İletişim fakültelerinde gazetecilik okuyanlara ilk öğretilen kural şüphesiz 5N1K’dır. Bir de en az 5N1K kadar meşhur bir örnek vardır. Derler ki, köpek adamı ısırırsa haber değil, adam köpeği ısırırsa haberdir.
Gerçi doğruluğu tartışılır, çünkü ısıran köpeğin kimliği, yada ısırılan kişinin kim olduğu veya ısırma olayının meydana geldiği mekan bile başlı başına ‘haber değil’ denilen olayı, dünyanın gündemine bile taşır.
Neyse demagoji yapmadan işin özüne geçeyim; peki köpek gazeteciyi ısırırsa haber olur mu? İletişim fakültelerindeki Gazetecilik hocaları buna ne cevap verir bilmem ama ben bu cümleden geçen; köpek tarafından ısırılan gazeteci oldum.
Konak İskelesi’nin devamında yer alan otoparktan aracımı almaya giderken, bir anda bacağımı, ayak bileğimin biraz üzerinden bir şeyin kavradığını hissettim. O kadar ani bir şekilde gerçekleşti ki, panik olmaya dahi vakit bulamadım.
Dönüp baktığımda koyu kahverengi yetişkin bir köpek gözlerimin içine bakıyordu. Üstelik ne beni ısırmadan önce ne ısırdıktan sonra en küçük bir havlama sesi duymadım. Ben dönüp baktığımda da tehditkar bir duruşu yoktu.
O yüzden beni biraz sertçe sevdi diye düşünerek, bacağıma baktığımda pantolonumun yırtılmadığını, dişlerin içeriye geçmediğini gördüm ve rahatladım.
Ancak işin gerçek boyutu yoldayken ortaya çıkmaya başladı.
Isırılan bölgedeki kaslarda ciddi bir ağrı başladı. Eve varıp baktığımda ise ısırılan bölgede 4 ayrı yerde kanama olduğunu gördüm.
Dişleri pantolonu yırtıp içeriye geçmediği halde, ısırmanın baskısı ve çekiştirmesi ile cildimi tahriş etmiş ve kaslara zarar vermişti.
MUTLAKA DOKTORA GİDİN!
Kanamayı görünce doğal olarak köpeğin kuduz olma ihtimaline karşılık, akşam saatlerinde kalkıp hastane aciline gittim. Yaralanma çok ciddi olmasa da doktor konu ‘kuduz’ ihtimali olunca işini oldukça ciddiye aldı.
İlk aşamada kuduz aşısı ve tetanos aşısı yaptı, ardından 3 doz daha aşı uygulanması için beni ertesi gün için hastanenin enfeksiyon bölümüne sevk etti.
Neyse, elimiz mahkum gidip kuzu kuzu aşılarımızı oluyoruz.
TÜRKİYE’DE 2 YILDIR KUDUZ VAKASI YOK!
Mesleğimiz bu ne yapalım, aşı olurken bile doktoru yıprattım. Dedim ki, İzmir’de en son kuduz vakası ne zaman görüldü. Cevap iç rahatlatıcıydı, son 2 yıldır ne İzmir’de ne de Türkiye’de bir kuduz vakası rapor edilmemiş.
Tabi, bir köpek ısırılması durumunda neler yapılması gerektiğini de öğrendim.
Isıran köpeğin kulağında küpesi var mı yok mu bakmak gerekirmiş. En azından köpeğin aşılarının yapılmış olup olmadığını anlamak için bu şart…
İkincisi köpeğin tespit edilerek sağlık ekiplerine bildirilmesi gerekiyor ki, eğer bir hastalık tespit edilirse, başka insanları ısırmadan köpek tedaviye alınsın…
VE TABİ BELEDİYELERİMİZİN ÇIKARMASI GEREKEN DERSLER;
Bu olayda vatandaşın bilmeleri gerekenleri yukarıda anlattım. Ancak burada en büyük dersi belediyelerimizin çıkarması gerekiyor. Daha önce de İzmirliler vatandaşlardan defalarca çeteler halinde dolaşan sahipsiz köpeklerle ilgili şikayetler geldi.
Maalesef belediyelerimiz o hayvanların sağlıklı bir şekilde bakılacağı modern barınaklar yapmak yerine, en iyi ihtimalle, köpekleri yakalayıp kısırlaştırıp, aşılarını yaptıktan sonra ilk yakaladıkları yere bırakıyorlar.
Ki yasal mevzuat bunu söylüyor. Peki, bu bir çözüm mü?
Kesinlikle değil.
İşte İzmir gibi bir metropolde insanlar Konak İskelesi gibi bir yerde bile köpek saldırısına uğrayabiliyor.
Ki, köpeklerin çeteler halinde dolaştığı, zaman zaman saldırganlaştığı; özellikle de kadınlara ve çocuklara korkulu anlar yaşattıkları yönündeki şikayetler sık sık biz basın mensuplarına da ulaşıyor. Tabi belediyelere ve belediye başkanlarına da…
Ancak, belediyelerimiz bu konuda kafalarını kuma gömmeye devam ediyorlar.
Ben olayı hafif bir yaralanma ile atlattım, dilerim daha ağır vakalar yaşanmadan, belediyelerimiz bu soruna hayvan haklarını da ihlal etmeden bir çözüm geliştirirler.
Benden hatırlatması…