Dün akşam (14 Ocak 2020) Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan, HDP hariç 4 siyasi partinin İzmir İl Başkanlarının ilk kez bir araya gelmesi planlanmıştı. MHP İzmir İl Başkanı Veysel Şahin ani rahatsızlığı nedeniyle toplantıya katılamasa da o toplantı gerçekleşti.
Toplantının ev sahibi Ak Parti İzmir İl Başkanı Kerem Ali Sürekli, biraz romantik davranarak gün içinde bir toplantı yerine akşam yemeği eşliğinde bir toplantıyı uygun görmüştü.
Sürekli, CHP İl Başkanı Deniz Yücel ve İyi Parti İzmir İl Başkanı Hüsmen Kırkpınar, yemek için ayarlanan özel odaya girip kapıyı arkalarından kapatınca, doğal olarak İzmirli gazeteciler de dışarıda yemeğin ve yemek eşliğindeki toplantının bitmesini bekledi.
Önemli gelişmelerin kamuoyuna aktarılması açısından yanlış bir zaman dilimi seçilmiş olsa da yine de gazeteciler, çıkacak önemli sonuçları İzmir halkı ile paylaşmak için yaklaşık bir buçuk saat süren yemeğin bitmesini beklediler.
Nihayet saat 21.00’i biraz geçmişti ki o gizemli kapı açıldı ve üç başkan daha önceden hazırlanan masadaki yelerini aldılar. Kameralar çoktan hazır, gazeteciler bilgisayarlarını açmış duyacakları önemli gelişmeleri yazmayı bekliyorlardı.
Önce iyiden başlayacak olursak; 3 siyasi partinin il başkanlarının İzmir gündemi ile toplanması, güzel bir hareketti. Siyasi partiler, bir birinin düşmanı değil. Siyasi partiler iktidarıyla muhalefetiyle millete hizmet etme noktasında birlikte hareket etmek zorundadırlar.
Bunu başaran İzmirli başkanları tebrik ediyorum. Umarım bu toplantılar en az ayda bir kez tekrarlanır.
Zira İzmir, genel iktidar ile yerel iktidar arasındaki çatışmanın, çekişmenin, bir birini engelleme yönteminin kullanıldığı rekabetin çoook cezasını çekti.
Artık bütün İzmirliler gibi İzmirli gazeteciler olarak bizler de boş söylemlerden, sırf nezaket olsun diye söylenen kibar sözcüklerden sıkıldık… O yüzden dün akşamki görüşmenin ardından çok somut bazı kararlar bekliyorduk.
Çıktı mı o kararlar?
Aslında gerçekçi olmak gerekirse hayır… Çıkan tek şey artık il başkanları arasında bir mekanizmanın teşekkül etmiş olmasıydı. Yani aralarında biri oyunbozanlık etmezse artık düzenli olarak toplanacaklar. Böyle bir mekanizmanın İzmir’e büyük fayda sağlayacağına inanıyorum. Dolayısıyla ilk toplantının yine nezaket cümleleri ile geçiştirilmiş olmasını, bu beklenti nedeniyle hoş görebiliriz.
Gel gelelim İzmir’in ortak çalışma gerektiren sorunlarına;
İzmir 4 milyonu aşan nüfusu ile büyük bir metropol. Doğal olarak sadece yerel yönetimlerin altından kalkamayacağı; büyük yatırım ve hizmet ihtiyaçları var.
Aynı zaman seçilmiş ve İzmir’i yönetme yetkisi almış yerel yönetimlerin rızası olmadan, yerel yöneticiler ikna edilmeden; genel iktidarın da altından kalkamayacağı, altından kalkacak gücü dahi olsa, yerel direnişe rağmen yol alamayacağı yatırım ve hizmetler var.
Ve İzmir bu noktada gerçekten Türkiye’deki büyükşehirlere oranla, suçlusu kim olursa olsun, çok gerilerden geliyor.
İzmir gibi bugün dünyanın gözbebeği olması gereken bir metropolümüz hala ulaşım alt yapısını, toplu ulaşım sorunlarını, kentsel dönüşümü konuşuyor. İzmir hala susuzluğu, su hatlarının yenilenmesini konuşuyor.
