Bu yazı da Suna Kıraç’ın başarılı iş kadınlığını, bu ülke için yaptıklarını, bir kadının doğurmadan da nasıl evlat sahibi olup anne şefkatini yansıttığını, Can Kıraç’la olan aşk dolu evliliğinden söz etmeyeceğim. Öldüğünü okuduğumda karmakarışık duygular hissettim..
Annemle aynı hastalığın kaderleri olduğu iki kadın. O nedenle bu yazıda Suna Kıraç’ın benim hayatıma nasıl dokunduğunu anlatacağım...
Annem hayat dolu ve 63 yaşına kadar bir kaç kez aspirin içmiş sağlıklı bir kadındı.. Sonra bir gün önce sesi kısılmaya başladı. Sonra konuşma güçlüğü çekmeye başladı. Götürmediğimiz doktor kalmadı. Bir yandan da kilo veriyordu. Sonra anlaşıldı ki annem ALS olmuştu. O güne kadar adını duymadığım bir hastalıktı. Zaten tıp fakültelerinde de kısacık anlatılan bir hastalıkmış.. Çaresi yoktu.. O dönemde haberlerde kopyalanan koyun Doly, kiliseyi çok kızdırdığı için organ üretme konusundaki bilimsel çalışmalarda durmuştu. Oysa bilim din yüzünden engellenmese pek çok çaresiz insana çare olabilirdi.
Doktorunun sonuçları alıp yanına gittiğimde söylediği sözler hala kulaklarımdadır. ALS hastalığı zor bir hastalıktır. Ailecek terapiste gidin ve ailecek bir sözleşme yapın. O gün ne demek istediğini anlamadığım bu cümlelerin anlamlarını yaşadıkça gördüm.
Çünkü annem her gün kas kaybı yaşıyordu. Ve gün geçtikçe yaşamsal işlevleri azalıyordu. Önce konuşma gitti. Yazmaya başladı. Sonra ellerini de kullanamaz hale geldi. Yatakta kaldığı süreçte kayıp sadece kaslarındaydı. Onun dışında sağlıklıydı. Beyin fonksiyonları sağlamdı. Hatta Hawkins de aynı hastalıkla yıllarca mücadele ederken evrenin sırlarını çözmüştü..
Ama annenizin eriyip giderken hiç bir şey yapamamak işte ben o günlerden umudun bittiği yeri gördüm. Ve keşke kanser olsa milyonda bir de olsa kurtulma şansı yani umut var diyordum.. Onun içindir ki umudun bittiği yeri görmüş biri olarak hayatımdaki pek çok zorluğu (görecelidir bana göre çoğu çözümlenebilir şeylerdi) kolaylıkla yendim.
Doktorunun sözleri şuydu. Şimdi şu soruyu soracaksınız. Neden benim annem? Piyango kimine piyangodan para çıkar kimine ise nadir görülen bir hastalık. Anneniz ALS'nin daha da nadir görülen bir tipine yakalandı. En fazla 2.5 yıl yaşayacak ve 6 aylık evrelerdeki kayıpları da tek tek anlattı. Bilim işte doktorunun söylediği tüm evreler gerçekleşti.. Anneme ve babama annemin hastalığını söylemedik. Menopozla birlikte bazı kadınların kemikleri bazılarının kasları erirmiş annecim ilaçlarla iyi olacaksın dedik.
Henüz google, internet herkesin hayatına girmemişti. Annem hastalığını öğrenmeden öldü... Buradan çıkarttığım ders hayatın tüm gerçeklerini bilmemize gerek yok. Pembe yalanlar iyidir. Hayatı pembeye çevirir.. Annem bir gün tahtasına şu cümleyi yazdı. İyileşince lıkır lıkır su içeceğim. Bu satırları okurken yutkunursanız bugüne kadar farkına varamadığınız bir konunun kıymetini farkettiğinizi umarım.
Hayatta mücadele edelim. Ama milyonlarımız da olsa anlamı yok. İşte bu sağlık sorunlarıyla boğuştuğumuz günlerde bir kitap raflarda yerini almıştı. Suna Kıraç’ın anıları... ve ALS süreci.... Benim gibi bir kitap kurdu hemen okurdu. Ama kitabı alamadım çünkü bende kilometrelerce uzakta benzer bir kaderi paylaşıyordum ve okumaya gücüm yoktu. Aradan epey zaman geçmişti. Bir gün mail kutumda bir dostum bana kitabın dijital halini yollamıştı okumalısın diyordu...
Okudum... Doktorumuzun sözlerini hatırladım. Bu iki kadına piyangodan hastalık çıkmıştı. Biri Vehbi Koç’un kızıydı. Diğeri ise Bağ-Kur güvencesindeydi. Ve hastalık sürecinin maddi boyutu korkunçtu. Bugün sağlık sisteminin bir havuzda toplanmış olmasını bu açıdan bakınca önemsiyorum. Bir işçi köylü de üniversite hastanelerine gidebiliyor..
Suna Kıraç hastalığını öğrenince ötanazi istediğini kitaptan okudum. Amerika’da ötenazi hakkı var. Çünkü bu hastalara bakacak ya aileleri yok ya da pahalı olduğu ve sağlık sistemi özelleştiği için insanlar ölümü seçiyormuş. Suna Kıraç ta sonrasında tabiki yaşama sımsıkı tutunuyor. Solunum cihazında makinalara bağlı bir yaşam.. Kitabı okuduktan 3 hafta sonra annemi kaybettim. Kitapta yaptıkları yaşadıkları ve hissettikleriyle bizleri kıyasladım..
Ve farkettim ki dünyanın kendi içinde bir matematiği ve adaleti var. Zenginlik diplomalar tapular değil... ve hayat aslında herkese adil davranıyor. Suna Kıraç ve Can Kıraç ALS hastalığı için Türkiye’de bilimsel çalışmalar için ciddi bir kaynak aktardılar. Güzel yürekli kadın bugün özgürleşmiş, mekanı cennet olsun
Allah rahmet eylesin,hastalığı tanıyorum ve çok üzgünüm.