Seçimin ayak sesleri duyulunca siyasete de hareketlilik başlar. Seçimlerde hedefi olanlar, gurup kurmaya ve taraftar toplamaya başlarlar.
Şimdilerde yerel seçimlere yönelik bir hareketlilik başladı.
Kafasına aday olmayı koyanlar artık saflarını belirlemeye, rakip gördükleri kişileri; kendi işini kolaylaştırmak için önüne engel olarak çıkacakları şimdiden yok etmek için plan yapmaya başladılar.
Siyaset yapanlar sanki satranç oyunu oynuyor, şah olmak için yoluna çıkan kim olursa yok ediyor. Daha yerel seçimlere 14-15 ay varken belediye başkanlığı düşünenler, aynı partide siyaset yaptıkları kişilere karşı pozisyon belirlemeye başladılar.
Örneğin bir önceki seçimde sıkı ekip olup, biri belediye başkanı olmuş, diğeri de meclis üyesi olarak yola devam ederken, bir bakıyorsun o meclis üyesi kendi belediye başkanına karşı ekip kurmaya girişimi içinde…
Bu tür alttan alta yapılan çalışmalar tabi siyaseti sıkı gözetim altında tutanların gözünden kaçmıyor.
Bir de işin diğer tarafı var; eee meclis üyesi ekipleşmeye gider de elinde her türlü imkan bulunan belediye başkanı yerinde mi duracak?
Doğal olarak o da daha şimdiden kendisine rakip olabilecek kişilerin altını boşaltıyor, o kişileri etkisizleştirme ve itibarsızlaştırma politikaları uygulamaya başlıyor.
Velhasıl siyasette ayak oyunları için vakit tamam…
Siyasette; ekip, arkadaş, dost hatta akraba olmak fayda etmez. Sizin hedeflediğiniz koltuğa başka kimler göz koymuşsa, gönlünden, kafasından geçiriyorsa, o kişinin kim olduğunun, yakınlığının bir önemi kalmıyor.
O kişi o günden sonra sizin en büyük rakibiniz oluyor.
Bir dostumuz ‘siyaset insan kullanma sanatıdır’ derdi. İlk zamanlar bu söz benim pek bir tuhafıma gitmişti. Olur mu öyle şey insan arkadaşını, eşini, dostunu kullanır mı, diye tepki gösterirdim.
Ama bunca yıllık siyaset gözlemciliği bana bu sözün ne kadar ahlaki olmasa da realitede geçerli olduğunu gösterdi.
Yani demem o ki siyasette başlayan bu ayak oyunlarında oluşan bilmem kaç bölümlük bir tiyatro başladı. Görevimiz bu mecbur sonuna kadar izleyeceğiz.