Ülke olarak, medeniyetin, uzlaşmanın, hoşgörünün toprağı üzerinde yaşasak da çok fazla farklılık kaldıramıyoruz.
Bir insanı ötekileştirmek için bahanelerimiz o kadar çok ki;
Rengi mi farklı, düşüncesi mi farklı, dini görüşü mü farklı, siyasi duruşu mu farklı… Hemen öteki ilan ediyoruz.
Böyle olunca da kaşımaya, karıştırmaya, kızıştırmaya çok uygun bir ortam doğuveriyor.
Oysa biz bize benzemek zorunda değil. Hatta ne kadar çok farklılık içeriyorsak, o kadar zenginlik sahibi oluruz.
Ne kadar renkli olursak, o kadar keyifli oluruz.
Farklı bir takımın taraftarı olduğu için dahi biz adamı ötekileştiriyoruz.
Oysa insanı, insanları olduğu gibi kabullenmeliyiz.
Herkesi olduğu gibi kabullenip, saygı duymanın zorluğu nedir Allah aşkına, neden biz bunu başaramıyoruz.
Kadına şiddete karşı dahi birleşemiyorsun, uzlaşamıyorsun.
Dayak yiyen kadın başı örtülüyse başka bir kesim sahip çıkıyor, yok etek giydiği için saldırıya uğramışsa başka bir kesim sahip çıkıyor.
Neden yanlışa her zaman her yerde ve her daim yanlış demiyoruz.
İnsan, sadece insandır. Görüşü, düşüncesi, dini, dili, ırkı ne olursa olsun, insan her şeyden önce insandır.
İnsan olması, saygı gösterilmesi için yeterli bir gerekçedir.
Farklılıklarımızı zenginlik olarak kabul edelim ki, art niyetli insanlar, ülkeler, güçler bu ayrılıkları kaşıyarak, bizi zayıflatmasın.