Yani özetle İzmir daha kentleşme serüvenine yeni başlayan şehirlerle benzer sorunlarla cebelleşiyor. Oysa İzmir, 1800’lerde dahi dünya ile entegreydi ve tanınan bir şehirdi. Yani bugün Avrupa’nın ve dünyanın en prestijli kentleri arasında yer almalıydı, en gözdesi olmalıydı. Bu noktadan bakarak İzmir’in eksiklerini tartmak lazım.
İzmir; bugün turizmi, kentsel estetiği, sağlıklı ve konforlu metropol olmayı, yeşil doğayı, temiz çevreyi, 21 yüzyılın gerektirdiği dijital istihdamı konuşuyor olmalıydı.
İzmir, bugün geleceğin metropolleri için daha huzurlu yaşam modellerini deniyor olmalıydı…
Ancak bize bunlar hala hayal gibi geliyor.
Biz daha körfezi temizlemeyi, Körfez Geçiş Projesini, İnciraltı’nın planlamasını, 400 binin üzerinde nüfusu olan ilçelere metro hattı yapıp yapmamayı, denizle kenti bir birinden ayıran yolları yer altına alıp almamayı, trafik çilesini, kentin gökdelen bölgesinin peyzajını, 2 yıl sonra kilitleneceği bugünden bilinen ulaşım altyapısını falan konuşuyoruz.
Dünyanın ultra lüks yatlarının geleceği marinaları değil, Bostanlı Balıkçı Barınaklarının ne olacağını konuşuyoruz.
Daha komiği hiç tartışmasız İzmirlinin hizmetine sunulması gereken tarihi Elektrik Fabrikasını; torpilli bir müteahhide peşkeş mi çekelim yoksa bin minnetle İzmir Büyükşehir Belediyesine mi satalım mı konuşuyoruz.
Sayın İl Başkanları, demem o ki; bence siz 6 ayda bir akşam yemeği yemeyin… Siz 15 günde bir sabah saat 09.00’da toplanıp akşama kadar çalışın ve lütfen basın açıklaması falan da yapmayın…
Sizin o basın toplantılarınızın meyvesini ve sonuçlarını İzmirli sokakta hizmet olarak, yatırım olarak görsün…
Gazetecileri kapıda bekletip, 1,5 saatlik yemek faslından sonra çıkıp içinde yeni hiçbir şey olmayan bir açıklama yapmak fiyakalı gibi görünse de inanın hiç sempatik değil!
Tekrar ediyorum, o fotoğraf karesine İzmir’in ihtiyacı var, doğru hareketti. Sizleri o girişimden dolayı tebrik ediyorum. Ancak bundan sonra o toplantılar daha doğru planlanmalı ve gerçekten İzmir için sonuç doğurmalıdır.
Yoksa ‘işte geldik gidiyoruz’ misali zaman su gibi akıp gidiyor ve o sorumluluk makamları sürekli sahip değiştirirken, sorunlar hep aynı kalıyor.
Mevlüt bey ağzınıza kaleminize sağlık. Önerileriniz çok güzel, İzmir'in yatırımlarla büyük köy olmaktan çıkması,yeniden planlama ile gerçek şehir olması, İnciraltı'nın değerlendirilmesi, körfez geçişinin hayat bulması, turist ağırlar duruma gelmesi gerekir. Zaman geçiyor İzmir için,diğer iller bizi solluyor. Teşekkürler.
Çok teşekkürler inciraltı p***laması çok geç kalındı inşallah 2020 çözüme kavuşur
Mevlüt Bey, kaleminize sağlık, İzmir'in ve İzmirlilerin en temel problemini çok güzel ifade etmişsiniz, tebrikler ve teşekkürler. Dileyelim ki, siyasiler de bunu çok iyi anlar ve gereğince adım atarlar. İzmir'e büyük katkısı olacak çözümler çok ama çok geciktiriliyor ve maalesef İzmir ve İzmir Halkı kaybediyor ki bu aslında tüm Ülkemizin de kaybı anlamına geliyor.
Sayın Dağdeviren yazınız çok güzel anlayana saz anlamiyana davul zurna az senelerdir Tayfun karabulut verdiği mücadeleyi hep görmezden geldiler umarım sizlerin sayesinde bizleri unutmazlar
Harika bir yazı gerçekten kutluyorum.
Kaleminize sağlık,duygularımıza tercüman olmuşsunuz.