Mustafa Kemal Atatürk’ün, Türk milleti için yaptığı inkılaplarda eğitime büyük önem vermiştir.
İnkılaplarla, devrimlerle yetinmemiş, her zaman bunu dile de getirmiştir. Sözleriyle ve davranışlarıyla öğretmenlere verdiği önemi hep ortaya koymuştur.
O aynı zamanda bu millet için hep başöğretmen olarak kalmıştır.
Eğitim nasıl önemli olmasın ki; geleceğimizi inşa edecek çocuklarımızı, gençlerimizi yetiştirecek bir sistemden ve o sistemin emektarları öğretmenlerden söz ediyoruz.
Bu ülkeyi yönetecek milletvekilleri, bakanlar, başbakanlar, cumhurbaşkanları da bu sistemin içinden çıkacak.
Bu ülkenin geleceğinde en büyük pay sahibi mesleklerden biri de elbette öğretmenliktir.
Ancak bu denli önemli ve bir yönüyle de kutsal bir mesleği icra eden öğretmenlerimiz; maalesef buna eş değer bir saygı görmüyorlar.
Dahası ve en acıklısı da bu kutsal mesleğin içine saklanan, öğretmen gibi görünüp de canavarca hareket edenlerin, mesleğe verdiği zarardır.
Elbette başta da söylediğim gibi görevini layıkıyla yapan, yaptığı mesleğin kutsiyetinin farkında olan öğretmenlerimizden söz etmiyoruz.
İşte malum son zamanlarda yine televizyonlarda görüyoruz, ülkenin her köşesinden farklı, birbirinden iğrenç haberler yansıyor medyamıza…
Kimi bu mesleğin örtüsü altına gizlenmiş psikopatlar eğitmesi gereken öğrencileri, o küçücük yavruları dövüyor. Kimi kendine teslim edilmiş bu günahsız yavrulara cinsel saldırılarda bulunuyor.
Kimi sevgi mesleğinin içinde yer aldığı halde terör örgütleri ile irtibatı ortaya çıkıyor.
Bunları duydukça insanlığımızdan utanıyoruz.
Böyle insanlar da mı barındırıyoruz aramızda diye soruyoruz.
Gelinen noktada artık şunu düşünüyorum, bu kutsal mesleğe seçilecek kişilerin diğer yetkinlikleri nasıl ölçülüyor, yada ölçülmesi gerekiyorsa, tıbbi olarak da psikolog ve psikiyatr kontrolünden, onayından geçmeliler.
Hatta sadece mesleğe girişte değil, 5 yılda 10 yılda bir de bu rutin kontrollerden geçmeliler.
Çünkü bizim geleceğimizi emanet edeceğimiz çocuklarımızı yetiştirecek olan öğretmenlerin en başta sağlıklı, duyarlı, bilinçli olması gerekiyor.
Dolayısıyla da bu kutsal mesleği hakkı ile yerine getirenlere de kimsenin leke sürmeye hakkı yok.
Bu ülkenin geleceği olan çocuklar, mutlaka ve mutlaka çok sağlıklı öğretmenlere teslim edilmelidir.