İnsanlık unutulmuş yada rafa kaldırılmış...
İnsanlığın üzeri toz tutmuş, her gün televizyonlarda, sosyal medyada Halep’teki çocukları görüp de kayıtsız kalmak insanlıksa; ben insan olmak istemiyorum.
Geçen gün bir kız çocuğunun bakışları içime ok gibi saplandı.
Neden mi; küçük kardeşinin cansız bedenini taşıyanların arasına girip kardeşinin boynuna sımsıkı sarılması ve ‘bırakın öpeyim kardeşim uyanacak’ demesi beni derinden yaraladı.
Her yazımda ‘keşke’lere değil; iyiliklere yer vermek istiyorum ama olmuyor.
Buna küçük bir örnekte de üç yaşındaki bir çocuğun gözleri önünde babasının öldürüldüğünü görmesi…
Nice babalarının öldürüldüğünü gören çocuklar, babaların gözü önünde ölen çocuklar, yaralanıp ilaç bulamayan çocukları biz sadece filim izler gibi izliyorsak; kendi kendime soruyorum ne oldu bu insanlığa?
Daha önceki bir yazımda da insanlık öldü mü diye sormuştum. Her şeye rağmen insanlığın ölmediğine insanlığın salgın bir hastalık geçirdiğine inananlardanım. Bu hastalığın tedaviye ihtiyacı var.
Tedavinin yapılması uzman doktora ve hastalığı giderici ilaçlara ihtiyaç var.
Bunlar da imkansız değil. Doktor, ülkelerin yöneticileri onlardan beklenen tek şey ise bu zulme duyarsız kalmamaları, ilacı da tüm insanların bu çaresiz insanlara yardım elini uzatmasıdır.
Halep’teki olaylara şahit olup duyarsız kalan insanlarla aynı havayı teneffüs etmek zoruma gidiyor. Son olarak diyorum ki; keşke Halep’te bir ormanı yok etselerdi ve toplum uyansaydı bu yazıma rağmen uyanamayan bir topluma sahipsek yazık bize, yazık bizlere...
Ve yazımı sonlandırmadan önce bir kişisel düşüncemi dile getirmek istiyorum; İstanbul’daki 44 şehidimiz için ‘oh’ çekenler Kayseri’deki 13 şehidimize neden olanlar; sizler insanlığın yüz karasısınız.