Çoğumuz ilişkilerimizde hayır demenin, sınır çizmenin karşımızdaki kişi tarafından kabalık olarak algılanacağını veya ilişkimize zarar vereceğini düşünürüz. Bu inanışın aksine kendimizle ve çevremizdekilerle iyi ilişkiler kurabilmenin temelinde sağlıklı sınırları çizebilmek yatar. Bu sayede ilişkilerimizin kalitesi artar ve iki tarafında birbirini yıpratmadığı, tüketmediği, huzurlu ve mutlu bir iletişim doğar.
Kişisel sınırlarımızı materyal, fiziksel, mental (zihinsel) ve duygusal olmak üzere dört ana kategoride düşünebiliriz.
Bedenimiz, cinsel bölgelerimiz, bize ne kadar yaklaşılmasına ve kimlerin yaklaşmasına izin verdiğimiz, gibi alanlar fiziksel sınırlarımızı belirler. Sahip olduğumuz eşyalar, evimiz, zamanımız ve yaptığımız iş gibi olgular materyal sınırlarımız kapsamındadır. Düşünce ve fikirlerimiz, değer yargılarımız, inançlarımız, siyasi görüşümüz gibi görünmez fakat bize ait olan olgular da mental sınırlarımızı, nerede ne zaman ve nasıl hissettiğimiz de duygusal sınırlarımızı belirler. Duygusal ve mental sınırlarımız benlik bütünlüğümüzü koruyabilmede oldukça önemlidir. Benliğe ait düşüncesel ve duygusal seçimlerle karşı tarafın bittiği ve “ben” in başladığı yerdir.
Materyal ve fiziksel sınırlarımız mental ve duygusal sınırlara nazaran daha somut öğeleri içerir. Bu nedenle toplumun çoğunluğu tarafından bilinir ve geçmemeye özen gösterilir.Fakat söz konusumental ve duygusal alanlara olduğunda bazen hiç tanımadığımız insanlar bazen de en yakınlarımız tarafından sıklıkla bu sınırlar ihlal edilir.
Örneğin hiç kimse size sormadan bir eşyanızı almaz ya da yeni tanıştığınız biri sizinle yakın fiziksel temastan çekinir ama rahatlıkla sizi manipüle ederek kendi inandığı bir fikre ikna etmeye çalışabilir. Kişinin başkasını “ gücendirmemek” ya da “sinirlendirmemek” için yakın bir dostuyla görüşmemesi veya gitmek istediği yerlere gitmemesi duygusal sınırlarının ihlaline örnek olabilir. Çünkü başkalarına zarar vermediğimiz ölçüde her birimiz yalnızca kendi duygu, düşünce ve eylemlerimizden sorumluyuzdur. Annemiz, babamız, eşimiz, çocuğumuz gibi samimi ilişki içinde olduğumuz kişiler de olsaherkes bir birey ve kendi sınırlarına sahip. İlişkilerimizde kendimizin sınırlarını belirtip başkalarının sınırlarına saygı duyduğumuz ölçüde güçlenir.