Malum İZTAV; İzmir’in yurt içinde ve dışında tanıtımı için kurulmuş bir vakıf...
Daha da doğrusu EXPO adaylığı döneminde İzmir’in yurt dışı tanıtımına yönelik kurulmuş bir vakfı.
Kim bu İZTAV bir bakalım:
İşte Yönetim Kurulu
Yönetim Kurulu Başkanı – Tunç SOYER (İZFAŞ)
Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı – Mahmut ÖZGENER (İzmir Ticaret Odası)
Sayman – Nil Sevil EROĞUL (Ege Turizm Derneği)
Üye – Ender YORGANCILAR ( Ege Bölgesi Sanayi Odası - EBSO)
Üye – Fatih DAMATLAR (İzmir Valiliği)
Üye – Tolga GENCER (Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği - TÜRSAB)
Üye – Veysi ÖNCEL (Çeşme Turistik Otelciler Birliği - ÇEŞTOB)
Üye – H. Rıza ELİBOL (İzmir Büyük Efes Otelcilik ve Turizm A.Ş. - Swiss Otel)
Üye – Gözde KAYDIRAK (İzmir Hilton Enternasyonal Otelcilik A.Ş.)
Üye – Deniz ÖZKARDEŞ (Viltur Villasaray Ticaret A.Ş.)
Üye – Koray YOLCU (Selçuk Ticaret Odası)
İşin özü kentin tüm dinamikleri bu vakıfta temsil ediliyor.
Ancak EXPO adaylığı iki kez kaybedildikten sonra İZTAV, büyük bir sessizliğe büründü. Büründü bürünmesine ancak, her yıl bu kurumlardan, özellikle de İzmir Büyükşehir Belediyesinden buraya hatırı sayılı bütçeler aktarıldı.
İzmirli zaten böyle bir vakfın varlığından haberdar değildi. Biz basın mensupları da çoğu zaman buraya başta İzmir Büyükşehir Belediyesi olmak üzere farklı kurumlardan hatırı sayılır bütçeler aktarılırken İZTAV’ı duyduk, merak ettik.
İşte böyle bir dönemin ardından Tunç Soyer İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olunca, ilk el attığı yerlerden biri de İZTAV oldu.
Başkan Soyer, İZTAV Yönetim Kurulu Başkanlığına getirildi, kardeşi Onur Soyer de Genel Sekreterliğe… Evet en başından söyleyelim, Onur Soyer Genel Sekreterlik görevinden dolayı herhangi bir ücret almıyor, yani bilabedel çalışıyor.
Ancak, Tunç Başkanın Yönetim Kurulu Başkanı olduğu bir vakıfta bırakın ücret almamayı, üstüne para dahi verse kardeşinin Genel Sekreter olması, prensipte bir hataydı… Zira akraba kayırmacılığının Türk siyasetinin sırtında bu kadar ağır bir kambur olmuşken, mide bulandırmaya hiç gerek yoktu.
Ama biliyoruz ki, Tunç Soyer de en az biz basın mensupları kadar İZTAV’ın atıl kalmasından, rahatsızdı ve Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde İZTAV’ı, İzmir için gerçek bir tanıtma ajansına dönüştürmek istiyordu.
Hatta projelerini hazırlamıştı. Heyecanla bu projeleri İzmirlilerle paylaşmayı bekliyordu. Bundan yaklaşık bir ay önceki bir görüşmemizde 9 Eylül tarihli meclis toplantısında bu projeleri kamuoyu ile paylaşacağını da söyledi. Söylerken de ben heyecanını gözlerinden okudum.
Sonra ne oldu bilinmez; Tunç Başkan meclise bir sunum yapmadı, İZTAV’a ilişkin hayallerini, projelerini paylaşmadı.
İZTAV’a İzmir Büyükşehir Belediye bütçesinden 8 milyon 948 bin lira kaynak aktarmak isteyen Tunç Başkana çok ilginç bir şekilde Ak Parti Grubu hayır dedi. Bu başkanlık önergesine ret oyu kullandı. Kullandı da burada bir gariplik vardı.
Burası İzmir Büyükşehir Belediyesinin kurduğu bir vakıf değildi, yönetiminde İzmir’in tüm dinamikleri var. Hatta tarafsız bir gözle baktığınızda Vakıf, İzmir Büyükşehir Belediyesinden ziyade iktidarın güçlü olduğu bir yapıya da sahip.
Tunç Başkanın iki hatasını saydım; kardeşini ne şartla olursa olsun orda Genel Sekreter ataması, gereksiz bir güven kırılması yaratıyor. İkincisi, İZTAV’ı yeni dönemde nasıl bir fonksiyona kavuşturacağını hem İzmir Büyükşehir Meclisine hem de İzmirliye anlatması gerekiyordu.
