1989 Berlin duvarı yıkıldı. Ardından Sovyetler Birliği Gorbaçov reformları ile dağıldı. Dünyada sosyalizm bitmişti. Amerika “yeni dünya düzeni” kavramını yeniden gündeme taşıdı. İlk kez 1. Dünya Savaşı sonrası Paris Barış Konferansı’nda yeni dünya düzeni telaffuz edilmişti. Başkan Wilson çok uluslu imparatorlukları parçalamak için mandater yönetimleri destekliyor halkların kendi kaderini tayin hakkından bahsederek daha 20 yüzyılın başında kendisini demokrasi götüren ülke olarak ilan ediyordu. Bu planının bozulma sebebi ise Anadolu’da başlatılan Milli Mücadele ve Mustafa Kemal Paşa’nın dehasıydı. Mazlum milletlerin Mustafa Kemal’i milli direnişlerinde rol model almaları rastlantı değildir.
1990’larda sosyalizmin çöküşü ile soğuk savaş bitmiş tek kutuplu dünyanın lideri İngiltere’nin arka planda yönettiği ABD olmuştu. Amerika yeni dünya düzeni Globalleşme, Küreselleşme söylemlerini dünyada ve Türkiye’de estirdi.
Fukuyama Tarihin Sonu ve Son İnsan makalesi ile insanlığın toplumsal ve siyasal evriminin sona erdiğini ilan etti. Ulus devletlerin sonu geldiği sıkça vurgulandı. 1990 sonrasının önde gelen siyaset bilimcilerinden biri olan Huntington’la birlikte bir süre Journal of Democracy dergisinin editörlüğünü yapmıştır. Huntigton’un Medeniyetler Çatışması kitabı ise İslam ile Hristiyan dünyanın çatışacağını ifade ediyordu. Bu adamlar kahin değildi. Amerika’nın Ortadoğu masasında çalışıyorlardı. Ses getiren çalışmaları ise yeni dünya düzenini dizayn eden Amerika’nın kendisine bilimsel dayanaklar oluşturmasıydı.
11 Eylül İkiz kulelerin yıkılması ile bir anda İslam dünyası terörist ilan edildi. Medeniyetler Çatışması başladı. Ama aynı zamanda dinler arası diyalogda pek popülerdi. Ve biz bunu dinler barışması sandık. Oysa Hristiyanlıkta mezhep kavgaları tarihte öyle keskindi ki Avrupa 118 yıl süren 100 yıl Savaşları ile mezhep ötesi bambaşka dinler gibi olmuştu. Bu barışma aslında Papa ile Patrik arasındaki barışı ifade ediyordu. Nitekim uzun yıllar sonra Papa Patrik’i ziyaret için İstanbul’a geldi. Patrik Avrupa Parlamentosu’nda Lozan antlaşmasını unutmuş bağlı olduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni şikayet ediyordu. Amerika ise Patrik ekümeniktir diyordu. Lozan antlaşması hiçe sayılmaya çalışılıyordu.
Sovyetlerin çöktüğü Almanya’nın gücünün kırıldığı, henüz Çin’i Avrupalı ülkelerin fabrikalarını kurdukları çöplük olarak gördükleri dönemde yeni bir kavramla tanıştı dünya… Bu projeyi dünyaya tanıtan Amerika Birleşik Devletleri’nin siyahi! kadın! Dış İşleri Bakanı Condoleezza Rice Ortadoğu’da 22 ülkenin haritasının değişeceğini söyledi. Büyük Ortadoğu Projesi olarak nitelenen bu süreçte ulus devletlerin sonu geldiği ifade ediliyor, ve alt etnik kimlikler ön plana çıkarılıyordu. Irak’ın işgali ile başlayan proje, Libya lideri Kaddafi’nin devrilmesi, Arap Baharı, Mısır ile sürdü. Projeden nasibini alan ülkeler arasında Türkiye’de vardı. Sevr haritası adeta yeniden canlandırılıyordu. Sözde Etmeni soykırımı iddiaları Avrupa Parlamentolarından geçiyor, Türkiye’de Başbakan Mesut Yılmaz bile AB yolu Diyarbakır’dan geçer diyordu.
PKK eylemlerini arttırmış ve AB üyesi ülkelerden destek alıyor, Kürdistan haritaları çiziliyordu. Lozan’da Lord Curzon, İsmet Paşa’ya “Bugün bize tüm isteklerinizi yaptırıyorsunuz. Ama yeni bir devlet kuruyorsunuz, kredi istediğinizde Sevr Maddelerini önünüze koyacağız “ demişti. AB üyesi olmak isteyen Türkiye 1996 yılında Birliğe girmeden Gümrük Birliği’ne girerek bir ilki gerçekleştirdi. Ekonomisi öyle bir noktaya geldi ki anayasanın uçuştuğu, yazarkasaların atıldığı ekonomik kriz geldi. AB üyesi olamamıştık ama gümrüklerimizi 1838 Balta Limanı Ticaret Antlaşması’nın benzeri olduğu konusunda tarihçiler ve yurtsever ekonomistler uyarmıştı.
Ecevit ise yurtsever ekonomistler yerine Dünya Bankası temsilcisi Kemal Derviş’in ekonomiyi dizayn etmesini istedi. Kemal Derviş hem ekonomiyi hem de Atatürk’ün partisini dizayn etti ve ait olduğu yere gitti. CHP’de Deniz Baykal önce 3 oku attı. Meclise yasaklı liderleri taşıdı. Kasetleri çıkınca koltuğunu 24 Ocak kararlarının mimarı Turgut Özal’ın gözdelerinden Kılıçdaroğlu’na bıraktı.
Bu yazının kaleme alınma sebebi ise İzmir’de toplanan İktisat Kongresi’ne katılan Fukuyama ve Sırrı Süreyya Önder’dir. BOP kapıda beklemektedir. Uygulanabilir mi? Tabi ki kocaman bir HAYIR!
“Turgut Özal’ın gözdelerinden Kılıçdaroğlu..” Daha açık,”Özal’ın Prenslerinden” deseydiniz.. Oluşturmak istediğiniz algı MUHTEŞEM .. Engin Civan gibi diye bir algı oluşturmak ..