İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in, geldiği günden beri basınla, kamuoyu ile doğru iletişim kurduğunu görüyoruz.
Daha koltuğuna oturmadan en sert yerinden başlayarak eleştirenler de var ama doğrusu bu değil.
Bir başkanı eleştirmeden önce biraz vakit tanımalı, hizmet anlayışını, performansını, kentlilik vizyonunu ortaya koyacak kadar zaman geçmesini beklemelisiniz.
Bugün, İzmir’in en büyük olmasa da en çok konuşulan kamburu, Harmandalı çöp depolama alanında Başkan Soyer ile birlikteydik.
Haberlerden okuyacaksınız, sanki kadermiş gibi yıllardır İzmir’in sırtında tutulan bu yük, istendiğinde çok kısa bir sürede yük olmaktan çıkarılıp, kente yılda 12 milyon lira gelir bırakan bir nimete dönüşebiliyor.
Olayı büyütmeye gerek yok, bir sorunu çözmek istiyorsanız, o işin mühendisliği içinde çaresi her zaman vardır ve bellidir.
Tunç Başkanın yaptığı da bu…
Dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi şimdi İzmir’in çöplerinden oluşan Harmandalı’daki küçük tepeler, beklide dağlar demek lazım; içindeki metan gazı alınarak elektrik enerjisine dönüştürülecek ve yılda 90 bin hanenin elektrik ihtiyacı karşılanacak.
Devamında buraya gelen katı atıklar önce ayrıştırılacak, ambalaj atıkları toprağa gömülmeden önce geri dönüşümle ekonomiye kazandırılacak, organik atıklar da depolanarak yine burada oluşacak metan gazı elektrik motorlarına verilerek, enerji üretimine sevk edilecek.
E tabi medeni dünyada olduğu gibi bizde de çöplerin kaynağında yani evlerde, sokaklarda ayrıştırılmasını bekliyoruz. Ki Tunç Başkan çoktan bunun hazırlığına girişmiş bile…
Bunlar İzmir adına güzel şeyler…
Bugün şahit olduğum bu güzel gelişmeler bana İzmir’imizin kronik bir sorununu daha hatırlattı…
Malum biz yıllarca eski Başkan Kocaoğlu ile Kordon’daki esnafın çekişmesini, zabıta ile Kordon esnafının kavgasını, tente operasyonlarını vs yazdık çizdik.
Sonuçta eski Başkan Kocaoğlu esnafa sözünü geçirdi, dediğini yaptı ama ortada Kordon diye bir şey kalmadı.
Kordon bütün İzmir’in, hatta İzmir’i ziyaret eden herkesin hakkıdır. Kordon İzmir’in en güzel, en sembol yeri olarak günün her saati hatta geceleri bile cıvıl cıvıl insanla dolu olmalıdır.
Ama bugün baktığımızda Kordon İzmir gibi bir sahil şeridine yakışır bir tasarım içinde değil.
Büyükşehir-esnaf kavgası ile ne İsa’ya ne de Musa’ya yaramayan bir şekil ortaya çıktı.
Kafelerin, restoranların denizle irtibatı mümkün mertebe kesildi, denizden uzaklaştırıldı; denizin hemen yanı başındaki çaycılar veya çay içilen alanlar kapatıldı, Kordon insan cezbeden bir alan olmaktan çıktı.
Ya İzmir’in doğal olarak en pahalı mekanlarında, denizden en az 150 metre mesafede bir kafe yada restoranda oturacaksınız, yada Kordon’daki bir büfeden elinize geçirdiğiniz bir su şişesi ile volta atıp, çimlere oturacaksınız. Kordon’daki çiğdem muhabbetinin, faytonların bir güzellik olmadığını da dip not olarak belirtmek lazım.
Herkes farklı bir eleştiri noktasından bakabilir ama bence Kordon bu haliyle olmamış…
Orijinal bir tasarım geliştirilemiyorsa bile İzmir’e benzer Avrupa veya Amerika’daki sahil kentleri incelenmeli, İzmir’in dokusuna en uygun sahil tasarımı ile Kordon yeniden 7’den 70’e her İzmirliye açılmalıdır.
Kordon cazip olmalı, Kordon çok şık olmalı, Kordon İzmir dışından gelen yerli veya yabancı turistlerin sosyal medya paylaşımlarında baş köşeyi kapmalı...
Şimdilik ben Pandora’nın kutusunu açayım da belki buradan hayırlı bir sonuca varır…