Cumhuriyet Halk Partisi, İzmir’de ilçe kongrelerini tamamladı. 8 Şubat’ta ise il kongresini gerçekleştirecek.
Görünen o ki, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, ilk günden beri kararlı bir şekilde Deniz Yücel ismini örgüte empoze ediyor.
O yüzden olsa gerek, ilçe kongrelerinin tansiyonu da giderek düştü.
İlk ilçe kongrelerinde Deniz Yücel’in karşısına bir rakip çıkaracakmış gibi hareket eden Mavi Liste, giderek renk değiştirmeye başladı. Hatta en son Karşıyaka ilçe kongresinde iki adayın da renk tercihi mavi oldu.
Farklı ilçelerde aslında tarafları bilinse de kırmızı, sarı, turuncu listeler de ortalarda dolaştı.
30 ilçe kongresinin neredeyse 20’sini bizzat sabahtan akşama kadar takip eden bir gazeteci olarak, izlenimlerimi paylaşmam gerekirse gönlünde il başkanlığı geçen isimler var. Ancak onlar da koşulların çok zor olduğunun farkındalar.
İl Başkan adaylığı için ismi geçen eski bir milletvekiline bizzat sordum; aday olacak mısınız, diye…
Kendisi de gayet samimi bir şekilde bu sorumu cevapladı. Her şeyden önce ‘kesinlikle hayır’ demedi. İl Başkan adayı olmak istediğini ancak kendisini riske atmayacağını ifade etmeye çalıştı.
Özetle dedi ki; ‘yeni seçilen 30 ilçe başkanı toplanır, mevcut başkanın seçim sürecini doğru yönetemediğini, elde edilen başarının Türkiye ve genel siyaset koşullarından kaynaklandığını söyler ve değişim ihtiyacını ortaya koyarlarsa ben varım.’
Kendi fikrim olarak söylemiyorum, 20 küsür kongre takip etmiş, yüzlerce partili ile görüşmüş, partinin ileri gelen aktörleri ile konuşmuş ve onların kongrelerdeki tüm konuşmalarını dinlemiş biri olarak yazıyorum; farklı gerekçelerle İl Başkanı Deniz Yücel’in gitmesini isteyenler; son iki seçimdeki başarıyı Türkiye konjonktürüne bağlıyorlar.
Özetle diyorlar ki, Ak Partiye veya Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a duyulan tepkiler, oyların CHP’de birleşmesine neden oldu. Yoksa, Cumhuriyet Halk Partisinin son iki seçimde bu başarıyı sağlayacak çok özel bir çabası yoktu.
Tabi bu görüşü ifade edenler, Genel Başkanın ismini telaffuz etmeye cesaret edemiyorlar ama bu durumda ‘Genel Başkan da aslında başarılı değil’ demiş oluyorlar.
İşin bu boyutunu başka tartışmalara bırakalım, ancak gördüğüm kadarıyla Cumhuriyet Halk Partisi İzmir İl Başkanlığı gibi parlak ve onurlu bir görev doğal olarak bir çok partiliyi heyecanlandırıyor.
Koşullar zor olsa dahi, en küçük bir ortam yakaladığında bu şansını denemek isteyenler var.
ÇAKMUR NEREYE KOŞUYOR?
Tabi bütün kongrelerin hafızalarda kalan bir sahnesi de Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Yüksel Çakmur’un, salonları ayağa kaldıran o konuşmaları olacak.
Kimi, ‘başkan tiyatro yapıyor’ dedi; kimisi de ‘partimizde bu hitabet gücüne sahip kaç kişi var’ diyerek hayranlığını ifade etti.
Evet, gerçekten hitabeti çok güçlü ve etkili bir isim… Yüksek sesi ve tiyatral hareketleri ile salonları etkilediği bir gerçek. Ancak ilerleyen yaşına rağmen, il başkanlığı için destek görür mü derseniz, bence zor.
Zira salonların kendisine gösterdiği olumlu refleks, hitabet gücü, duygusal konuşmaları ve biraz da vefa göstergesiydi.
Bu durumda Yüksel Çakmur da Ayhan Selçuk gibi kaybetme riskini göze alarak aday olarak çıkar mı, bunu yakında anlayacağız.
Esas merak edilen ise mavi liste bir başka tanımı ile İl eski Başkanı Rıfat Nalbantoğlu yada Nalbantoğlu’nun arkasında olduğu bilinen gerçek güç İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, bir aday çıkarma konusunda ısrarcı olurlar mı; yoksa kurultay delegeleri listesi konusunda mı bir mücadeleye girişirler…
Bana öyle geliyor ki, Başkan Tunç Soyer; Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun tavrının netlik kazanmasıyla bu taraftaki etkisini kademeli olarak azalttı.
Hatta bir canlı yayında çıkıp, bu işin bir tarafı olmadığını da açık seçik bir şekilde dile getirdi.
Ancak siyasetin bir gerçeği varsa o da şudur; gücü olan o gücü kullanır. Yani siyasete etki etme gücü olduğu halde, hiçbir siyasi aktör bu konuda fedakarlık yapmaz.
O yüzden bütün göstergeler, Deniz Yücel’i tek aday gibi gösterse de 8 Şubat’a kadar sürpriz isimler ve çıkışlar da görebiliriz.