Annem hep derdi ‘Anne olunca anlarsın’ diye.
Haklıymış.
İnsan anne olunca daha iyi anlıyor annesinin yaşadığı, htiği o kocaman sevgiyi ve endişeyi.
Bir çocuk olarak bir çocuğun annesine duyduğu sevgi ve hassasiyeti anlayabilirdim her zaman ama bir annenin çocuğuna duyduğu o kocaman sevgi anlamsız gelirdi.
Ta ki anne olana kadar.
İşte tam da burada anlam kazandı ‘anne olunca anlarsın’ cümlesi.
Ağlayan, pespembe ve minnacık bir bebek ve korkudan tir tir titreyen bir anne...
İşte bu umutsuzluğa kapıldığım, anneliğin üstesinden gelemeyeceğimi düşündüğüm andı.
Taki oğlumun kokusunu içimde en derinde hissedene kadar.
Birden bire hayatıma giren ve her şeyin üzerinde tuttuğum ufacık bir varlık.
Birden bire değişen bir hayat.
Zor oldu evin en küçük çocuğu olarak anneliğe terfi etmek.
Uykusuz geceler, minnacık bedene minnacık kıyafetleri giydirme savaşı.
Sonuçta her seferinde kan ter içinde kalan acemi bir anne ve onunla kan ter içinde kalan minik bebeği.
Annelik içgüdüseldir derler.
Bazı şeyler içgüdüseldir ama ben anneliği bir parça da annemden öğreniyorum.
Çocuk kaç yaşında olursa olsun anne hep annedir çocuksa hep çocuktur.
Hep koruyucu, sahiplenici, kendi rahatından, uykusundan ödün veren kişidir ANNE...
İşte annelik tamda böyle bir şey sanırım…
Ben bu yazıyı hem annemin ufak kızı hem de oğlumun mağlubiyetlerinden çok galibiyetleri olan bir ANNE olarak yazıyorum…
Evet bazen yeniliyorum, güçsüz düşüyorum, anneme ihtiyaç duyuyorum ve o an toparlıyorum kendimi ve diyorum ki bende bir anneyim: ANNEM olsa dik dururdu, canı acısa da bize belli etmez saçımızı okşar ve hayatla mücadelesine devam ederdi…
Ve bu yüzden ben anneliğimi ANNE'me borçluyum…
Canım annemin ve tüm annelerin anneler günü kutlu olsuN...