İlk çağlardan Rönesans’a kadar insanoğlu hep dünyayı merak
etti. Coğrafi keşiflerle devam eden bu yolculuğa seyyahlar gezi yazılarıyla
ortak oldular. Gittikleri yerdeki insanlar, yemekler ve tabiat; insanoğluna
yazı ile ulaşılır hale geldi. Matbaa ile erişim arttı, çeviriler hızlandı.
Artık uzak diye bir tanım yoktu. Rönesans’a ulaştığımızda ise, keşfedilmesi
gerekenin insan olduğu, insanoğlunun akıl yoluyla elde ettiklerinin
yüceltildiğini ve onun diğer mahluklardan üstün tutulduğunu görmeye başlarız. Modernizm
başlangıcı olarak nitelendirdiğimiz 20. yüzyıla gelindiğinde ise Sigmund
Freud’un “stream of consciousness” yani “bilinç akışı” terimi ile karşılaşırız.
Bilinç akışı tekniği romanlarda karakterin iç dünyasının olduğu gibi
yansıtılmasıdır. Artık bundan sonra insan psikolojisine verilen önemi modern
romanlardaki o uzun cümlelerden görmekteyiz.
Şehirden şehire, uzak diyarlara, tabiata olan yolculuk,
insanın kendisinde sona ermektedir. Nereye gidersek gidelim, düşüncelerimiz
duygularımız bizimle beraberdir. İnsanlar kendilerinde olumsuz anılar
hatırlatan mekanlardan uzaklaşmak isterler. Bir nebze bu bizi rahatlatacaktır.
Peki ya seninle gelen düşüncelerin? Hadi bırak onları terk ettiğin şehirde.
Aşkı arayışı ömrü boyunca devam eden Yunus;” ilim ilim
bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendini bilmezsen, bu nice okumaktır”
dedi. Simyacı’daki Santiago hazineyi( mutluluğu) bulmak için Mısır'a gittiğinde,
hazineyi aslında yola çıktığı yerde bıraktığından geri döndü. Amak-ı Hayal’de
Aynalı Baba’nın üflediği ezgilerle uykuya dalan Raci gittiği alemlerden
uyandığında şöyle diyordu : “Ben bu hayatı; dünyaya niçin geldiğimizi, ne
olacağımızı, bizi bu dünyaya göndereni anlamadan terk etmemeye niyet ettim.
Keşke bu sorulara olumlu ya da olumsuz bir cevap bulabilseydim.”
Sonuç olarak insan arayışına, keşfine kendisinden
başlamalıdır. Kendi isteklerini, eksiklerini, kusurlarını, yeteneğini fark eden
kişi, artık arayışına sağlam adımlarla devam edecektir. Bu seviyeye ulaşmış
insan artık başka insanların hayatına müdahale etmeyecek, kendisiyle uğraşacak
ve kendisini terbiye edecektir. Yazımı bitirirken aşağıdaki 4 satır da beni bu
yazıda debelenmekten kurtaracaktır.
Hararet nardadır sacda değildir
Keramet hırkada taçta değildir
Her ne ararsan kendinde ara
Kudüs’te Mekke’de Hac ’da değildir
Hacı Bektaş-i Veli
Kalemine sağlık
Teşekkür ederim