Türkiye dünyadaki pek çok ülkeden öne kadınların siyasal haklarını kazandığı ülkedir. Bunun tarihsel sebepleri vardır. Avrupa merkezli bakış açısıü Avrupa’nın tekonolojik başarısının ürünü olan uygarlığını da dünyaya dikte ettirmiştir. Bugünde Avrupa merkezli bakıp kendi değerini bilmemek hala yaygındır. Batı sınıfsal yapıları olan ve sınıflar arası geçisin çok kolay olmadığı bir toplumsal yapıya sahiptir. Bugün bile bunlar dillendirilmese de sınıflar arası fark vardır. Oysa Türk toplumunda hiçbir zaman toplumsal sınıflar olmadığı gibi kadın ile erkek eşitti. Anadolu kültüründe kadının değeri bu tarihsel kökenden gelir. İslamın etkisi ve özellikle Yavuz’un Mısır’ı alıp Halifelik ile birlikte Şeyhülislamlık makamı ile devlet şeriat kuralları ile şekillenirken, kadın ev içine kapatılmaya çalışılsa da bu hiçbir zaman Anadolu’yu etkilemedi. Şeriat kuralları peçe İstanbul ve büyükşehirler dışında yaşam alanı bulamadı. Asker ocağını peygamber ocağı olarak gören Anadolu kadını vatanı korusun diye asker doğurmadı yeri geldi Nene hatun oldu.Kara Fatma oldu erkeğiyle birlikte savaştı. Yemene giden evlatlarına ağıt yaktı ardından düşmana da silahını alıp savaştı.
Onun içindir ki Mustafa Kemal Paşa 2 Şubat 1923 günü, ‘Türkiye İktisat Kongresi’nin yapılacağı İkinci Kordon’da Aram Hamporsomyan binasında yaptığı toplantıdaki konuşmasında Atatürk önce eşi Latife Hanım’ı İzmirli kadınlara tanıttı. Lozan Konferansı’na ara verilen dönemde yapılan bu toplantı ile Atatürk dünyaya mesaj verirken yeni kurulacak devletin kadın politikalarının nasıl olacağı konusunda da önemli ipuçları veriyordu. Kongre konuşmalarının notlarını Latife Hanım kaleme aldı. Latife Hanım eşi ile hayatın her alanında olacağını ve kadınların savaş meydanlarında gösterdikleri kahramanlıkları şimdi iktidarın paylaşımı noktasında da birlikte yapacaklarının simgesi gibiydi. Atatürk kadınları hayatın her alanında yer alması için yüreklendiren ve destekleyen bir açış konuşması yaptı. Katılanların çoğunun kadın oluşu nedeniyle, bu toplantı ‘Kadınlar Kongresi’ olarak tarihe geçti.
1920 li yıllar boyunca yapılan devrim yasalarının özneleri kadınlardı. Tevhid-i Tedrisat Yasası ile karma eğitime geçildi. İlköğretim parasız oldu. Kız çocukları okula gitmeye başladı. Okula giden kız çocukları ders kitaplarında hakim, mühendis, doktor kadın resimleri ile bezenmiş okuma parçaları okurken büyüyünce ne olacaksın sorusuna “Öğretmen, doktor, hakim olacağım” demeyi orda unutulmuş uzak köylerden cumhuriyetin ışığı ile bu hayalleri kurdular. İktidar onların hayallerini gerçekleştirmek için çalıştı. Okula giden eğitim alan kızlar çalışma hayatının içinde olacaktı. 1926 yılında Medeni kanun ile toplumsal hayatın kuralları düzenlendi. Medeni yasa ile Hükümet Nikahı geldi. Kadının ve çocuklarının artık güvencesi devletti. Nazımın şiirlerindeki gibi kadın artık evdeki öküzden sonra gelmeyen başlık parasıyla mal gibi satılmayan birey olma yolunda devlet güvencesi ile ilerliyordu. Cumhuriyetin öncü kadınları hepsi alanında sadece Türkiye’nin değil dünyanın hayranlık duyduğu meslek kadınlarıydı. Ve Türkiye’deki genç kızlar onlar gibi olmak istiyordu.
1929 Dünya Ekonomik Bunalımı sırasında Türkiye’de kadınlar önce Belediye seçimlerinde seçime katıldı. Zehra Budunç Bursa’da ilk kadın Belediye Meclis üyesi seçilirken Aydın’da Gül Hanım ve satı hanım muhtar oldular. Bu kadınlar babalarının ya da kocalarının soyadı ile değil kendi kişisel başarıları ile seçildiler. Hatta 1920 li yıllarda basında Türk Kadınlar Birliği’nin kadınların da Milletvekili seçilmesi konusunda yaptıkları bir çalışma yer alırken Atatürk’ün eşi Latife Hanım’ında ismi İstanbul Vekili olarak geçmişti. Latife Hanım bu haberi Atatürk’e gösterdiğinde Atatürk asla onaylamamıştı. Sen benim eşimsin bu hiç hoş olmaz demişti. O yıllar akrabaları kayırmanın olmadığı dönemlerdi.
1932 yılında Anadolu’nun her şehrinde açılan Halkevleri Öğretmenlerin yoğun çalışmaları ile büyük başarılar elde etti. Cumhuriyetin öğretmeni yeni nesillerin rol modeliydi. Maaşları ise Milletvekilleri ile aynıydı. O öğretmenler cehaletle savaşın ordusunun neferleri olduklarının bilincinde ve donanımlıydılar.
Türk Kadınlar Birliği Cumhuriyet ilan edilip kadınlar seçme hakkını elde edemeyince Kadınlar Fırkasını kurmak istemiş onay alamamıştı. Ama sonrasında Kadın Hareketinin Türkiye’deki lokomotifi oldular. 1935 yılında Dünya Femisint Kongresi “ İstanbul’da toplanırken ev sahipliği yaptılar. Kongre ardından Dünya Feministleri siz Türkiye’de ne kadar çok yol almışsınız demişti.
Türkiye’de kadınlara hakları gümüş bir tepside sunulmadı. Bir avuç eğitimli duyarlı kadınım hak arama mücadelesini duyabilecek kadar hassas, toplumunu dinleyen Atatürk gibi bir lidere sahiptik. Bugün sağır erkek egemen toplumda haykırışlarımız duyulmuyorsa sağır siyasi liderlerdendir. Türkiye kuruluş felsefesine Atatürk değerlerine dönmelidir.
Son söz. Sevgili Atam bize verdiğin seçme hakkımızı kullanıyoruz. Şeçilme hakkımızı elde etme yolundaki mücadelemiz devam ediyor.