Karaburun açıklarında meydana gelen deprem, İzmir’den çok İstanbul’u korkuttu. Hala ulusal televizyonlar büyük İstanbul depremini tartışıyor.
Ama bir süredir dört bir yanında 5 şiddeti üzerinde depremlerle uyarılan İzmir’de tık yok.
Sanki İzmir olası bütün depremlere karşı önlemlerini almış gibi gayet vurdumduymaz bir tavır içinde…
Evet İzmir yıllar önce RADİUS projesi ile kentin depremselliğini masaya yatırdı ve bir master plan ortaya koydu. Ancak plan ortaya koymak demek, depreme karşı alınması gereken tüm önlemler alındı demek değil!
Deprem master planında ön çıkan en önemli vurgu kentsel dönüşümdü.
Yani depreme karşı hiçbir dayanıklılığı olmayan on binlerce binanın, yapının yıkılarak yeni teknolojilerle ve tekniklerle depreme dayanıklı şekilde yeniden yapılmasının aciliyeti ve gerekliliğiydi.
Bu noktada kentsel dönüşüm kavramı tek çözüm olarak karşımızda duruyor.
Hükümet atması gereken adımları attı ve bu konuda gerekli mevzuatı hazırladı.
Ancak işler hiç te umduğumuz gibi gitmiyor. Kentsel dönüşüm bir türlü yol alamıyor.
Neden?
En birinci nedeni hiç kolay bir iş değil, yani insanları yıllardır oturdukları evden vazgeçirmek, gel bunu yıkalım da yenisini yapalım demek kolay değil. Hele hele hazır başını soktuğu bir evi varken bunu yıkalım sen yeni maddi külfetlere katlan yeniden sana ev yapalım demek daha da zor.
Bu noktada rant devreye giriyor.
Hani o herkesin vebalı gibi kaçıyormuş gibi yaptığı rant konusu….
Özellikle de siyasetçilerin (!)
Hayır kardeşim, haksız bir şekilde dağıtılmadığı sürece, eşe dosta verilmediği sürece rant kötü bir şey değil, aksine şehir hayatını geliştiren yegane unsurdur desek yeridir.
Çünkü rantı olmayan hiçbir yatırıma özel sektör girmez.
Siz kentsel dönüşüm denilen bir iş yapacaksanız, ev sahibini de onu yıkıp yeniden yapacak müteahhidi de motive edecek bazı unsurlar ortaya koymak zorundasınız.
Peki nedir bu rant, kentsel dönüşümde hem ev sahiplerini mevcut sahip olduğu yapıdan daha azına muhtaç etmeyecek hem de dönüşümün bütün külfetine katlanacak müteahhide, o motivasyonu sağlayacak kadar kar bırakacak kat yüksekliği vermek.
Kentsel dönüşümü kilitleyen ana mevzu budur.
Eee siz İzmir gibi bir metropolde yaşıyorsanız, dikey yapılaşmanın zaten bir zorunluluk olduğunu biliyorsunuz.
Yani sırf rant doğmasın diye vatandaşı ve müteahhidi önce yapay yapılaşmaya mecbur edeceksiniz, kentsel dönüşümün önünü keseceksiniz, sonra da yapılaşma alanı kalmadığında da dönüp yeniden hadi bunları yıkın, sosyal donatılar, yollar, parklar, otoparklar vs için alan lazım, haydi dikey yapılaşın diyeceksiniz….
Bence söz konusu kendi çevresi olduğu zaman ranta gayet kolayca göz yuman siyasilerin, yöneticilerin söz konusu vatandaş olduğunda, hele hele olası büyük bir depremde binlerce insanın canı olduğunda da bu rant konusunu bu anlattığım mantıkla ele alması gerekiyor.
Çünkü hepimiz biliyor ve görüyoruz ki kentsel dönüşüm işlemiyor. İşlememesinin tek nedeni de tarafları hak kaybını önleyecek imar düzenlemelerinin yapılmamasıdır.
Bir kez daha tekrarlayalım, deprem öldürmez, binalar öldürür…