının beslediği göller ve dereler ömrünü hızla sonlandırırken yaban hayatı için de büyük risk oluşturmaktadır.
Toprak yerine asfalt zemine çarpan yağmur suyu için iyi bir mühendislik çözümlemesiyle yağmur suyunun tahliyesi sağlanmışsa bir nebze problem yoktur. Drenaj kanalları, çatılar, ızgara sistemler... Yağmur suyunun kontrolünde ve toplanmasında etkili olsa da bu toplanan suların tamamı kanalizasyonlara ordan da denizlere gitmesi, yani öncelikle kanalizasyonda kirli su haline gelip ardından denizde tuzlu suyla karışması en değerli kaynaklarımızdan tatlı suyun heba olmasına sebep olmaktadır.
Öte yandan çevre kirliliği nedeniyle yollara, konutlara, sanayiye düşen yağmur suları daha kanalizasyona girmeden de kimyasallarla kirlenmektedir.
Yine kentleşmenin birer çıktısı olan yollar, konutlar, köprüler, alt geçitlerde yeterince başarılı bir mühendislik çözümlemesi sunulmamış ise her yağışın o kent için bir sel felaketine dönüşmesi kaçınılmazdır.
Sonuç itibariyle yağmur suyu yönetimi ile ilgili iyi bir mühendisliğin olması kentte konforun sürekliliğini sağlarken içme suyu ve tarımsal üretim için su kaynaklarını heba etmesinden kurtulmak söz konusu değildir; kötü bir mühendislikle planlanmış yağmur suyu yönetim planı, su kaynaklarının heba olmasına sebep olması yanı sıra, adı felaket olmuş -özünde doğanın döngüsü olan- yağmurlar olacaktır.
Şekil 1. Kentleşmenin yağmur suyu döngüsüne etkisi (Demir,2012).
Peki bu durumda ne yapılmalı? Sorunun cevabı oldukça basit;
- Yağmur suyunun yer altı su kaynaklarını besleyen mekanizması kesinlikle bozulmamalıdır. Tatlı su hayattır ve doğal bir kaynaktır. Kent planlaması yapılırken jeolojik ve hidrojeolojik veriler göz önüne alınarak değerlendirilmelidir.
- Blok beton kütleler büyük risktir. Büyük otoparklar, büyük avmler... Özellikle blok betonlaşma noktaları ovalık alanlara kurulmamalıdır. Kayalık yapılı yüksek noktalar tercih edilmelidir.
- Konut-yol aksları yeşil bantlarla kombine edilmelidir. Araç yolu ve yaya yolu boyunca planlanacak yeşil bantlar ve bu yeşil bantların yol seviyesinin altında kotta bırakılması, yola düşen suyun hemen yanındaki yeşil alana akmasına ve toprağa karışmasına sebep olacaktır. Hem yağmur suyu ile yerinde mücadele edilmiş olacak hem de yer altı su kaynakları beslenecektir.
- Bir alanda geçirimsiz zemine düşen yağmur suyu miktarı hesaplanarak bu suyun tahliyesi için ne kadarlık yeşil alana ihtiyaç olduğu saptanabilir. Böylelikle o alana düşen suyun tamamı, alanda ayrılmış yeşil alanlara akışı sağlanarak alan içinde su yönetimi sağlanacaktır.
- Yapı üstlerinde çatı bahçeleri yapılarak suyun bir miktarı bitkiler tarafından kullanılabilir ya da çatıya düşen suyun toplanarak bahçe sulamada ya da tuvalette kullanılması farklı dünya ülkeierinde kullanılan çözümlemelerdendir.
Ve farklı meslek disiplinlerinin biri araya gelmesiyle ortaya onlarca çözüm önerileri çıkacağı kaçınılmazdır. Öenmli olan yağmur suyunun yönetimi konusunun gündeme gelmesidir ve yağmur suyu yönetimi konusunda yasal düzenlemeler ve zorunluluklar olmasıdır.
Merhaba karsiyaka belediyesi imar adi altinda 3mahleyi gasp ediyor bu gören yokmu