Yine bir seçim öncesi ve garip bir İzban grevi var. Garip olan tarafı ne, birincisi toplu ulaşım alanı herhangi bir sektör değil.
Dolayısıyla öyle kolay kolay grev yapılamaz, bu işin hukuki boyutunu, bu konulardaki mevzuatları hazırlayanlarla uygulayanlar düşünsün… Onu da biz düşünecek değiliz ya!
İkincisi, grev yapanların cephesinden gelen bilgilerle, İzban yönetiminden gelen bilgiler bir biri ile hiçbir şekilde örtüşmüyor. En basiti bu grev yapan çalışanlar kaç para maaş alıyor belli değil.
Ya İzban yönetimi, ya grev yapanlarla sendikalar doğruyu söylemiyor, ya da her iki taraf da İzmirliyi saptırılmış gerçeklerle kasıtlı bir şekilde yanıltıyor.
Ama İzmir’de; bir metropolde asla yaşanmaması gereken bir ulaşım rezaleti yaşanıyor. Daha da kötüsü bu durum kenti yönetenlerin, bu alanda aktör pozisyonunda olanların umurunda bile değil.
İzmirlileri böylesine ağır bir çilenin ortasına atıveren bir grev kararından sonra beklersiniz ki;
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin,
ilgili sendikaların,
İzban yönetim merkezinin, ışıkları hiç sönmeyecek, sabaha kadar toplantı üzerine toplantı yapacaklar, görüşme üzerine görüşme yapacaklar ve ivedi olarak bir uzlaşma noktası sağlayıp, grevi bitirecekler!
Ama çok beklersiniz çünkü hiç öyle bir hareket yok.
Belli ki bu grevi kurgulayanlar, bunu yerel seçimle ilişkilendirmişler ve kafalarında da buna bir takvim biçmişler. Yani siz ne yaparsanız yapın, onların kafasındaki kadar gün o grev sürecek.
İnsanın inanası gelmiyor ama maalesef bu grev olayı hiç temiz görünmüyor.
Bu grevin siyasi bir amaç için kullanıldığını düşünüyorum. Yanılıyor olabilirim ama gazetecinin işi ortalama fikri ortaya atmak değil.
Beynimi kemiren bir ihtimal var, küçük veya büyük bir şüphe!
Acaba ‘yeniden aday olmayacağını açıkladığı günden beri’ bugüne kadar İzmir’e hizmet için hiçbir zaman ortaya koymadığı performansı, kendi reklamını yapmak, ismini parlatmak, bir Aziz Başkan efsanesi yaratmak için gösteren Aziz Başkan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na sopa mı gösteriyor!!!
Malum CHP’ye yakın veya uzak birçok gazeteci Aziz Kocaoğlu’nun hiç de gitmeye niyetli olmadığını epey zamandır yazıp çiziyor. En kötü ihtimalle CHP Genel Başkanlığına yönelik bir hareket planı olduğuna dair ciddi ipuçları veriyor.
Ama önce şunu bekliyor, Kemal Kılıçdaroğlu ona mecbur kalsın, arasın desin ki ‘Aziz Başkan sen olmazsan biz İzmir’de biteriz ne olur gitme kal’…
Hani geçen gün İzmir Büyükşehir Belediyesinin resmi maillerinden basına geçilen bir basın bülteni vardı ya; İzmir için kendini yak derlerse…
Kimsenin öyle bir şey söyleyeceği yok!
Bende bu konudaki haberin altına gelen bir yorumu aynen aktarayım, 'ne kendini de İzmirliyi yakma, emekli ol, keyfine bak'...
Ama Aziz Başkana akıl verenler, onu öyle yönlendiriyor; diyorlar ki daha önce Deniz Baykal’ı nasıl kendine mahkum ettiysen, şimdi parti içi mücadelede daha zayıf bir pozisyonda olan Kılıçdaroğlu’nu çok daha rahat o noktaya getirirsin…
Aziz Başkanı ve ekibini yakından takip eden benim gibi gazeteciler için bu çok sürpriz bir durum değil. Ben zaten daha ‘bırakıyorum’ dediği ilk gün yazdım. Bırakmadığını, bırakmayacağını...
O yüzden hazır Aziz tayfasının nefret ettiği bir gazeteci olarak şeytanın avukatlığını yapayım ve sorayım;
Bu İzban grevi Kılıçdaroğlu’nu Aziz’e mahkum etmek, ‘Aziz sen kal’ diye yalvartmak için yapılacak operasyonların ilk adımı mı?
Acaba CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na şu mesaj mı veriliyor;
Sen beni silersen ben de seçime kadar İzmir Büyükşehir Belediyesinin tüm imkanlarını, gücünü, yetkilerini, esnekliklerini CHP’den sakınırım, kullandırmam, hatta ve hatta aleyhine kullanır ve İzmirlileri CHP’ye düşman etmek için İzban grevi gibi başına türlü belalar açarım mı diyor???
Biliyorum bu konuda yazdığım her yazıdan sonra sosyal medyada belli bir takımdan sağlam küfürler yiyorum ama kötü adam ben olayım yine de yazayım; Aziz Başkan ve ekibi 15 senedir zaten İzmirli’de ciddi bir antipati oluşturdu, zaten CHP’e verebileceği zararı verdi, bundan sonra ateş olsalar daha fazla zarar veremezler.
Bir değişim ortaya koyun, en azından mecburiyetten CHP’ye sığınmış seçmene bir umut ışığı yakın, ‘ha belki bu sefer bir şeyler olur, hizmet görürüz, belki bizim de bir Yılmaz Büyükerşen’imiz olur, belki İzmir’in de bir Fatih Mehmet Maçoğlu’su olur’ diye umutlansınlar, partilerine yeniden güven tazelesinler…
Bütün bu iddiaları sizlerin değerlendirmesine bırakıyorum ama şu konuda iddialıyım, bu grev bir ücret anlaşmazlığı grevi değil!
Neden?
Yaşanan mağduriyetin büyüklüğünü İzmirli olarak hepimiz her gün yaşayıp görüyoruz, anlatmaya gerek yok. Buna karşılık şunu sorayım, daha geçenlerde onaylandı; şirketleri ile birlikte İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 2019 yılı toplam bütçesi 9,5 milyar lira, yani 9,5 katrilyon TL…
Peki İzban’ın kaç çalışanı var, talep ettikleri zam onaylansa dahi bütçeye getireceği yük ne kadar?
İzmirliye bu yağmur-çamur, kış günü bu işkenceyi çektirmeye değer mi?
Hayati derecede önemli bir yerel seçimin hemen öncesinde CHP'ye bu kötülüğü yapmak kader mi?
Aziz başkan gitsin birdahada gelmesin dolmuşçuların manevi babası