Bugün, İzmir spor tarihinin önemli günlerinden biri olarak tarihe geçti.
Futbolda yıllardır hak ettiği ölçüde temsil gücü elde edemeyen İzmir’in futbol kulüpleri, Folkart’ın desteği ile bu yolda önemli bir güç kazandı.
Birincisi bulundukları liglerde zirveye oynamak için çok önemli bir maddi desteğe kavuştular. İkincisi ve daha da önemlisi bir birinin paçasından aşağıya çekmek yerine, güç birliği yapmayı öğrendiler. Burada Folkart’a tekrar döneceğim ama önce bu tarihi anın oluşumunda önemli katkıları olan İzmir Spor Kulüpleri Birliği Vakfının (İZVAK) ve değerli Başkanı Ali Erten’in de hakkını teslim etmem gerek.
Önce işin özetini verelim; Folkart Süper Ligde mücadele edecek Göztepe ve Altay ile 1. Ligde mücadele edecek Menemenspor, 2. Ligde mücadele edecek Bucaspor 1928, 3. Ligde mücadele edecek Karşıyaka ve Bergamaspor ile Bölgesel Amatör Ligde mücadele edecek İzmirspor kulüplerine bu sezon için toplam 20 milyon liralık bir destek sağladı.
Listede benim gibi hemen Altınordu ismini arayanlar için kısa bir dip not da ekleyeyim; Altınordu daha önceki sponsorluk anlaşması gereği bu anlaşmada yer alamadı. Ancak Başkanıyla da takımın ve camianın ruhuyla da oradaydı.
Uzun yıllar sonra ilk kez İzmir spor camiasını bu kadar heyecanlı ve umutlu gördüm. Lakin içimi acıtan bir şey oldu. İzmir’in renkleri bugün tek yürek oldu ama her rengin ısrarla ifade ettiği bir konu vardı. Bunu yazmadan geçmek olmaz.
Kulüp başkanlarının her biri söz sırası kendisine geldiğinde İzmir sporunun yalnızlığını, kimsesizliğini anlattılar. İzmir’de spora sürdürülebilir ölçüde destek koyan özel sektörden firmalarının azlığını dile getirdiler. Taa ki, Folkart bu işe el atana kadar sağdan say, soldan say belki bir Yaşar Grubunun markası Pınar geliyor akla ama gerisi yok. Elbette süreç içinde katkı yapmaya çalışan çok firma olmuştur, haklarını yemeyelim. Ancak burada bir devamlılıktan söz ediyorum.
Oysa Folkart, İzmir’de ilk projeye kazma vurduğu günden beri İzmir sporuna katkı koyuyor. Bu Folkart’ın İzmir kulüplerine ilk desteği, ilk sözleşmesi değil.
Hatta Folkart Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Sancak, ‘bu destek kaç sezon, ne kadar süre devam eder’ diye sorulduğunda, çok güzel bir cevap verdi. ‘Nefesimizin yettiği güne kadar’ dedi…
Bu sponsorluk sözleşmesini izlerken; İzmirli kulüplerin başkanlarını tek tek dinlerken ister istemez, dedikodu masalarında Folkart’ı İzmirli olmamakla itham eden yada karalamaya çalışan, İzmir’in diğer anlı şanlı grupları geldi.
İnsan sormadan edemiyor, ‘İzmirli olmak ne demek?’
İzmir’in taşından, toprağından, rantından, kaymağından kazanacaksın ama İzmir’in sporuna katkı koymayacaksın, sanatına katkı koymayacaksın, eğitimine katkı koymayacaksın, hatta basınına katkı koymayacaksın… İzmir’in sosyal ihtiyaçları söz konusu olduğunda kafanı kuma gömeceksin ama lafa gelince ‘İzmirli’ olacaksın… Geldiği günden beri İzmir’in eğitimine, sanatına, kültürüne, sporuna, yerel basınına en büyük katkıyı koyan, İzmir’in her türlü sosyal ihtiyacında en önde duran Folkart ise ‘yabancı’ öyle mi!
Lütfen hiç kimse ve hiçbir grup tek başına bu sözleri üzerine alınmasın, bu satırlar bir adresi işaret ederek yazılmış değil.
Ancak bu yazının bir amacı var; İzmir kendi gücüyle sporunu da, kültür-sanatını da, eğitimini de ayağa kaldırabilecek güçte…
İzmir, Süper Lig’e en az İstanbul kadar takım çıkarabilecek güçte… Ama bu birliktelikle olur, bir Folkart ile değil, 5-10-20 Folkart ile olur.
Marka ve itibar yönetimleri için milyonlar harcayan İzmirli marka ve firmalarımız, lütfen anlayın artık o itibar İstanbullu PR ajansları ile kazanılmaz.
Kentinizin bileşenlerine, değerlerine yüzünüzü dönerseniz, İzmir’in söz konusu olduğu her yerde elinizi taşın altına koyarsanız, o itibar çok doğal yollardan gelip sizi bulur…