Malum Buca Cezaevinin yıkılması bir şehir efsanesi gibiydi… Defalarca söz verilmesine karşın, yıkılabileceği olgusu Buca için son dakikaya kadar gerçekleşmesi mümkün olmayan bir hayal gibiydi.
Sonra 2022 yılında sihirli bir şekilde süreç hızlandı. Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ, İzmir Milletvekili Mahmut Atilla Kaya, CHP’li Buca Belediye Başkanı Erhan Kılıç, Ak Parti İlçe Başkanı Hakan Kalfaoğlu hep birlikte Ankara ziyaretleri yapmaya, İzmir’de toplantılar yapmaya başladı.
Zira, Buca Cezaevinin yıkılması ve o garabetin Buca’nın göbeğinden kaldırılması yeni bir gündem değildi.
Belki Buca’da görev yapmış her belediye başkanının mutlaka vaatleri arasında yer almıştı. Hatta aday olup seçilemeyenlerin de mutlaka vaatleri arasında vardı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin son Başbakan’ı Binali Yıldırım, Ak Parti’nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Nihat Zeybekçi, Ak Parti’nin Buca Belediye Başkan Adayı Mustafa Aslan ve daha bir çok isim bu süreci sürükleyen isimler oldu.
Daha doğru bir tanımlama yapmak gerekirse, Ak Parti her dönem gerek Buca adayı ile gerekse İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı ile ‘o cezaevi Buca’dan kalkacak’ vaadinde bulunuyordu.
Sadece Büyükşehir ve Buca Belediye Başkan adayları değil, aynı zamanda Milletvekilli adayları ile seçilen milletvekilleri de hep bu sözü tekrarlıyorlardı.
Cumhuriyet Halk Partisi veya diğer partiler de hiçbir zaman buna itiraz etmediler. Onlar da hep Buca Cezaevi’nin kaldırılmasından yana tavır koydular.
İstisnasız bir şekilde her partinin hemfikir olduğu o ‘cezaevini yıkıp kaldırma’ hadisesi 2022 yılında gerçekleşti.
Şimdilerde Buca Cezaevinin yerinde, acemi sürücü adaylarının direksiyon eğitimi yapacağı kadar dümdüz bir alan var.
Buca Cezaevinin, Buca’nın kalbinden söküp atılması elbette kolay olmadı, onlarca yıla mal oldu. Bu nedenledir ki, şimdi tüm İzmir siyaseti bu sefer cezaevinden arındırılan o alanı konuşuyor.
Buca’nın kalbinde, çok değerli bir alan… 77 dönümü aşan devasa bir arazi… Bugün ki rayiç bedel üzerinden satışa çıkarılsa 2-2,5 milyar lira edebilecek bir yerden söz ediyoruz.
Elbette böyle bir alan üzerine haklı olarak herkesin bir fikri olacak, herkes o alanın ne olacağı üzerinde hassasiyetle duracak.
Öyle ya cezaevini kaldırıp onun yerine bir 100 yıl daha yıkılamayacak betondan yeni cezaevleri de yapılabilir. Bu yeni cezaevi belki insanları hapsetmeyecek, işkence, sorgu odaları olmayacak ama Buca’yı betona hapsedecek, Buca’nın nefes alabileceği o en değerli alanı yeniden Bucalının elinden alıp götürecek.
Şimdi o 77 dönüm alan üzerindeki yetki Çevre ve Şehircilik Bakanlığında, mülk ise İller Bankası’na geçmiş durumda…
Haklı olarak bu arazinin tahsisini elinde bulunduran kamu kurumları, dediğimiz gibi bugünkü parasal değeri 2-2,5 milyar lira olan bir araziyi bila-bedel, hiçbir fayda sağlamadan terk etmek istemiyor. Bu noktada Ak Partili Mahmut Atilla Kaya’nın kamuoyu ile paylaştığı bilgiler var.
