Alsancak Garının önünde bir vagon duruyordu. Atatürk’ün 1926 dan 1937 yılına kadar yurt gezilerinde kullandığı vagondu.
Atatürk Cumhuriyetin ilanından sonra hiç yurt dışına gezi yapmadı. İngiliz Kralı dahil olmak üzere dünya liderleri değişen gelişen Türkiye’yi ve bu değişimin sırrını yakından görmek Atatürk’ün sofrasında oturabilmek için Türkiye’ye geldiler.
Bugün yerel ve ulusal politikacılara umarım ders olur. Kapı kapı dolaşarak ülkenizin kentinizin itibarını arttıramazsınız. O nedenle eskiler “ aynası iştir kişinin lafa bakılmaz” demişlerdi. Atatürk hiç yurt dışına çıkmadı ama ülkesinin her köşesini ziyaret etti. Halkıyla konuştu kucaklaştı. İşte o gezilere şahitlik etmişti o beyaz vagon. Bir simgeydi. Çünkü CHP nin bugün parti amblemi olan daha da önemlisi bu topraklarda Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetin temellerini simgeleyen oklardan biridir Devletçilik...
Ve o vagonla ülkesini dolaşırken halkını yoksulluktan kurtarmak isteyen bir liderin aslında ülkesinin kılcal damarlarına ulaşmasının hikayesidir. Osmanlı’nın topraklarındaki mücadele enerji kaynakları içindi. Ve Anadolu coğrafyasında Ortadoğudaki kadar petrol bulunmuyordu. Atatürk dışa bağımlı bir ekonomi istemiyordu. Kendi kaynaklarımızla ekonomimizi güçlendirmek milli bir ekonomi kurmaktı asıl hedefi... Bu nedenle Eskişehir’de bir vagon fabrikası kuruldu. Emperyalizmin Anadolu’nun zenginliklerini kendi ülkelerine taşımak için Osmanlı’ya dayattıkları demiryollarını bir bir millileştirdi. Bunların yanında yeni demiryolları döşenmeye başladı.
1929 Dünya Ekonomik Bunalımı’nı fırsata çevirdi. Devletçilik ilkesi ile planlı kalkınmayı gerçekleştirirken kriz ortamında Ereğli Demir Çelik Fabrikası’nı kurup ağır sanayi hamlesini başlattı. 10. Yıl Marşı hani her yerde söylediğimiz Cumhuriyetin kurucularının gururu olan Marşımız: “Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan “ diyordu. Bizler sonrasında marş yazamadık. Elimizdekileri korumaya çalışıyoruz. Atatürk’ün beyaz vagonu Alsancak Garı’nın önünde duruyordu. Ve bir sürü ziyaretçisi onu hergün ziyaret ediyordu...
Bizler önce Demokrat Parti’nin Alırsın Ford Olursun Lord sözüne kandık. Treni bırakıp arabalara bindik. İlk yerli otomobilimize benzin koymayı unuttular diye vazgeçtik. Bir kişi çıkıp sormadı . Neden çalışmadı bu araba diye çünkü hepimiz Lord olma derdindeydik. 1970 lerde petrol krizi bile kendimize gelmemizi sağlamadı. Anadol otomobilimize sahip çıkamadık... Özal dönemiyle otoyollarla tanıştık. Zenginleştik sandık. Sadece papatyalar zenginleşti. Devletçilik rafa kaldırıldı. Kara tren sadece türkülerde yerini aldı. Atatürk’ün oklarından bazıları kendi kurduğu partide bile görmezden gelinmeye başladı. Dış borcumuz dışa bağımlı enerji politikalarıyla günden güne arttı..
Atatürk’ün beyaz vagonu sadece bir ulaşım aracı değildi. Bir ülkenin liderinin halkına seyahatinin ve o halkın o lidere sevgisinin göstergesiydi. Trenler kalktı sustuk.Atatürk’ün kurumları kaldırılırken sustuk. Bir avuç insanın mücadelesine bıraktık. Sosyalmedyada 30 Ağustosu kutlayarak görevimizi yaptık demeyelim. Gelin bu yıl 30Ağustosta Alsancak Garı’nda buluşalım. Atatürk’ün beyaz vagonunun eski yerine konulmasını sağlayalım. Birşeyler yerlerine konuldukça bunu diğerleri izleyecektir.
Değerleri birer birer kaybederken sadece seyrediyoruz muhalif partilerde seslerini yeterli derecede yükseltmiyor, emanet gençlerde DAMARLARDAKİ ASİL KANDA.
Atatürk düşmanlarına inat,30 Ağustos’u sadece sosyal medyada değil,Chp’li Belediyelerin düzenleyeceği merasimlere katılarak kutlayalım..