Biz çocukken ağustos sonu, eylül başında kışlıklar hazırlanırdı. Mevsimler biraz yer değiştirmiş olsa da hala salça, tarhana, turşu yapan teyzelerimiz, ananelerimiz, komşularımız var.
Neden bu konuya değindiğime gelirsek;
Şöyle ki o kadar çok hazır gıda tüketmeye başladık ki, hazır tarhana, hazır salça, hazır turşu gibi… Katkı maddelerini ve zararlarını unutup marketin tarhanası pek güzel be dedik dimi.
Eskiden kolay kolay grip dahi olmazdık. Okuldan geldik mi çanta bir kenar atılıp hemen bir salçalı ekmek yenirdi. 80’lerin 90’ların meşhur nutellası, komşu da pişen o mis çorba kokusuydu. Yazdan kurutulan fasulyelerin, biberlerin, patlıcanların değerini bilemedik.
Şimdilerde çocuklar kuru ne onu bilmiyor. Daha iyi yaşayalım derken çok hazıra, hazır yemeye alıştık. Çocuklara ödül olarak hamburger, özü olmayan patates kızartması veriliyor. Dışarıda sağlıklı ya da değil bilmediğimiz ne kadar yiyecek ve içecek varsa onlardan adını bilmediğimiz hastalıklar kapıyoruz. Vücut direncimiz kalmadı. Çünkü tükettiğimiz her şey paket içinde. Sebebi de paket uzun süre bozulmadan dayansın diye. Bunun gerçekleşmesi için de takviyeler ekleniyor ve biz bunun çoğunu vücuttan atamıyoruz.
Hücre bozulması, hücre yapısının mutasyona uğramasından sonrasını yazmak istemiyorum ki eminim ki sizde okumak istemeyeceksiniz.
Elimizden geldiği kadar her şeyi yapmaya çalışalım. Birazda olsa sağlıklı bir yeni nesil için hazır gıdalardan uzaklaşalım.
Eskiden kışlar çetin geçerdi. Biz elimizi hissetmeyene kadar karda oynardık ama hasta olmazdık. Şimdi kaloriferli evlerde hastalanıyoruz...
Hani bazen çocuklarımıza espriyle deriz ya, ‘Arabayla mı doğdun oğlum/kızım’ diye. Araç egzoz gazı ve radyasyon içinde yaşıyoruz. Evden yarım saat önce çıkıp da kimse yürümek istemiyor. Yabancılar, her gün hiç aksatmadan sabahın 6’sında yurüyüşteler. Bizimkilerin çoğu ise dizlerinde sıvı eksikliği gibi nedenler dolayısıyla kendilerini zor taşıyor ya da zor yürüyorlar.
Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur diye boşuna dememişler. Hareket ve doğru beslenmek şart!
Sosyal yaşama ayırdığımız zamanın sadece 3’te 1’ini kış hazırlıklarına ayırsak ve her şeyi mevsiminde tüketsek daha sağlıklı bir nesil yetiştiririz.
Tüketen değil üreten olmalıyız.
Marketteki tarhanadan çorba istemiyorum.
Marketteki salçadan yemek istemiyorum.
Yapabildiğimiz kadar imkanı yaratıp kendimiz yapmalıyız. Eskiden izinlerin çoğu kış hazırlığı zamanı olurdu.
Millet köylere gelir hazırlığını yapardı. Şimdi tatil için zaman var, hazırlığa yok!
Sıkıntı zamanda mı biz de mi acaba?
Benimki kar suyunu geçti, siz anladınız beni!
Sağlıklı, aydınlık yarınlara diyelim.
Yediğiniz içtiğiniz şifa olsun…