Yaklaşık 12 dönüm alana inşaat, geri kalan kısımlarına da okul, kapalı pazaryeri, otopark, rekreasyon alanı vs yapılacak. Buradan bakınca 77 dönümün sadece 12 dönümüne inşaat kitlesinin oturacağını düşünerek, ‘e olabilir’ diyebilirsiniz.
Ancak, son İzmir Büyükşehir Belediye Meclisinde bu alan üzerinde çok detaylı tartışmalar yaşandı. CHP’li meclis üyelerinin ortaya koyduğu rakamlarla, Ak Partili Mahmut Atilla Kaya’nın kamuoyu ile paylaştığı rakamlar birbirini tutmuyor.
Ak Partili Kaya, CHP’li İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e çağrı yaparak, “Biz Buca’ya 44 bin metrekare yeşil alan bırakıyoruz, Buca Cezaevi ile uğraşmayı bırak da bir 50 bin metrekare yeşil alan da sen Buca’ya kazandır” dedi.
Çağrı güzel, buna kimsenin itirazı olmaz. Ancak hazır Buca Cezaevi yıkılmış ve Buca’nın betona boğulmuş o merkezinde büyük bir yeşil alan imkanı doğmuşken, bu fırsatı çok hızlı geçmemek lazım.
Burada iki önemli şey var; birincisi bu arazinin tahsisini elinde bulunduran kamu kurumunun buradan ekonomik bir fayda elde etmeye çalışması garipsenecek bir durum değil. Nihayetinde tüm kamu arazileri milletindir, ancak belediyeler dahil siz hiçbir kamu kurumundan bir metrekare araziyi bedelsiz alamazsınız.
Elbette kamu otoritesi, kamusal ihtiyaçlar için zaman zaman bu arazileri farklı kamu kurumlarına tahsis edebilir. Ancak, “senin oraya ihtiyacın kalmadı, bedelsiz bir şekilde bana ver” demek, realitede yürüyebilen bir durum değil.
İkinci husus da şudur; siz Buca’ya yeşil alan kazandırmak amacıyla bugün bu elmas değerindeki araziyi belediye tahsis edersiniz, ancak o alanın 15-20 yıl içinde kademe kademe yapılan planlarla yeniden binaya ve betona teslim edilemeyeceğini, garanti edemezsiniz.
Yani özetle, burayı Buca’ya nefes aldıracak bir yeşil vaha olarak talep edenler, orayı yeşil vaha olarak korur mu, koruyabilir mi, garantisi var mı, onu da bilemeyiz.
Zira ağaç rölöve planı ile korumaya alınan yeşil alanları dahi koruyamadığımızı, ormanlık alanlarda dahi mantar gibi biten siteleri, villaları, gecekonduları hatta otelleri görebiliyoruz.
Aynı zamanda bir Buca sakini olarak bana sorarsanız, evet o 77 dönümün tümü yeşil alan olmalı, hatta içinde pazaryeri, belediye hizmet yeri vs. bile olmamalı… Central Park’ın küçük bir örneği gibi yemyeşil olmalı, yeşile boğulmalı, bir botanik bahçesine dönüştürülmelidir.
Bu araziden kamu yararı için vazgeçen kurumlara, eğer ihtiyaçları varsa, bina yapabilecekleri yine Buca’da bir kamu arazisi verilebilir. Bir takas düşünülebilir. Çünkü, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı veya İller Bankası, orayı terk edip, arkasını dönüp gitmelidir demek de çok hakkaniyetli olmaz.
Noktayı koyarken özetliyorum, o 77 dönümün en anlamlı kullanım şekli, tümünün yeşil alan olarak korunmasıdır. Millet Bahçesi de yapılabilir, botanik park da olabilir, Hasanağa Bahçesi gibi çam ağaçları ile mini bir kent ormanına da dönüştürülebilir.
Herhangi bir formülle bu alanın tümünü yeşil olarak bırakırsanız, yüzlerce yıl sonra dahi Buca’da yaşayan herkes, bunun için “doğru karar verilmiş” diyecek ve karar verenleri tebrik edecektir.