İzmir’in hep korku ile söz edilen depremlerden biri 30 Ekim 2020 tarihinde meydana geldi. Maliyetinin neler olduğuna hepimiz birlikte şahit olduk. Her yaşta 117 insanımızı kaybettik… Bu acıları ölçebilecek bir tartı sistemi dünyada yok!
Bu can kayıpları ile acılara ek olarak da binlerce az, orta ve ağır hasarlı bina bıraktı. Binaları ağır hasar gören İzmirliler evlerini, apartmanlarını boşalttı. Elbette bu çok kolay olmadı, tüm düzenleri bozuldu, her biri farklı ölçekte zorluklarla mücadele etti, hata etmeye devam ediyor.
Evleri ve binaları az veya orta hasarlı olduğu için evlerinde yaşamaya devam edenler çoğunlukta… Ama biliyorum ki bu tür evlerde oturanların yürekleri, evde oldukları her dakika bir korkuyla, üzerlerinde dolaşan bir karanlığın varlığı ile çarpıyor. Ya bir daha deprem olursa, ya bizim bina bir sonraki depremi kaldıramazsa! Buna benzer onlarca korku cümlesi kafalarda yerini koruyor.
Demem o ki, bir depremin hasarı; onu yaşamayanların görebildiğinden her zaman çok daha fazladır… Ülkemizde her kentin durumu malum… Metropolünden kasabasına, hatta köyünden mahallesine hiç kimse depremden emin değil. Hiç kimse depremden emin olamadığı gibi yaşadığı mekanın depreme dayanıklılığından da emin değil.
Türkiye için onlarca yıl sürebilecek zorlu bir mücadele… Bu ülke her ferdini depremden emin olacağı binalara taşımak zorundadır. Ancak bu devasa bir ekonomi, onlarca yıl, onlarca strateji, büyük bir sinerji ve inanç gerektiriyor. Öyle cümlelere dökebildiğimiz kadar kolay bir iş değil.
Ne yapabiliriz, nereden başlayabiliriz?
Kimsenin elinde sihirli değnek yok. İster adına dönüşüm deyin ister yenileme deyin, eski yapıların yıkılıp, son deprem yönetmeliğine uygun yapılmış yeni yapılara geçilmesi gerekiyor. Ne demek bu? Milyonlarca binanın yıkılıp, yeniden yapılması… Yapılırken de depreme dayanıklı yapılara modern bir kent dokusunun eşlik etmesi gerekiyor.
En son deprem deneyimini yaşayan İzmir’de kentsel dönüşüm konusunda bir motivasyon var. Büyükşehir bir yandan, ilçe belediyeleri bir yandan… Öte tarafta depremde yıkılan binaları yenilemeye yönelik olarak hükümetin TOKİ eliyle sürdürdüğü çalışmalar…
Bizim söylememiz kolay ama hiçbir kamu yöneticisinin elinde sihirli değnek yok. Bu kentsel dönüşüm, tarafların her birinin her aşamasında mutlu olduğu bir süreç değil.
Fedakarlıklar gerektiriyor, defalarca düşünülmüş, profesyonellerin söz sahibi olduğu planlama süreçleri gerektiriyor. Ama zorlukları ne olursa olsun, bunu mecburuz. Bu dönüşüm olmazsa, gelecek yıllarda ancak bir birimizin acısını paylaşmaya devam edeceğiz. Bu da bir sır değil.
Bu anlamda Gültepe’den sonra 200 hektarlık alanı kapsayan Beştepeler bölgesini yeniden planlayan ve dönüşümün önünün açan Konak Belediyesini tebrik etmek, diğer ilçe belediyelerini de bu konuda teşvik etmek lazım.
Büyükşehir Belediyesi, çatı örgüt olarak çok önemli bir işleve sahip. Gerek kendi dönüşüm projeleri gerekse ilçe belediyelerin dönüşüm projelerinde anahtar işlevi görüyor. Korku ile yaşanabilecek acıları değil, güzel ve mutlu günleri heyecanla bekleyen İzmir için İzmir’in dönüşümünü yazmaya devam edeceğim…
Merhaba depremi bahane edip karsiyada 3 mahleyi güya imar pi***i yenilendi ama her kesin yuzde 45 ne arkalarına el koymak istiyor belediye arti manzarali yerleri gasp ediyor bunu yazan görmedim bu kadar insanin hakını gasp eden belediye rant yandaşlarına buna karşı bekliyoz herkesi saygilar