8 Şubat 2022 tarihinde, yine buradaki köşemden enflasyona farklı bir yerden bakmış; “Enflasyon, fakirden zengine servet aktarma işlemidir” başlıklı bir yazı yazmıştım.
Her cümlesiyle güncelliğini koruduğu için isterseniz önce o yazıdan bazı alıntılar kullanayım. Ne demişim;
Gündem, zamlar… Elektriği, doğalgazı, benzini, motorini, gıdası…
Her şeyin fiyatı almış başını gidiyor. Malum adı enflasyon bunun… Görünürde hiç kimsenin sevmediği ama bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin bir türlü kurtulamadığı, müzmin bela…
Bu enflasyon denilen bela; dün bir liraya aldığımız bir yumurtaya bugün 3 lira ödememizdir.
Diyeceksiniz, dolar kuru arttı, başta enerji olmak üzere girdisi ithal olan tüm ürünlere zam geldi. Bu durum da bütün sektörleri tetikledi… Artık hiçbirimiz, hangi ürünün gerçek anlamda maliyeti ne kadar etkilendi bilmiyoruz. Öyle ya… Böyle enflasyonist bir ortamda, zam yapmak herkesin hakkı…
Binlerce kalem üründen söz ediyoruz, öyle 5-10 tane ürün değil ki tek tek bakıp, maliyetlerindeki artışları inceleyelim… O yüzden de hiçbirimiz, yüzde 50-100-200 hatta bazı ürünlerde yüzde 300’ü bulan zamların, ne oranda hakkaniyetli ve gerçekten girdi maliyetlerindeki artışlardan kaynaklandığını bilemiyoruz… Bilmeye de imkan yok.
Peki, fiyatı artan her bir ürünün girdi maliyetlerinde ne kadar artış olduğunu biliyor muyuz? Hayır… Onu da bilemiyoruz. Yani girdileri yüzde 40 arttı da ürüne yüzde 50 mi, yüzde 100 mü zam yapıldı, onu da bilemiyoruz. Nihayetinde ne vatandaş olarak ne de gazeteciler olarak, bunları tek tek bulup ortaya koyma imkanımız yok maalesef….
Dedik ya enflasyon canavarı bir kere şahlandı, artık hiçbir şeyden sorgu sual olmaz… Kim ne yaparsa, kim kaça satarsa, ‘hakkıdır’ deyip geçiyoruz. Aslında enflasyon, ekonomistlerin tanımlamasının da çok ötesinde, fakir halkları fakir bırakmanın, fakir tutmanın en büyük aracıdır.
Yani bir ülkede alt ve orta gelir grubu varlık biriktirmeye, tasarruf etmeye veya bir şekilde mal-mülk sahibi olmaya başladıysa… Muktedirlerle, baronlar hemen işe koyuluyor...
Bana sorarsanız, enflasyon devasa bir hortumdur.
Bir kere hortum büyümeye başladı mı, en fakirden başlayarak; sırasıyla orta ve üst gelir grubuna kadar bulabildiği tüm varlığı, birikimi, malı, mülkü koparıp alıyor. Koparıp alırken, en fakirin her şeyini, orta gelirlinin varlıklarının bir bölümünü, zenginin ise çok az varlığını alıyor.
Sonra elbette bu hortum, aldıklarını ebediyen havada tutmuyor. Bu sefer koparıp aldıklarını yine sırasıyla dağıtmaya başlıyor… Ancak dağıtırken, aslan payını en zengine, sonra az bir miktarını orta gelir grubuna veriyor ancak maalesef alt gelir grubuna hiçbir şey kalmıyor.
Yani özetle enflasyon, bir milletin birikimlerini yasal gibi görünen bir hortumlama yöntemiyle fakirden zengine doğru aktaran bir sistemdir. Tabi bizim gibi ithalata bağımlı ekonomilerde maalesef o hortum, koparıp aldığı birikimlerin, mal ve mülklerin en büyük bölümünü yurt dışındaki baronlara ve ülkelere devrediyor. Elbette ülke içindeki zengin ve muktedir kesim de payına düşeni alıyor.”
O günkü köşe yazım bu şekilde devam edip gidiyordu, merak eden kalan kısmı okuyabilir. Peki bu yazım, kişisel bir fantezi miydi, mantıksız bir önerme miydi?
Hayır değildi.
Öncelikle bazı holdingler ve bankalar 2021 yılına ilişkin kar oranlarını açıkladılar. Bunları burada yazmama gerek yok, dileyen google’a ‘2021 karları’ diye yazıp aratır, sonra çıkanlara bakar.
Tek bir örnek vereyim, ülkemizin görkemli bir holdingi 2021 karını yüzde 228 olarak açıkladı. Varın diğerlerini siz bulup öğrenin…
Şimdi esas konuya geliyorum, Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi, Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati’nin AK Partinin Kızılcahamam kampındaki bazı sözlerini köşesine taşıdı. Ne diyor Bakan Nebati, “Enflasyonla birlikte büyümeyi tercih ettik. Yoksa enflasyonu düşürmek için çok sert tedbirler alabilirdik. Yüksek faiz artışı yapardık. O zaman üretim dururdu. Kur korumalı TL’ye geçerek bir yandan doları frenledik. Diğer yandan üretimi ve büyümeyi tercih ettik. Bu sistemden dar gelirliler hariç üretici firmalar, ihracatçılar kâr ediyorlar. Çarklar dönüyor” diyor.
Evet, işte benim kamu bürokrasisini fark etmeye davet ettiğim nokta tam da burası… Enflasyon göründüğü kadar masum ve göründüğü gibi ekonomik bir kriz değil. Bu canavara farklı bir gözle bakmaya başlayın…
Yine Bakan Nebati dedi ki, kiraları sahte ilanlarla şişirmişler… Eee ev fiyatlarını da öyle yaptılar… Eee gıda tedarikçileri de aynısını yaptı… Otomotiv sektörü de, yağ satanı da tuz satanı da…
Tabi burada suçlu ararken öncelikle denetimden sorumlu kamu kurumlarının yeterince uyanık ve etkin olmadıkları için bir özeleştiri yapması gerekiyor.
Enflasyon adı altındaki bu hortumun müsebbiplerini ararken de tüketim malları ile ilgili tekelleşmenin oluştuğu en üst tabakalara gözlerini çevirmelidirler.
Yoksa market market dolaşarak, o suçluyu bulamazsınız, o baronlar zaten öyle bakkala, kasaba, manava, markete de uğrayacak tipler değil…