Geçen hafta bütün Türkiye genç bir kuryenin sipariş getirdiği oteldeki piyano çalışının viral olmasını konuştu ve herkes o genç için seferber oldu. Türkiye’nin dünyaca ünlü kıymetli piyanisti Gülsin Onay hanımefendi bu gencimize ders veriyor ve bu gencimizin hayatı tamamen değişti.
Peki diğer 950 bin genç kurye ne olacak? Onların yaşamları, sorunları, kelle koltukta gencecik yaşamları… Onlar nasıl kurtulacak?
Günden güne daha çok Amerika’ya benziyoruz. Amerika’da milyonlarca evsiz vardır. Hayat inanılmaz zordur. Fakat ülkede de dünyada da bir Amerikan rüyası pompalanır. Bunun örnekleri oluşturulur. Benzincide çalışırken ünlü bir film yıldızı olabilirsiniz, borsada lotarya da kazanabilirsiniz, markette kasiyerken keşfedilip ünlü bir manken olabilirsiniz gibi… Amerika’da bu kadar yoksulluk, gelir dağılımında adaletsizlik varken neden bu ülkede sosyalist bir parti ya da solun örgütlenmemesi üzerine yıllar önce bir araştırma yapılmıştı. Sonuç, gençlik yıllarında Amerikan rüyasının gerçekleşeceğini düşünürken bunun kocaman bir oyun olduğunu anladıklarında insanlar 45’li yaşlara geliyor ve yenilgiyi kabul edip belki sokakta belki de yoksulluk sınırında örgütlenemeden bu dünyadan göçüp gidiyorlar.
Geçen hafta o gencimizin hikayesini okurken bunu düşündüm. Bu ülkede sayıları 1 milyona yaklaşan kurye var ve açıkçası sağlık personelinden sonra bence pandeminin isimsiz sessiz kahramanları kuryeler…
Geçen hafta bu gencimizi alkışlayanlar o gençle araba kullanırken trafikte karşılaşsalar görmezden geleceklerdi. Belki de şu motosikletlilere sinir oluyorum trafiği altüst ediyor diyeceklerdi. Aynı kişiler evlerine servis biraz gecikince şikayet ettikleri için bu kuryelerin zamana karşı yarışmasına vesile olduklarının ne kadar farkında? Geçen yıl ölümlü kazaların yüzde 35 i motokuryelerin ölümüyle sonuçlandı. Motosiklette kaporta gövdedir. Bu gencecik insanlar koruyucu malzemelerin pahalılığı nedeniyle ucuz korumasız kask ve giysi giyiyor. Denetleme yok! Gençler üniversite bitirip işsizler ordusuna katılırken adrenalinlerine iyi gelen bu mesleği tercih ediyorlar. Peki bu meslek ne kadar yapılır? Devletin bu konu ile ilgili kanunları çıkarması gerekirken iktidar da muhalefette seçim derdine düşmüş, geçim derdinde olanları görmüyor.
O genci görünce ülkece şaşırdık. Çünkü, “Yeter söz milletin” diyerek iktidara gelen Demokrat Parti’nin kapattığı Halkevlerinin bu ülkenin kültür ışıkları olduğundan bihaberiz. Z kuşağı bilmez,1932’de kurulan Halkevleri’nin Müzik şubesine üye olarak bir müzik aleti çalabiliyordunuz. Çorum Halkevi’nde keman, piyano dersleri alabiliyordunuz. Sivas Halkevi olmasa Aşık Veysel’i, Adana Halkevi olmasa Müslüm Gürses’i tanımayacaktık. Babalar gibi sattığımız Nazilli Basma Fabrikası sadece bir üretim yeri değil kültür köyü idi. İşçiler molalarda çalabilsinler diye 1930’larda fabrikanın bir köşesinde piyano duruyordu. Yanlış duymadınız. O kuşak sadece ülkeyi demir ağlarla örmemişti. Kafalarının içindeki her nöronu besleyecek bir kültür devrimi gerçekleşmişti. Atatürk’ü anlamaya ihtiyacımız var. Onun yaptıklarını yapsak YETER…
Piyanonun P sinden anlamayan ve ancak hepimizin bildiği gibi sözde sanat hayatına- üstün yetenek ve müzik bilgisiyle!- gelen birisi de bu kardeşimize bir piyano almış ve birlikte poz vermişler. Halbuki bizim inancımızda bir elin çaldığını (piyanoyu) öteki el bilmez demezler miydi? Halkın önüne sadece kazananları koyarsanız, kaybetmiş ve kaybeden yığınlar ya***ların sislerinde görünmez olurlar. Çok kıymetli tespitler. Teşekkürler hocam.