2013 yılına kadar ilkokul sıralarında okuduğumuz, hepimizin yüreğine kazınmış, bize doğruluğu, çalışkanlığı, küçükleri korumayı, büyüklere saygı göstermeyi, milletçe yükselip ileri gitmeyi, Atatürk’ün yolunda ve onun gösterdiği hedefe yürümeyi öğütleyen ve Türk Milletinin bir ferdi olduğumuz için gurur duymamızı söyleyerek özgüven aşılayan bir andımız vardı.
Bu ant, 1933 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip tarafından hazırlanarak okutulmaya başlanmıştır. Reşit Galip, Atatürk ile tartışıp “Devrimleri korumak için sizden müsaade istemiyorum. Hatayı yapan siz de olsanız, sizi de eleştiririm.” diyecek kadar yüksek karakterli bir devrimcidir ve bu nedenle kendisine karşı bu denli sivri konuşan birisini taltif edecek kadar demokrat olan Atatürk tarafından Milli Eğitim Bakanı yapılmıştır.
Andımız, 1972 ve 1997 yıllarında özü aynı kalarak içindeki bazı ifadelerin güncel Türkçeye uyarlanması şeklinde değişikliğe uğramış ve 2013 yılına kadar ilkokullarda büyük bir coşku ile söylenmiştir.
AKP Hükümeti 08 Ekim 2013 tarihinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin Andımız’ın okunmasını yürürlükten kaldırdı. Bu düzenlemeye karşı Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası ile Türk Eğitim-Sen’in ayrı ayrı açtıkları iptal davaları nihayet olumlu bir şekilde sonuçlandı.
Ancak maalesef iktidar partisi direnmeye devam ediyor. Danıştay’ın düzenlemenin iptali yönündeki kararı, idare tarafından temyize götürüldü. Bunun sebebini anlamak mümkün değil. Acaba çocuklarımıza öğütlenen hangi özellik AKP’de rahatsızlık yaratıyor?
Andımızda geçen Türklük vurgusunun ırkçılık olduğu ve bu nedenle kaldırılması gerektiği şeklindeki görüşler tamamen asılsızdır. Zira Anayasamızın 66. maddesi Türklüğü “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür” şeklinde tarif etmektedir. Aynı bağlamda Atatürk de 1930’da Afet İnan imzasıyla yayımlanarak okullarda okutulmaya başlanan “Vatandaş İçin Medeni Bilgiler" adlı kitapta Türk Milletini, “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.” şeklinde tanımlamıştır.
Danıştay’ın iptal kararından sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan kararla ilgili olarak; “Şu anda Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerini hazırlamadan önce, Danıştay'dan bunu soracak, izin alacaksak ben bu makamda durmayayım, çekeyim gideyim. Kusura bakmayın yanımda bunca hukukçu var. Bunlara bu devlet niye bu maaşları ödüyor. Gelip yan gelip yatın diye ödemiyor ki... Öyleyse kuvvetler ayrılığını tanımı içerisinde aynen uygulamamız gerekiyor” şeklinde bir açıklama yaptı. Tabii ki yürütme erki yapacağı idari düzenlemeleri yargı erkinden icazet alarak yapmayacak. Ancak bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetinde yürütmenin her işlemi yargının denetimine tabidir. Bu denetimi Cumhurbaşkanının yanında görevli hukukçular yapamaz, çünkü onlar yürütmenin emrinde çalışan memurlardır. Danıştay’ın görevi idarenin işlemlerinin hukuka uygunluğunu denetlemektir. Cumhurbaşkanının kuvvetler ayrılığını uygulayalım dediği de tam olarak budur. Yürütme icraat yapacak, bağımsız yargı hukuki açıdan denetleyecek.
Danıştayın bu davada verdiği iptal kararının gerekçesi de kısaca; idarenin tesis edeceği işlemlerin genel hukuk ilkelerine göre bir gerekçeye dayandırılması gerekmesine rağmen Andımız’ın kaldırılmasının herhangi bir gerekçeye dayandırılmamış olması, idarenin takdir yetkisinin keyfi şekilde kullanılabilecek bir durumu ifade etmediği, kamu yararı ve hizmet gerekleri açısından hukuka uygun olgularla desteklenmesi gerektiği şeklindedir ve bizce de yerindedir.
Temyiz sürecinin de en kısa süre içinde Andımız’ın leyhine sonuçlanması dileğiyle…
Türküm, doğruyum, çalışkanım,
İlkem: küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm: yükselmek, ileri gitmektir.
Ey Büyük Atatürk!
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!
1923'te batılı devletlerinin yapamadığı Anadolu'nun işgali, aynı erklerin oryantalizm politikası mihvalinde araplaştırma ve radikal islam ile hiç azalmadan devam ediyor. Tezahürlerini her gün farklı farklı şekillerde görüyoruz.
NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE