İnsanlığın can çekiştiği ve yerlerde sürdürdüğü, hatta öldüğü bir zamanda mı yaşıyoruz?
Nereden çıktı bu isyanın diye sorabilirsiniz… Bu isyanıma neden olan şeyi yazayım; televizyon izliyorum, bir bakıyorum ki, kimileri barda, pavyonda daha doğrusu eğlencede, gününü gün etme dertinde… Vur patlasın çal oynasın, dünyada olup bitenler hiç umurlarında bile değil.
Sohbet konularına bakıyorsun, son çıkan x marka telefon veya otomobil üzerine… Yani kimi insanlar henüz Türkiye piyasasına dahi giriş yapmamış son model otomobilleri sipariş edip, hayatını daha daha nasıl konforlu yaşayacağını planlarken, bu ülkede çoğu insan da okula göndereceği çocuğunun ayağına giydirecek doğru dürüst ayakkabı dahi bulamıyor.
Birilerinin çocukları özel araçlarıyla evden alınıp okula bırakılırken, diğer taraftan ayağına giyecek ayakkabı dahi bulamayan çocuk da okuma ve bu ülkede kendine bir gelecek bulma umuduyla yaşıyor.
Caddeleri dolaşırken iki adım ötede çöpten yiyecek ayıklayanları görürsün, iki adım sonra da lüks restoranda masayı donatmış keyfini çıkaranları….
Diğer yandan bir bakıyorsun ki insanlar köyünden, kasabasından, şehrinden ve hatta ülkesinden çıkarılmış, sırtında bir çanta ve gözlerinde gözyaşı ile bizim sokaklarımızda, caddelerimizde yaşam kovalayan, hayata tutunmaya çalışan çocuklar, anneler, babalar görürsün…
O evsiz barksız, vatansız, geleceksiz, umutsuz annelerin kucaklarında yarı aç yarı tok, bitkin düşmüş, yarı uyuklayan bebekler de gözlerine batmıyor… Akıllarını başlarına getirip, insanlığın en asgari müştereklerini hatırlatmıyor…
İşte ben bu yüzden diyorum ki insanlığın öldüğü, iflas ettiği bir devirde mi yaşıyoruz?
Hani yüce peygamberimizin ortaya koyduğu düştür: Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir…
Oya günümüz Müslümanlarına bakıyorsun da bırak açlığı, komşusu ölürken dahi kılını kıpırdatmıyor, aksine keyfine, konforuna, neşesine neşe katmanın mücadelesi ile insanlığını dahi unutuyor.
Biri bize bir kez daha sorsun, insanlık nedir, insan olmak ne demektir?