Ancak biz bilmesek de Ak Parti Grubu, İZTAV’a ilişkin projeleri, neler yapılmak istendiğini biliyordu. Çünkü ilgili komisyonlarda onlara İZTAV sunumu yapılmıştı.
Dahası Ak Parti Grubu, ret oyu vermeden önce İzmir Valisi ile İzmir Ticaret Odası Başkanı ile ve İZTAV yönetimindeki diğer kurumların başkanları ile görüşmeli, ‘Başkan Tunç Soyer’in İZTAV üzerinden hayata geçirmek istediği projelere sizler de olumlu bakıyor musunuz, sizlerin görüşü nedir, sizler de kurumlarınızdan kaynak aktararak bu projelerde elinizi taşın altına koyacak mısınız?’ diye sorması, ardından da buralardan aldığı mesajlara göre oyunun rengini belli etmesi gerekirdi.
Kaldı ki, madem İzmir’deki tüm dinamikler bu vakıfta temsil ediliyor, madem kentteki dinamiklerin koordinasyonu için büyük bir şans olarak görülüyordu, o zaman Ak Parti Grubu, neden ret oyu vermeden önce önerilerde bulunmadı.
Neden Ak Parti Grubu; ‘Başkan İZTAV’a ilişkin şu taleplerimiz, önerilerimiz var, şu konularda da çekincelerimiz var, bunları düzeltin biz de evet oyu verelim’ demedi.
Dahası da var elbette, neden İzmir’in yönetimsel anlamda, en çatısında yer alan kurumlar birer temsilcisini o meclise gönderip, biz de bu plan projenin arkasındayız mesajı vermedi?
Dahası İzmir’in kurumları neden kentin çıkarları için ortak hareket etme yeteneğini bir türlü geliştiremiyor?
Ata sözleri yanılmaz, Öfke ile kalkan zarar ile oturur!
Başkan Soyer, Ak Parti Grubunun ret oyu sonrası sinirlenip masayı devirip gitmek yerine ‘Belli ki arkadaşlar konunun önemini henüz kavrayamamış, hadi bir meclis daha bekleyelim, Grup Başkanvekillerini toplantıya çağıralım, hatta gerekirse Vakıf yönetimi ile onları bir araya getirip, işin önemini anlatalım’ dese daha mı iyi olurdu?
Bu arada Ak Parti Grubunu, ‘Büyükşehir’den 9 milyon lira kaynak aktarıyoruz, bu bütçenin nasıl kullanılacağına dair endişelerimiz var’ üzerine kurdukları ret oyu gerekçesi de bence tamamen temelsizdi.
Zira vakıfları denetleme sisteminin tamamen iktidarın gözetiminde olduğunu biliyoruz. Eğer, endişeniz o paranın yanlış kullanımını önlemekse, o zaman iktidardaki partinin bir organı olarak, o denetim mekanizmasını yüzde 100 çalıştırır, İzmirlinin parasının çarçur edilmesine, yanlış ellere gitmesine de engel olursunuz.
Sonuç olarak;
Tunç Başkan’ın, İzmirli kurumların koordinasyonsuzluğundan duyduğu rahatsızlık gerçekti, önemli bir saptamaydı. Başkan öfkesinde haklıydı ama bunu ortaya koymaktaki aceleci tavrı hataydı.
Ak Parti Grubunun, İZTAV’ın yönetim şekli, işleyişi, denetim mekanizması ile ilgili endişeleri anlaşılabilir şeylerdi. Ama İZTAV gibi siyaset üstü bir yapının, yıllardır atıl bırakılmasına ses çıkarmayan Ak Parti Grubunun onu canlandırmak isteyen Tunç Başkana çelme takması hataydı.
Ak Parti Grubunun ‘Onur Soyer’ rahatsızlığı ‘usulde hata yapılmaması’ anlamında haklıydı, ancak ‘şunları yapın, endişelerimizi giderin biz de bu İzmir hayaline ortak olalım, evet oyu verelim’ teklifi yapmaması hataydı.
Ak Parti Grubunun, vakfın hükümete yakın dinamikleri ile görüşmeden, bir yaklaşım sergilemesi ve bu kadar hayati bir konuyu hafife alarak, siyasi polemiğe kurban etmesi ise bir vizyon sorunu gibi algılanıyor.
Son hata ise iki gruba birden aitti, İzmir Büyükşehir Meclisinin de her bir üyesinin de başkanın da varlık sebebi İzmirlidir, İzmirliye hizmettir.
İzmir’e, İzmirliye hizmetin söz konusu olduğu noktalarda bence daha ince düşünmek, daha sık elemek, hatta bin kere düşünüp bir kere söylemek elzemdir.