Referandum geçti, ancak hala aklımızdan geçemeyenler var. Bugün de biraz bunlardan söz etmek ve siyasetin nasıl mecrasından sapabileceğine dair bazı örnekler sunmak istiyorum.
Bu nasıl demokrasi anlayışı, bir siyasi parti genel başkanı çıkıp kan dökülmeden başkanlık gelmez diyor.
Aynı siyasi partinin milletvekili sonuç farklı çıkarsa farklı oy kullananları İzmir’den denize dökeriz, diyor.
Demokrasiden söz eden, özgürlüklerden söz eden aynı siyasi partinin genel başkan yardımcısı kendileriyle aynı düşüncede olmayan tüm gazetelere iktidara geldiğimizde el koyacağı, diyor.
Referandum oylamasında bir milletvekili de ‘biz bu başkanlığı getirtmeyeceğiz’ diyor.
Bu nasıl bir söylem? Hiç kimse milletin iradesi nedir, nasıl bir sonuç çıkar, 81 milyon nüfusun, 55 milyon 319 bin 222 seçmenin iradesini hiçe sayıp ‘biz yaptırmayacağız, getirtmeyeceğiz’ demek ne anlama geliyor.
Sanırım bunlara göre demokrasi böyle bir şey…
Referandumdan istedikleri gibi bir sonuç çıkmayınca birleri insanları sokağa dökmek için ellerinden geleni yapıyor.
Sandıkta başaramadıklarını sokakta elde etme çabasındalar.
Sandıkta nasıl ki insanları inandıramadılar, insanlar da tercihlerini farklı kulandılar, sokağa çağırmalarını da kimse dikkate almadı ve çıkmadı.
Bir genel başkan yardımcısı meclisten çekilmekle tehdit etmeye başladı.
Bunların adı demokrasi ise inan ben o demokrasiyi istemiyorum.
Lütfen o çarpık demokrasi anlayışınızla, insanların demokrasiye olan inancına gölge düşürmeyin.
Çünkü benim bildiğim demokrasi milletin iradesine saygı duymaktır, herkesin fikrine saygılı olup sandıktan çıkan sonuçlara da saygı duymaktır.
Herkesin iradesine, dinine, inancına, yaşam biçimine saygılı olmaksa demokrasi, ben o demokrasiden yanayım.
Bunların demokrasi anlayışı da sanırım Adnan Oktar’ın İslamiyet anlayışına benziyor.