İzmir, trafik konusunda her zaman şu hataya düşüyor. Önüne İstanbul ile Ankara’nın verilerini alıp kıyaslama yapıyor ve ‘İzmir için bu kadarcık trafik olağandır’ tezi ile vicdan rahatlatıyor.
İşin aslı şudur; İzmir, İzmir’dir. İstanbul veya Ankara değil. İzmir halkının günlük en büyük sorunu nedir diye sorsanız; geçim derdini ayrı tutarsak, mutlaka ilk sırada trafik cevabını alırsınız.
Yerel yönetimlerin İzmir’de yaşayan 4 milyonu aşkın yurttaşın her birinin hayatına teker teker dokunma şansı yoktur. Böyle bir beklenti de olmaz. Ancak, trafik dediğiniz zaman evinden dışarıya çıkan herkesin ortak problemidir.
Bir yerel yönetim eğer her vatandaşın hayatına dokunmak, onun hayatına bir katkı yapmak istiyorsa, bence mutlaka işe trafikten başlamalıdır.
Her birimizin zamanı değerli, zamandan daha da değerlisi hepimizin moral ve motivasyonudur. Sabah kalkıp işe gideceksiniz, zaten işle ilgili hayatla ilgili bir ton sorun kafanızda ağırlık yapmaktadır. Bir de zamanında gelmeyen otobüs, dolu gelen İZBAN, kliması çalışmayan metro denk geldiğinde;
Veya işe 5 dakika geç kaldığında bu süre trafikteki kayıplarla 25-30-45 dakikalara çıkıyorsa…
Bilin kafasında ağırlık yapan bütün dertlerin hepsinin faturasını yerel yönetimlere çıkarır. Çünkü daha iş yerine varmadan enerjisi tükenmiş, morali bozulmuş ve hayat sevincinden çalınmıştır.
Bunun bir de ekonomik yönü var.
Binlerce otobüs, metro, İZBAN, tramvay çalıştıran Büyükşehir’in kadar aracı ile işe gidip gelen, yollara çıkan herkesin cebinden, ekonomisinden dakika dakika çalınmaktadır. Trafik demek, akaryakıtın bu kadar pahalı olduğu bir ülkede, büyük bir ekonomik kayıp da demektir.
Ve tabi çevre ve doğa tahribatı demek… Kirli hava demek…
Bu bağlamda düşündüğüm zaman diyorum ki, İzmir’in trafiğini parça parça değil, tümden oturup yeniden kurgulamak lazım. Oturmuş normlar üzerinden giderek bu büyük sorunu çözmek imkansız.
Elbette yeni yatırımlara ihtiyaç var; yeni yollar, yeni köprüler, viyadükler, alt ve üst geçitler, yaya alt ve üst geçitleri vs…
Ancak sorun sadece bunlarla da çözülmez. Bazen kurguyu değiştirmek gerekir. Başka bir mantıkla düşünmek, hayatımızı çıkmaz sokaklarla dolduran döngülerden tümden kurtulmak gerekir.
Ve son söz; trafiğe yapılan yatırım, vatandaş tarafından en hızlı görülen, algılanan hizmettir. Bir siyasetçi için de geri dönüşü en hızlı olan yatırımdır. O yüzden diyorum ki, İzmir trafik konusunda kendi ekolünü yaratmak zorundadır.
Sonra da bir çevre hamlesi gelmeli ki İzmir birkaç level birlikte atlasın…