Bu iki kelimeyi bir arada kullanmak belki de yazmakta zorlandığım konuların en başıdır.
Çocuklarımız geleceğimizin emanetçileri, binbir emek vererek büyüttüğümüz evlatlarımız, eşlerimiz, kardeşlerimiz yok olmanın kıyısında… Neden mi?
Gençlik eşittir madde bağımlılığı… Günümüz gerçeğinden ziyade günümüze konu olmayan bir gerçek.
Bakıyorum da madde bağımlılığı artık bir sorun olmaktan çıkmış, normal karşılanan bir olay olmuş. Satışı, alışı ve kullanılması göz ardı ediliyor.
Okul köşelerinde, arka sokaklar diye sınıflandırdığımız ücra köşelerde, yokuş başlarında, durak arkalarında, parklarda kısacası hayatımızın en işlek olduğu noktalarda...
Bin hayat bir ticarete kurban edilmemeli, buna izin verilmemeli…
Ama görüyorum ki para candan kıymetli ama unutulan bir konu var; can parayı getirir ama para canı geri getirmez…
Bunu yakından şahit olduğum bir olayla örneklemek istiyorum. Çok samimi olduğum bir dostumun bakmaya kıyamayacağı bir evladı vardı; maalesef ki madde bağımlısı olmuştu.
Geç fark edilmesinden ziyade önüne geçilememesi, satışının engellenememesi yüzünden evladı aşırı madde kullanımından hastalandı.
Aylarca hastanede tedavi gördü, malı mülkü o tedavi uğruna hiçe indirgendi. Peki sonuç ne oldu?
Çok acıdır ki gencecik evladımızı toprağa verdik…
Yada doğru kelime madde ve para uğruna günümüzün en büyük ticareti diye sınıflandırılan olaya kurban vermedik el birliği ile kurban ettik.
Bu birimizin değil hepimizin suçu… Sustuğumuz için, mücadele vermediğimiz için göz yumduğumuz için…
Bu tek bir örnek Türkiye’de günde kaç tane gelecek yok oluyor, kaç tane evlat kurban ediliyor.
Tabi ki sayısız ama buna cevap alabilmem için sorumu düzeltmem lazım. En acısı da bu zehir tacirleri hangi örgüte yataklık yapıyorlar? Ekonomiye katkıları nedir?
Kimlerin oyuncağı, kimler tarafından yönetiliyorlar, asıl önemli olan bu...